
Doğada her varlığın mutlaka bir var olma nedeni vardır. Muhtemelen Kürtler de Paşalar Cumhuriyeti’nin başına bela olsunlar diye yaratıldı. Devşirme (kim olduğu belli olmayan) Osmanlı Paşaları, Türkmenlerin olmadığı bir alanda, İngilizlerin desteği ile Türkler için bir cumhuriyet kurdular. Bu alanda yaşayan herkes, “Türk’tür, Müslümandır, Hanefi’dir ve Asena’nın peşine takılmış, Ergenekon’dan gelmişlerdir.” Bu dayatmaya herkes uydu ama Allah’ın belası Kürtler bu çağrıya uymadı, yüz yıldır sorun olmaya devam ediyorlar.
Bu Kürtler olmazsa, Türkiye’nin hiçbir sorunu olmazdı. Mesela Erdoğan 2010 yılında Diyarbakır’da yapmış olduğu bir açıklamada; teröre” karşı şimdiye kadar 450 Milyar dolar harcadıklarını söyledi. Piran, Zilan ve Dersim’de harcadıkları hariç. Aralarda da ufak tefek masraflar da oldu elbet. Bu paralarla neler yapılmazdı?
2010 tarihinden sonra masraflar çok arttı. Mesela 60 bin maaşlı korucu, 25 bin gönüllü korucu var. Uzman erbaşlar ile er ve erbaşların sayıları 258 bin. 40 bin civarında da ÖSOistan askeri var. Türkiye’de şu anda toplam 383 bin paralı asker görev başında. Türkiye paralı ordu ile Kürtleri hizaya getirmeye çalışıyor. Bunların maaşları, yeme içmeleri, barınmaları, kullandıkları silah ve mermiler, hep devlet bütçesinden karşılanıyor. Bir mermi kaç para, siz onu biliyor musunuz? Domates, hıyar fiyatlarının tavan yapmasının sebebi budur. Görüldüğü gibi bu Kürtle, Paşalar Cumhuriyeti’nin baş belası.
Erdoğan; „Suriye’nin kuzeyinde bağımsız Kürdistan’a asla müsaade etmeyeceğiz” diyor. Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan 100 bin Türk’ün bağımsız devlet olması için 40 yıldır uğraşıyor. Filistin’in devletleşmesi için uğraşıyor. Bosna Hersek’in bağımsız devlet olması için çok çalıştı. Suriye’de insanlık dışı koşullarda yaşayan 3 Milyon Kürt’ün kendi devletini kurmasına, karşı çıkıyor. Kim, kimin başının belası, elinizi vicdanınıza koyun eğer varsa, kararı siz verin.
Nasıl ki Şam’daki Emevi Camisi’nde cuma namazını kılma hevesi, Türklerin kursağında kaldıysa, Batı Kürdistanı engelleme hevesleri de kursaklarında kalacak.
Trump ne demişti; “Türkiye Kürtleri vurursa, ekonomik olarak mahvederiz.” Bu sıradan söylenmiş bir söz değil, çok önemli bir uyarıdır. Yeni bir Türkiye haritası ortalıkta dolaşıyor. Hepsi çok önemli mesajlar, umarım doğru algılanır.
Türkiye Batı Kürdistan’da sınır boyunca, 32 km genişliğinde bir alanın denetimini istiyor. Trump; “biz Suriye’den çekiliyoruz” deyince, Türkiye’nin iştahı iyice kabardı. Batı Kürdistan’da böyle bir alanı, sadece Türkiye’ye teslim etmek, kuzuyu kurda teslim etmek gibi bir şey olur. Batı böyle bir hatayı asla yapmayacaktır.
Trump, “ben Suriye’den çekiliyorum” dediği zaman, buna şiddetle karşı çıkan, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya ve ayrıca Sudi Arabistan, Mısır, Lübnan ve diğer körfez ülkelerinden oluşan ülkelerin, Batı Kürdistan’da ortaklaşa bir güvenlik şeridi oluşturmaya hazırlanıyorlar. Bunlar ABD’nin Suriye’den çekilmesine asla razı olmayacaklar ve ABD de bu birliğin içerisinde kalacak. Zaten ABD Başkan Yardımcısı Mike Pense; “ABD bölgede güçlü varlığını sürdürecektir” dedi. Türkiye kendi güvenliğini düşündüğü kadar, Kürdistan’ın da batının güvenliğine ihtiyacı var ve batının da Kürtlere ihtiyacı var. Türkiye’nin kendi tarafında 1952 tarihinde, sınır boyunca 1 km genişliğinde mayın döşediği bir güvenlik şeridi mevcut. Ayrıca 5 metre yüksekliğinde bir de beton duvar yapılıyor. Son zamanlarda sınır boyunca, askeri tedbirlerini de artırdı, korkacak bir şey kalmadı.
