35 yıldır “Bağımsız Birleşik Kürdistan” sloganı ile APO, Paşalar Cumhuriyeti’ne karşı savaşıyor. 1984 tarihinden 1999 tarihine kadar, Apo’nun Karargâhı Şam’da, Garnizonu da Beka vadisindeydi. Bu süre içerisinde, Suriye sınırları Türkiye için asla tehlike arz etmediği için, Türkiye APO’yu resmi bir belge ile Suriye’den isteme ihtiyacı duymadı. Kırmızı bültenle APO’yu arama kararı bile almadı. Suriye ile hiçbir sorun yaşamadığı gibi, dostluk ve komşuluk ilişkileri zirvedeydi.
Paşalar Cumhuriyeti’nin APO ile hiçbir zaman, bir sorunu olmadı. APO’nun da Paşalar Cumhuriyeti ile bir sorunu olmadı. Paşalar Cumhuriyeti’nin tek sorunu Kürt ve Kürdistan’la ilgilidir. APO “bağımsız devlet modası geçti” açıklaması yapınca, Türk solu hemen yanında yerini aldı. Çünkü başta Türk solu da APO’nun “Bağımsız Birleşik Kürdistan” sloganına inanmışlardı, bütün Kürt Milleti’nin inandığı gibi. 35 yıldır Paşalar Cumhuriyeti ve APO birlikteliği programlandığı gibi devam ediyor.
Ecevit hükümeti döneminde, Türkiye, Suriye sınırına asker yığmaya ve APO’yu buradan çıkarın diye bağırmaya başladı. Halbuki APO çoktan Suriye’den çıkmıştı. Kısa bir devrialemden sonra, APO Türkiye’ye döndü. Başbakan Ecevit; “Bunu (APO) getirip kucağımıza koydular, biz şimdi bunu ne yapacağız” deyip hayretlerini gizleyemiyordu. APO yargılandı idam kararı aldı, Başbakan yardımcısı Bahçeli devreye girdi, Türk ceza yasasından idam kararını kaldırdılar ve APO’yu idamdan kurtardılar. Paşalar Cumhuriyeti vefakâr bir devlettir, Menderes hariç bütün hizmetçilerine vefalı davranmıştır. APO’yu da idamdan kurtararak vefa borcunu ödemiştir.
Paşalar Cumhuriyeti’nin Öcalanlarla hiçbir sorunu yoktur. APO’nun 18 yaşını dolduran her yeğeni, sıra ile milletvekili olurlar. APO’nun kardeşi, gerilla başkomutanlarından Osman Öcalan’ın röportajı, TRT’de yayınlanıyor. İnsanlar Osman’ı dinlesin ve cemalini görsünler, bir şeyler öğrensinler diye. Washington Post gazetesi, Cemil Bayık’ın röportajını yayınladığı için, Baş Danışman İbrahim Kalın büyük bir skandal olarak değerlendi. Buyurun buradan yakın..!
APO’nun talimatı ile HDP’nin başına Kürtlerin kayyum olarak atadığı, Sezai Temelli şanına yakışır bir şekilde görevini yapıyor. Sezai Temelli; İsmet İnönü’nün ablası Seniha Temelli’nin torunlarından birisidir. Sezai Temelli’nin dayısının dayısı, İsmet İnönü’nün, Piran’da, Zilan’da ve Dersim’de Kürt Milleti’ne yaptığı zulüm, hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Kürt Milleti APO’nun sayesinde kendilerini kimlere emanet etmiş?
Yerel seçimlerde herkes adaleti savunuyor ve adalet yerini buldu diyorlardı. Eğer bir ülkede 200 binden fazla insan, devlet haini olarak hapiste ise, o ülkede adaletin varlığını savunmak biraz abes oluyor. Mesela; Belediye Başkanı iken, görevden alınıp hapse atılan ve yerine kayyum atanan HDP’li beş eski Belediye Başkanı, yeniden seçimi kazanmış olmasına rağmen, Yüksek Seçim Kurulu mazbatalarını vermedi, buna yasalar engeldir dedi.
Ahmet Türk de Belediye Başkanı idi, görevden alındı yerine kayyum atandı. Tutuklanmasına engel olabilmek için, Deniz Baykal yollara düştü, Diyarbakır’a gitti ama yetişemedi, mahkeme tutuklama kararını vermişti. Ankara’da Sırrı Süreyya devreye girdi, kankası Bahçeli’yi devreye soktu, iki gün sonra Ahmet Türk tahliye oldu. Ahmet Türk seçimlerde yeniden HDP’den aday oldu ve seçimleri kazandı. Diğer beş kişiye adalet engeldir deyip mazbatalarını vermeyen YSK heyeti, Ahmet Türk’ün mazbatasını verdi ve görevinin başında. Türk adaleti asla hata yapmaz, görevini yapar.
12 yıldan beri devam eden, Ergenekon terör örgütü davasında, 235 kişi yargılanıyordu ve dava 1 Haziran 2019 tarihinde karara bağlandı. Aynı mahkeme heyeti, insanları Ergenekon gizli terör örgütü üyesi olarak yargılıyor. 12 yıl sonra, ‘böyle bir örgüt yoktur’ kararı alıyor ve hepsini ediyor. 12 yıldır suçlanan insanlar da ‘çok şükür kurtulduk’ diye teselli bulmaya çalışıyorlar. Buna adalet diyebilmek için insanın süper zeki olması gerekiyor, aptallar buna adalet demezler.
