Türkiye iki aylık bir savaştan sonra, Afrin’i işgal etti ama şaşkınlığı hala geçmedi. Türkiye büyük bir heves ve heyecanla Afrin’in kapılarına dayandığı sabah karşısında savaşacak kimseyi bulamayınca şaşırdı. PYD’li güçlerin çatışmadan Afrin’den çekilmiş olmaları isabetli olmuş, Afrin harap olmaktan insanlar ölmekten kurtulmuştur. Türkiye şaşkınlığını gizlemeden, şimdi ne olacak diye çekilmenin şaşkınlığını düşünmeye başladı.
Türkiye’de yediden, yetmişe herkes kendisini savaşda görevli hisediyordu. Kimisi eldiven örüyor, kimisi çerez topluyor, kimisi camilerde hutbe okuyor, artistler sıra ile sınıra yığılıyorlardı. Resmen ilan edilmemiş olsa da tam bir seferberlik hali vardı. Savaşa karşı çıkmak da ağır suçlardandı. Savaşa karşı olmanın suç sayıldığı tek ülke de Türkiye’dir. Emevi Camisi’nde Cuma Namazı kılmak, kısmet olmadı ama yakında Devletin Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş, Cuma Namazını Afrin’de kıldırır.
Savaş alanında sadece TSK ve ÖSO’ istan ordusu yoktu, Rusya’nın da olağanüstü desteği vardı. Nüsayri Devleti’nin garantörlüğünü almış ve eline geçen fırsatları ganimete dönüştürmeye çalışıyordu. Türkiye’nin Esad’dan nefret ettiği bilinen bir gerçek. ÖSO Esad’a karşı savaşan 32 cihatçı terörist örgütten oluşuyor. ÖSO Türkiye ile omuz, omuza ve Rusya’nın desteği ile savaşıyor. Bu birliktelikten dolayı; siyasette her şey olur diye düşünmek, biraz saflık olur, başka şeyler de var.
Rusya kendi hesaplarının peşinde.
Birincisi, bölgedeki müttefik güçler, Esad’sız bir Nüsayri Devleti düşünürken, Rusya, Esad’ın başkanlığında bir Nüsayri Devleti düşünüyor.
İkincisi; Rusya’nın hala çözüm bekleyen bir Ukrayna sorunu var ve işgal ettiği Kırım’ı da Afrin ile pazarlık aracı yapmak istiyor. Rusya’nın Kırım konusunda elini güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Kırım artık Rusya’nındır ve Rusya için Kırım’ın çok büyük önemi var. Hollanda’dan daha büyük ve çok verimli bir alan olduğu gibi, çok önemli limanlarıyla, Rusya’nın sahillerini de iki katına çıkarıyor.
Putin; Türkiye’yi Afrine davet etmekle, AB’yi karşısına aldı ve Türkiye’nin de başını belaya soktu. AB ajan meselesinden dolayı 83 Rus diplomatını yurt dışı etti. Rusya da o kadar AB diplomatını yurt dışı etti. ABD de Rus diplomatlarını kovmaya başladı. Bugüne kadar çok kez ajan sorunu yaşandı ama böylesini görmedik. Çoktan beri suskun olan Ukranya denen yanardağ yeniden patlarsa şaşırmamak gerekir. Rusya, İran’ın ya da Türkiye’nin hatırı için, Batı’yı karşısına alacağını kimse düşünmesin. Rusya geçici ortaklarını her an terk edebilir.
Bölgedeki 62 müttefik ülke, NATO, BM, ABD ve AB’nin bütün itirazlarına rağmen, Türkiye, Afrin’e girme konusunda son derece ısrarcı oldu. Türkiye ısrarlı tavrı ile Rusya’ya Kırım’ı kazandırdı ama kendisi ne kazandı onu ileride hep birlikte görecegiz. Ankara – Moskova dostluğunun geleceği pek parlak görünmüyor.
Körfez ülkeleri ve İsrail geçtiğimiz günlerde Kahire’de bir toplantı düzenlediler. Yaptıkları sonuç açıklamasında, İran’a ve Türkiye’ye karşı bayrak açtılar. Türkiye bunu görmemezlikten gelemez. Çünkü bunların hepsi bölgenin ülkeleri ve batı ile kaynaşmış durumdalar. Bölge sorunları bunları da yakından ilgilendiriyor, çünkü çoğu Suriye ile sınır komşusu.
Türkiye’nin batı ile ilişkileri, ana – cenin ilişkisi gibidir. Ana ceninsiz yaşayabilir ama cenin anasız yaşayamaz. Batı Türkiyesiz olur ama Türkiye batısız olamaz. Putin de bunu çok iyi biliyor ve uzun vadeli Türkiye dostluğuna asla inanmıyor. Putin; Türkiye’nin gül hatırı için, Suriye’deki 62 müttefik devlet ile savaşmayı göze alamaz. Ayrıca Putin, Kırım meselesinden dolayı batı ile asla çelişmek istemez. Türkiye de zaten bunun bilincindedir, sadece ya tutarsa hesabını yapıyor.