Türkiye 2018 Ekim sonuna kadar İdlib’de çatışan bütün güçleri çıkaracağını söylemişti. Aradan beş ay geçti ama hala İdlib sorun olmaya devam ediyor. Bölge ile ilgili gelişmeler de gösteriyor ki, Türkiye yeniden Esad ile uzlaşmak istiyor. Kürtleri saldırı ile tehdit ederek, Esad’a sığınmalarına çalışıyor. Kürtler bu basit oyuna gelmemelidir. Bütün dünya Kürtlerin yanındadır.
Batı Kürdistan’da sadece Türkiye’nin denetiminde, oluşturulacak bir güvenlik şeridi, kediye ciğer teslim etmek olur. Bölgede hala varlığını sürdüren İŞİD ve 40 bin kişilik ÖSOistan ordusunun buraya girmesi, engellenemez bir felaket olur. Türkiye’nin tek çabası, burayı Esad’ın denetimine bırakmak. Kürtleri Esad’a teslim etmek, Kobra dolu bir odada yatmaya mecbur etmek olur.
Türkiye batıyı mültecilerle tehdit ediyor. Türkiye’deki mültecilerin önemli bir kesimi, İŞİD’in işgali sırasında kaçıp gelenler. Bölge PYD’nin kontrolüne geçtiği günden beri, bölgeden Türkiye’ye kaçan kimse olmadı. Türkiye’nin denetimindeki İdlib’ten bir göç akını olursa kimse şaşırmasın.
Rusya’dan S- 400 füzeleri alma konusunda, Türkiye hala ısrarcı. Türkiye zaten zor durumda, böyle bir girişim Türkiye’yi daha da zor durumda bırakabilir. Mesela bir NATO üyesinin, NATO dışı silahlarla silahlanması, NATO ilkelerine aykırıdır. S- 400 alımı, Türkiye, NATO ilişkilerini zora sokabilir. Zaten Batı ile ilişkiler, pamuk ipliği ile bağlı, o da kopabilir. Türkiye NATO dışı kalabilir.
Türkiye mevcut siyasetinde ısrar ederse, AB ile ilişkiler askıya alınabilir. S-400 ısrarından dolayı, ABD silah ambargosu uygulayabilir. Trump açıkça ekonomik ambargo ile tehdit etti. Gelinen noktada Trump ekonomik ambargo konusunda, AB’nin de desteğini alacaktır. Türkiye böylesi bir sorunla karşı, karşıya kaldığında, Rusya seyirci kalacak.
İran; tırnağı olsa, kendi başını kaşıyacak. Yukarda belirttiğim ülkelerden bir güvenlik şeridi oluşturulduktan sonra, yani Kürtler güven altına alındıktan sonra, İran bir deprem yaşayacaktır. Bu sefer Türkiye dönüp, İran’daki Azeri soydaşlarla ilgilenmek mecburiyetinde kalacak. Her ne kadar Türkiye yağıp, gürlese de işinin kolay olmadığını da biliyor.
Sadece batı ülkeleri değil, körfez ülkeleri de Humeyni rejiminden son derece rahatsız. İran’a karşı olan herkese, körfez ülkeleri destek verecek. Gelişmeler ve hazırlıklar gösteriyor ki, İran meselesi pek uzun sürmeyecek. Humeyni rejiminin denizin ortasında su alan gemiden hiçbir farkı kalmadı. Etrafında imdat seslerini duyacak kimse de yoktur.
Cemil Bayık yine bağırıyor; “ABD’nin İran yaptırımları Kürtlerin çıkarına değil” diyor. Cemil beyin çıkarına olmadığını herkes biliyor da Kürtlerin neden çıkarına olmadığını, Cemil’den başka kimse bilmiyor. Cemil Bayık 35 yıldır, Türkiye’de Atatürkçü rejimi ve İran’da Humeyni rejimini demokratikleştirmek için dağlarda savaşıyor. Nasıl bir demokrasi istediğini de kendisinden ve yanındaki birkaç kişiden başka, kimse bilmiyor.
Cemil ta baştan beri Humeyni rejimini savunan ve koruyan biridir. Her ne kadar üç ay önce, Türkiye kırmızı bültenle Cemil’i arama kararı çıkarmış olsa da, bu İran için geçerli değildir. Pek yakında Humeyni rejimi diye bir rejim, yer yüzünde kalmayacak. Bu ihtimal de Cemil Bayık’ı çok üzmüş. Halbuki Cemil Humeyni rejiminin sonuçlarını merak edeceğine, kendisini düşünse daha iyi olur.
Dünyanın en zor işi Kürtleri bir araya getirmektir. Çünkü Kürdistan’ı işgal eden devletler, Kürtleri çok çekiştirip parçaladı. Artık Kürtlerin de bir araya gelmekten başka çaresi kalmadı. Sürüden ayrılanı kurt yer, ya da Humeyniciler yer. Kürtler taleplerine karşı, dünyadan aldıkları desteği, Kürdistanı işgal eden devletlerin, engelleme gücü kalmadı. Kürtler bu bilinçle yoluna devam etmelidirler. Ben Kürt sağduyusunun da böyle davranacağına inanıyorum. Humeyni rejimine yapılan her baskı, Kürt hanesine özgürlük olarak yazılıyor.
Şubat 2019
İbrahim Aksoy