Hayır dile komşuna hayır gelsin başına.
Türkiye’de siyaset ve özellikle siyasetin kapatma aydınları, Suriye’yi tartışıyorlar. Tv. Kanalları sınırda, açık havada masa kurmuş savaş haberlerini geçiyorlar. Bilim insanları yorum yapıyorlar. Sınıra askeri yığınak yapılıyor. Kısaca Trump gidiyor, Erdoğan geliyor. ABD’nin Suriye’den çekileceğine inanmak için insanın siyasi cahil olması gerekiyor. Trump, Türkiye’yi biraz sevindirdi ama sevinci kursağında kalacak.
APO 1984 tarihinde Şam’ın devlet mahallesinde, yüksek bir binanın dokuzuncu katında, Türkiye Askeri Ataşesi de sekizinci katında birbirleriyle komşuydular.
Aynı Apo; “Bağımsız birleşik Kürdistan” sloganı ile Türkiye’ye karşı savaş ilan etti. Karargâhı da Beka vadisindeydi. Savaşta çok sayıda asker ve polis öldü ama ölenlerin içinde hiçbir zengin ve siyasetçi çocuğu yoktu.
Suriye ve Türkiye ilişkileri, zirvedeydi, hiçbir sorun yaşanmadı. ABD ile Türkiye çok samimi iki müttefiktiler. Türkiye kerhen de olsa, APO’yu resmi bir belge ile Şam’dan istemedi. Erdoğan yönetime gelince, ilişkiler daha da iyileşti. Karşılıklı düğünler, davetler ve sürü ile kapatma aydınlar da bu davetlere katılıyordu. Kapatma aydınlar suskundu, sanıyorum kış uykusuna yatırılmışlardı.
ABD 1999 tarihinde, APO’yu kaçırıp, götürdü. Türkiye huzursuz olmaya başladı, hemen APO’nun peşine takıldı. Üç ay sonra ABD Türkiye ile yaptığı zımni bir anlaşma sonucu, APO’yu bir şafak vakti, Kahire hava alanında, Türk yetkililere teslim etti. Kapatma aydınlar şaşkın, kış uykusundan uyanmış gözlerini üflüyor ama konuşmuyorlardı.
APO’nun uçakta gözü açılırken, Türk Milletinin gözleri önünde söylediklerinin yüz katını, daha önce CİA görevlilerine söylemişti. Türkiye siyasetinin APO ile ilgili ABD’den gizleyeceği hiçbir sırrı kalmadı. Kapatma aydınlar; sizler, ettiğinin üstünü kapatmaya çalışan kedi gibi, kapatacağınız bir şeyiniz kalmadı, boşuna yorulmayın.
Türkiye 2014 tarihinde Salih Müslüm’ü Ankara’ya davet etti, ayaklarına kırmızı halı döşendi ve en üst düzeyde karşılandı. Ankara’da Salih Müslüm’e bir büro açıldı, sırtını sıvazlayıp, Kuzey Suriye’ye gönderdiler. Daha sonra Salih Müslüm, üç kere Ankara’yı ziyaret ettiğini söyledi. O sıralarda Erdoğan eski dostu ve biraderi, Beşar Esad’ı terörist ilan etmişti ve Cuma namazını Şam’daki Emevi Camisi’nde kılmaya hazırlanıyordu. Kısmet olmadı.
Türkiye 8 Aralık 2018 tarihinde, PKK yöneticileri, Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Murat Karayılan hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarttı. Rıza Altun, Mustafa Karasu için kırmızı bültene gerek yoktu çünkü, onu Türkiye hapishaneden çıkarıp oraya gönderdi. Günaydınlar olsun efendiler, 35 yıl sonra derin uykudan uyandınız ama etrafınızda inanacak kimse kalmadı. Cemil Bayık; “biz İran’a karşı savaşmadığımız için, ABD bize saldırdı” diyor. Kızma Cemil, zaten sen 35 yıldır, Kemalist rejimi, Esat rejimini, Saddam rejimini ve Humeyni rejimini, demokratikleştirmeye çalışıyorsun ayrıca İran senin ikinci adresin. Seni hiç kimse İran’a karşı savaştıramaz. Geçmişte İran’a karşı savaşan, Kasımlo’ya karşı bile savaştın. Hiç kimse seni, İran’a karşı savaştıramaz.