Rusya hala bir süper güç ama sadece askeri alanda, kendisine yetecek kadar üretim bile yapamıyor. Putin Rusya’yı üretimden yoksun bir petrol ülkesine dünüştürdü. Askeri alanda hala güçlü ama sanayide üretim yok, hatta Çin’den de geride. Herhangi bir petrol ülkesinden pek farkı yok. Bunun bilincinde olan Putin yaşamını petrole endekslemiş, petrol üzerinden siyaset yapıyor. Batıdan kopmuş bir Türkiye Putin’in hiç bir işine yaramaz, kullandığı gazın parasını bile ödemekte zorlanır.
Türkiye bir petrol ülkesi bile değil. Sanayisi Batıya fason üretim yapıyor. Tarımda kendi, kendine zor yetiyor. Borsa ağırlıklı olarak Batılıların elinde. Türkiye’de on milyon insan turuzimden geçiniyor. Türkiye bu durumu ile Rusya’dan çok daha gerilerde bir yerlerde. AB ile yaptığı Varna toplantısında da eli boş döndü. Ajan meselesinde Batı Rusya’ya karşı birleşirken, Türkiye işe karışmıyor edasıyla, Rusya’nın yanında yerini aldı.
Türkiye Afrin’i iç sorunlarına örtü yaptı ama bu geçicidir. FETÖ hala Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri. Bu önemli sorunun jokeri de ABD’nin elindedir. ABD’nin elindeki jokerini ne zaman, hangi boşlukta kullanacağını kestirmek olanaksız. Kullanmaz diye düşünmek de saflık olur.
Kürd sorunu Türkiye’nin uykularını kaçırmaya devam ediyor. Bölgedeki Arap ülkeleri, AB ve ABD bu konuda açıkça Kürdlere desteğini konuşmaya başladı. ABD Öcalan’ı Türkiye’ye teslim ettiğinde neler konuşuldu bilinmiyor ama ABD biliyor. FETÖ ve APO Türkiye’nin en önemli sorunudur.
Dünya bir araya gelmiş petrolsuz Ortadoğu’nun 2050 yıllarına ait haritasını belirlemeye çalışıyor. Yeni haritada bağımsız Kürdistan var. Afrin savaşı süreci hızlandırdı, bunun geri dönüşü yok. Kahire toplantısının sonuç bildirgesi, AB parlamento kararı ve Rusya ile çelişkileri ve Hollanda’da ABD Büyük Elçisi’nin bildiri dağıtan PYD’nin çadırını ziyareti gibi daha bir çok gelişme bunun işaretleri.
Bu gelişmelere ek olarak, ABD’de yapılan yönetim değişikliği de sürecin hızlanacağına işaret ediyor. Kahire toplantısı, İran’dan rahatsız olanlar, İran’ı birinci hedef yaptılar. İran artık günlerini sayıyor. Bunu İran yetkililerin açıklamalarında da okumak mümkün. Kahire çok ağır suçlamalarla, Türkiye ve İran’ı yan yana göstermeye başladı.
Ankara önce terörist ilan ettiği Salih Müslüm’ün ayaklarına Ankara’da kırmızı halı döşedi. Şimdide bütün dünyada Müslüm’ü kırmızı bültenle arıyor. Salih Müslüm Ankara’da kırmızı halılar üzerinde yürüyüp döndükten sonra gitti Güneybatı Kürdistanı kantonlara böldü. Afrin Kantonu’nu Ruslara verdi, onlar da Türkiye’ye verdiler. Şimdi Salih Müslüm’ün peşine düşmüş, onu arıyorlar. Neler döndüğü bilinmiyor ama Salih Müslüm Ankara günlerini açıklasa fena olmaz.
Türkiye, Suriye’de sadece PYD ile karşı karşıya değil, karşısında 62 müttefik ülke var, bunların da başını ABD çekiyor. Türkiye bu ülkelere karşı savaşı göze alabilse bile, Rusya Türkiye’yi yalnız bırakır. Böylesi bir çatışmayı göze almaz. İran’ın zaten içerde lav basıncı var yanardağ gibi patlamak üzere, kendisine bile faydası yoktur.
Türkiye’nin iç ve dış sorunlarıyla ve izlediği yanlış politikalarla, ayağına yün dolaşmış tavuk civcivinden farkı yoktur, bu haliyle daha fazla uzağa gidemez. Gidip Suriye’de Kürd meselesi ile uğraşacağına, önce kendi Kürd meselesini adil ve makul bir çözüme kavuşturmalı. Bunun için Kıbrıs da, Türk Soydaşları için istediği hakları kendi Kürd vatandaşları için de hak görmeli. Bakalım Kürdler ne düşünür?
Kürdler; bölgedeki 62 müttefik devletlerle var olan ilişkileri, ABD’nin değişen yeni yönetimi ile oluşturdukları sıcak ilişkiler, AB ülkelerinde içlerine sızmış provakatör ajanlara karşı daha da dikkatli olmaları, Kahire toplantısını yapan çevrelerle ilişkiye geçmeleri ve Kürdler nasıl bir araya geleceklerini soruşturmaya başlamaları, özellikle İran ve Türkiye’yi çok rahatsız ediyor. Kürdlerin oluşturduğu ilişki ağı, isemeyerek de olsa İran ile Türkiye’yi bir araya getirdi.
Afrin’de ellerinde Türk bayraklarıyla sınıflara giren çocuklara bakmayın, bu işgal sayılmaz.
Dünyanın tepelerinde, Bağımsız Kürdistan sesleri geliyor.
Kürdlerde bu sesleri duymaya başladı.
Mart 2018
İbrahim Aksoy