Kürd halkının kazanımlarına yönelik, Türk devletinin yürüttüğü sıcak savaş, saldırı ve katliamlar giderek büyümekte. Ağır bir ekonomik yıkım ve insani felakete yoş açmaktadır. Böyle bir durumda Efrin dışında herhangi bir konuda yazmak içimden gelmiyor. T.C’nin bir aya yaklaşan bu kanlı saldırısı son hız devam etmektedir. Türk devleti, Kürd düşmanlığını “Zeytin dalı savaşıyla” yumuşatmaya, Kürdü ve dünya kamuoyunu kandırmaya devam etmektedir. Devlet olma imkanını elde edemeyen Kürdistan halkı her cepheden T.C’nin saldırılarına maruz kalmaktadır. Bu yetmezmiş gibi, Türk halk kitlesinde kürde karşı ciddi bir düşmanlık yaratmaya çalışmaktadırlar. Kürdistan, son 50 yıldır bölge devletlerinin ve uluslararası güçlerin meydan muharebesi olduğu bir alana dönüşmüştür. Aralarındaki sorunlar nedeniyle birlik olmayan Kürdler, tüm devletlere kendilerini kullanma fırsatı ve olanağını vermektedirler.
Temmuz darbesinden sonra Türk ordusunun tüm değerleri ve kurumları alt üst olmuş durumdadır. Eski derin devlet ve parti devletinin güçlerinin kendi aralarında anlaşmaya vardıkları görülmektedir. T.C ordusu ve devleti tüm kurumlarıyla deri değiştirme moduna girmiş bulunmaktadır. Bu sancılı değişimin bedelini ise Kürd ulusuna kurşun sıkılarak ödetilmektedir.
T.C’nin yürüttüğü savaş tamamen Kürde statü isteyenleri yok etme savaşıdır. “Alah u ekber” naraları atılarak Kürdü katletme savaşıdır. Bu Kürd evinin içine yönelik askeri, siyasi, ekonomik, islami bir ilhak ve işgal savaşıdır. Böyle bir savaşta kenarda durmak, tavır koymamak, PKK’nin hata ve eksikleriyle izah etmek büyük bir sorumsuzluk ve tarihi bir korkaklıktır. “Afrin’de PYD ve YPG desteklemek ihanettir demek” T.C devletini, ortak vatancılardan daha fazla savunmaktır. Bunun asla taassup edilecek, kürdperwer bir tavır değildir. Ayrıca PYD’yi desteklemek PKK’yi desteklemek anlamına gelmemektedir.
Kastım Türkiye de yaşayan sıradan insanların olmadığı açıktır. Siyasette risk almayan kişi ve partiler sadece halkını ve kadrolarını kandırırlar. Bunu en başta Sur sürecinde Kürdün yurdundaki “şehir savaşına” karşı tavır alamayan HDP olmuştur. Kürd kurumlarının tümü karşı çıkmalarına karşılık, bu çevrelerce hiç değer verilmediği bilinmektedir. HDP gibi legal zemini kullanan bir parti, devletin gözüne baka baka zımni bir anlaşma gibi mevcut ortamı hem kendileri hem de Kürd halkı için militarize etmekten sakınmamışlardır. Seçilmiş belediyelere atanan kayyum ve tutuklanan siyasetçilere yönelik tepki böylece dünden engellenmiştir.