Türk yetkililer; “Amerika’nın on bin km mesafedeki Suriye’de ne işi var?” diyorlar.
Peki Türkiye’nin 12 bin km mesafedeki Kore’de ne işi vardı?
Demek ki devletlerin çıkarı söz konusu olduğunda, ne zaman, nerede ve kaç km uzakta olacaklarını önceden tahmin etmek çok zor. Eğer ABD, Suriye’de bulunuyorsa, demek ki bir çıkarı var. Siyasette kadim dostluklar olmaz. Erdoğan daha önce dostu Esat’ın düğününe eşi Emine Hanım ile gitti ve onu Rize’ye tatile davet etti, şimdi de onu ‘Terörist Başı’ olmakla suçluyor. Dün Salih Müslüm’ü Ankara’ya davet etti, ayaklarına kırmızı halı serdi. Bugün de ona karşı savaş naraları atıyor. Bunlar siyasetin acımasız cilveleridir.
“ABD Türkiye’deki Kürtler hakkında bilgi sahibi değil’ diyor, önemli gazeteciler. Acaba bu zatı muhteremler, Türkiye’de Kürtler mi var demek istiyorlar. Düne kadar Türkiye’de Kürt yoktur diyen kapatmalar, utanmadan şimdi de Kürt var ve Kürtlerin haklarından dem vuruyorlar. Türkiye’de Kürtler için temel insan hakları değil, yüz yıllık inkâr ve imhadan başka bir şey yoktur.
Kapatma aydınlar, Kıbrıs’ta Türk soydaşları için istedikleri temel insan haklarını, kendi Kürt vatandaşı için de hak görüyor mu? Bunlar görüşlerini belirtmezlerse, ABD Türkiye’yi nasıl tanıyacak. Kapatma aydınlar sallıyor ama ABD Türkiye’yi çok iyi tanıyor. APO üç ay CİA’ya misafir olduğu zaman her şeyi anlattı. Türkiye’de sadece İsmail Beşikçi Kürtler temel insan haklarından yararlanamıyor diye görüşlerini belirttiği için, 17 yılını Türk Hapishanelerinde geçirdi. Dün dilini yutmuş susan kapatma aydınlar, zora gelince neredeyse, ‘Biji Kürdistan’ diye, bağıracaklar.
Devletin bir Tv. Kanalı Kürtçe yayın yapıyor ama hala yasal olarak yasak ve başka kanalların Kürtçe yayın yapması yasaktır. Kürtçe eğitim yasak, Kürtçe bazı harfleri (x, w, q) kullanmak yasak, Kürtçe isim kullanmak yasak, Kürtlerle ilgili yasak olmayan bir şey varsa, kapatma aydınlar onu yazsınlar. Yüz yıldır kapatma aydınların yüzsüzlüğünden dolayı, Türkiye dünyaya kapalı kaldı, devletin işine de geliyordu. Baskıdan ve zulümden yurt dışına kaçan Kürtler, dillerine sağlık, dünyaya baskıları çok güzel anlattılar. Artık dünyada Kürtlerin Türkiye’de nasıl yaşadığını bilmeyen kalmadı.
8 Ocak 2019 tarihinde ABD’li bir heyet Ankara’yı ziyaret etti. Türkiye’nin isteği, “ABD Suriye’den çekilsin, PYD’ye verdiği silahları da toplasın.” Aynı gün ABD 150 Tır dolusu silahı PYD’ye teslim ederken, Türkiye mesajını almıştı. Ertesi gün başta Fransa ve Almanya olmak üzere, bütün Avrupa ülkeleri, ABD’nin Suriye’den çekilmesine karşı olduklarını açıkladılar. Türkiye buradan da mesajını aldı. Kısaca Ankara’yı ziyaret eden ABD heyeti, geride hayal kırıklığı bıraktı, çekildi evine gitti.
İran namlunun ucunda, Körfez ülkeleri İsrail ile uzlaştı, Suriye’de elçiliklerini açmaya başladılar. Bunlar PYD’ye para yardımında bulundukları gibi, asker göndermeye de başladılar. PYD’nin elindeki yerler hala Suriye toprakları, Suriye dese ki ‘ben buraları Kürtlere bıraktım’, Türkiye ne yapar? Türkiye, kimin yanında, kimin karşısında o bile bir muamma. Türkiye, çok bilinmeyenli bir denklemin içerisinde, bakalım ne yapacak.