Geçtiğimiz yıl İstanbul’da, Sudi Arabistan vatandaşı, gazeteci Camal Kaşıkçı bilinmeyen kişiler tarafından öldürüldü. Türkiye bütün dünyayı ayağa kaldırmış, bu cinayetin faillerini arıyor. Elbette ki bir cinayetin faillerini bulmak, bir devlet görevidir. Devlet görevini yapıyor, yapması da gerekiyor.
Türkiye’de 19 600, – faili meçhul cinayet dosyası var. Bunların çoğunluğu, Avukat, Mühendis, Doktor, Din adamı ve iş adamları idi, yani toplumun üst tabakasında yer alıyorlardı. Bunların ezici çoğunluğu da Kürtlerden oluşuyordu. Erdoğan 17 yıldır bu dosyaların üzerine oturmuş, huzur içerisinde görevini yapıyor. 19 600 ,- faili meçhul dosyanın üzerinde oturup, bir faili meçhulün, failini aramak hiç de komik değil. Umarım en yakın zamanda, Cemal Kaşıkçı’nın katillerini bulurlar.
26 yıl önce, Sivas madımak otelini yaktılar, 37 kişi hayatını kayıp etti. Devlet hala oteli yakanları bulamadı. Polis, asker ve saldırganlar birbirine karışmış otelin önünde bağırıyorlar. Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu da aralarında. Birini omuzlarına alıp kaldırıyorlar, o da otelin perdelerini tutuşturuyor. Tv. de herkes bu sahneyi izledi. Zavallı devlet bütün çabalarına rağmen, 26 yıldır, failleri bulamıyor. Onu siz gidin Temel Karamollaoğlu’nun külahına anlatın.
Her Gün FETÖ üyeliğinden bir düzine insan tutuklanıyor. Yetkililer, ‘biz FETÖ’yü bitireceğiz’ diye açıklamalar yapıyorlar. Bir cuma günü, polis, asker bir araya gelse, namazdan sonra camiden çıkan herkesi tutuklasalar bile, FETÖ’yü bitiremezler. FETÖ’nun asıl örgütlü olduğu üç alana kimse dokunamıyor, MÜSİAD, Diyanet ve Siyaset, buralara dokunanın eli yanar. FETÖ’yu hiç kimse bitiremez, çünkü FETÖ derin devletin 40 yıllık emeğinin ürünüdür. Onlar AKP’yi bitirecek gibi görünüyor.
Bahçeli; ‘seçim yoktur’ diye bağıra, bağıra ses telleri bozuldu ama bu yakında erken seçim var demektir. Yukarda bir kısmını saydığım sorunlar ve Ortadoğu’daki gelişmeler de gösteriyor ki, T.C bu kervanla yoluna devam etmeyecek. Görüntüyü değiştirip, aynı zihniyet ile yoluna devam etmeye çalışacak ama yutmazlar. Derin Devlet hazırladığı yeni bir kadro ile yoluna devam etmeye çalışacak. Kürdistan sorununun özüne dokunmadan, görüntüde ve uygulamada yeni bir yöntemle yoluna devam edecekler. Bununla da Kürt Milleti’ni ve batıyı kandırıp siyasi krizi atlatmaya çalışacaklar. Haydi rast gele.
Güneybatı Kürdistan’da 35 yıl önce APO karargâhını Suriye’de kurdu, T.C. ye karşı savaş ilan etti. Unutmayın o sırada Suriye Kürtleri nüfusa bile kayıt etmiyordu. Nüfusa kayıtlı olmadığı için, evinin tarlasının tapusunu bile alamıyordu. Kimlikleri olmadığı için, polisten aldıkları günlük belgelerle şehre gidip geliyorlardı. Hiç mahkemeye çıkmadan yıllarca hapishanede unutulan Kürtler vardı. Ne zamanki APO’dan koptular, Şam sistemine karşı durdular, dünyanın en çok destek alan ve sevilen toplumu oldular.
Kürtler APO’yu bilmiyor ama dünya APO’nun kim olduğunu çok iyi biliyor. Kürtlerin artık APO’yu terk edip, APO’suz yoluna devam etmelerinin zamanı gelmiştir. Ömür boyu hapis cezası almış, Türkiye’de hapiste yatan bir insanın, Kürtlerin lehine olacak siyasi kararlar alabileceğine inanmak, çok büyük bir saflık olur. Görüldüğü gibi son seçimde, Erdoğan bile APO’yu etkileyemedi. Çünkü APO derin devletin emir ve komutasında hareket ediyor.
Türkiye’nin APO ile başlatacağı yeni çakma bir barış süreci, Kürtler için yeni bir felaket olur. En son Sur, Nusaybin, Cizre ve Şırnak gibi yerlerde bunu herkes gördü ve yaşadı. Polisin ve askerin tecavüzüne uğrayan Kürt kadınlarının çıplak cesetleri dünyaya sergilendi. Suruç’ta üçüncü kattaki evinde iki polis öldürüldü, Cemil Bayık, ‘biz yaptık’ dedi, bunun üzerine T.C. saldırıya geçti, sonuç herkesin malumudur. O davadan yargılanan bütün insanlar, üç ay önce beraat ettiler. Demek ki Cemil yalan söyleyip, Ordunun saldırısı için, davetiye göndermiş.
Türkiye; Kıbrıs’ta yaşayan Türk soydaşları için ne istiyorsa, Kürt vatandaşları için de aynı hakları, hak görmeli ve bunları Anayasal güvence altına almalı, Kürtler de oturup bunu iyice düşünmelidir. Artık Kürtlerin ne oyalamaya ne de kandırmaya tahammülü kaldı. Yeni oyunlar, bayatlamış çözüm oyunları, yeni sorunların habercisidir.
Temmuz 2019
İbrahim Aksoy