Bölgede Rusya ve ABD iki önemli aktör ama AB de üçüncü ve bir o kadar da önemli bir aktör. Bunların rızası olmadan, Suriye sorununu çözmek mümkün değil. Bunu Kürtler de Türkiye de görmek mecburiyetindedir. Türkiye’nin izlediği yanlış politika, bölgede sadece İsrail’i değil, diğer körfez ülkelerini de karşısına aldı, bunlar ABD ve AB ülkelerinin desteğini alan ülkeler. Unutmamak gerekiyor, bunlar da bölgede Suriye’nin komşuları. Suriye, Türkiye’yi ilgilendirdiği kadar, bunları da ilgilendiriyor. Türkiye’nin izlediği yanlış politika, Türkiye’yi yalnızlaştırdı ve işini zorlaştırdı. Bu da Kürtlerin elini önemli bir şekilde güçlendirdi.
Son zamanlarda Kürtlerin yaşadığı önemli bazı olaylar, Kürtleri bütün dünyaya tanıttı, masumiyetlerini ve haklı taleplerini dünya kabul etti. Osmanlıyı paylaşımının üzerinden yüz yıl geçti. O günden beri kesintisiz özgürlük mücadelesi veren Barzani ailesi, Kürtlere büyük bir moral kaynak olmuştur. Halepçe, Kobani, Şengal ve yine Barzani’nin bir yıl süren bağımsızlık referandumu tartışmaları da Kürtleri bütün dünyada tartıştırdı, Kürtlerin mazlum ve haklı olduğunu kabul ettirdi. Artık Kürtler dağlı Türkler değil. Türkiye’nin 1930’lu yıllarda kalma, Osmanlı Paşalarının izlediği siyasetin, günümüzde geçerli akçe olmadığını kabul etmesi ve kendisini yenilemesi gerekiyor.
Türkiye’nin karşısında sadece PYD yoktur, örümcek ağı gibi görünmeyen bir güç var. Böylesi bir ağa takılma ihtimali daha büyük. Sınıra yaptığı yığınağa bakıldığında, hazırlıklı olması gereğini de tahmin ediyor. Uzun süreli bir savaş, Türkiye’nin aleyhine dönüşür. Rusya’nın 62 müttefik devleti karşısına alıp, Türkiye’nin yanında bunlarla savaşacağını, kimse düşünmesin. Aynı şekilde ABD’nin Müttefikleri olan Arap ülkelerini, İsrail’i ve yeni müttefiki Kürtleri bırakıp çekileceğini de hiç kimse düşünmesin. ABD’nin bölgeyi böylece bırakıp çekilmesi demek, dünyadan çekilmesi demek.
İran’nın ümüğü sıkılmaya başlandı, yakında nefesi kesilir, kimseye bir hayrı yoktur. Kürtlerin devletleşmeye doğru gitmesi, Türkiye’yi rahatsız ediyor, ancak acı da olsa Türkiye sonucu kabul etmek zorundadır. PKK’nin bölgeyi demokratikleştirme savaşı, görüldüğü gibi sos vermeye başladı. Dünya artık bölgede yeni bir düzen ve kalıcı bir barış istiyor. Bağımsız Kürdistan kurulmadan, kalıcı bir barışın olamayacağını da her kes görüyor.
Türkiye’nin Batı Kürdistan’da PYD’ye karşı savaşması, anlatıldığı kadar kolay olmayacak, çünkü ekonomik durumu uzun süreli bir savaşa müsait değil. 35 yıldır düşük yoğunluklu bir savaşı sürdürüyor ama bu farklı olacak. Türkiye, turizmden ihracata kadar her şeyiyle etkilenecektir. Çünkü karşısında sadece PYD değil 62 müttefik devlet var.
Erdoğan: “Suriye’nin kuzeyinde, bağımsız Kürdistan’a asla izin vermeyiz” diyor.
Trump: “Türkiye Kürtleri vurursa, ekonomik olarak mahvederiz” twittini atıyor.
Kürtler: Tercihlerini yapmakta özgürdürler.
Ocak 2019.
İbrahim Aksoy