Selahattin Demirtaş gibi legal mücadele içerisinde olan on binlerce insanımız içeriye atılmışlardır. Bugün de en ağır işkence ve baskı koşullarında tutulmaktadırlar. Türk devletinin bu koşullar için her zaman hazır ve nazır olduğu bilinmektedir. Mevcut ortamın zehirlenmesi için TC devletinin özel çaba harcadığı, gizli elleri devreye koyduğuna şüphe yoktur. Ancak kendi öz gücüne güvenen bu çevreler, kendileri dışında hiç kimseyi dinlememekte direnmektedirler. Kürdistan daki örgütlerin bir kısmı ülkemizin sadece kendilerine ait olduğunu zannetmekte veya güçlü olmanın verdiği bir aymazlığı sergilemektedirler. Biz güçsüzler ve örgütsüzler T.C ve bunların arasında kayıtsız kalmaktansa, Kürdi olan her şeyi desteklemekteyiz. Doğru olan tavır da budur. Kuzey Kürdistandaki “egemen parti” kardeşlik ve birliğimiz için verdiğimiz bu fedakarlığa cevap vermemekte ve bildiğinde ısrar etmektedir. Halen Arap ve diğer halkların kardeşliğinde ısrarcı davranmakta ve zararları pahasına kürd halkının kanı pahasına kazandığı mevzilerin sorumluluğunu bunlara verilmektedir. Fransa da öldürülen üç Kürd kadınının katili içlerinde yer alan azılı bir Türk ırkçıydı.
Son HDP Eş Genel Başkanlığına özenle getirilenlerin, partinin baraj altında bırakılması için yapılan Temelli bir müdahale olduğu söylenmektedir.
Bu anlayışlarını PYD de dayatmaları bir felakettir. PYD nin, Suriye Arplarına devletlerinden fazla yardımı olmuştur. Rakka’yı DEAŞ tan kurtarmakla onlara ciddi katkı sunduğu bilinmektedir. PYD veya YPG nin en üst kurumu olan kurmaylığa kadar yükselip bir dönem sözcülüklerini yapan Türkmen kökenli Talal Silo, bugün T.C’nin bir işbirlikçisi olarak kendilerine karşı savaşmaktadır.
Türkiye ye kaçıp sığındıktan sonra mühimmat ve askeri sığınaklarının yerlerini T.C ze bildiren bir zattır. Ve Afrin saldırısında bu askeri gizli koordinatların T.C devletine veren kişi olduğu söylenmektedir.
Kürdler bir kez daha iç çelişkilerini, baş çelişkileriyle (baş düşmanları) karıştırmak üzeredirler. Bunu engelleyecek iki güç var. Ya büyük devletler başta ABD olmak üzere, ya da görünmeyen ilahi bir kuvvet.
Allah’ım sen bizim partilerimizi bu yanlıştan koru!
Ve herkese Kürd bayrağı, Ala Rengin altında birleştirmeyi nasip eyle!
Efrin’i savunmaya, işgali lanetlemeye çabalarken, Kürdistan’daki Roj Pêşmergelerin kararlıklarını görmek ve dayatılan yalnızlık ortamında ulusal birlik için atılacak bir ilk adım olarak da olsa henüz çağrılmış değiller.
PYD emir komutasını PKK den almamalıdır. Onların Güney’de ve Kobani’de düşmana karşi kahramanca savaşarak destan yazdıklarını herkes görmüştü. Zora düştüklerinde ihtiyaçları olduklarında, o cenahta olmayan herkesin de desteğini almaktadırlar.
Kobani DEAŞ’tan temizlendikten hemen sonra, oraya giden Pêşmerge güçlerine demediklerini bırakmadıkları gibi.
“Efrin’de T.C ve Barzani kaybedecek” ve da referandum sonrası S. Süreyya’nın, “Güney’de sagcı kürdler kaybetti” belirlemesi hatırlardadır.
Bu anlayış, “köprüyü geçene kadar” kürdün enerjisini kullanma anlayışıdır. Köprü geçildikten sonra, eski tas eski hamam!
Devletten fazla KDP ve Barzani’yi eleştirmek, sanki TC’nin Anayasası’ndaki değişmez üç madde gibi, parti programlarının değişmez maddesi…
Bu politikanın yanlış olduğu, ulusal birliğimizi zedelediği, Kürde özgürlük getirmeyeceği bilinmektedir. 21.yüz yılda çıkan bu fırsatlara rağmen, kendi devletini kuramazlarsa ve halkını özgürleştirmezlerse, başta KDP, YNK ve PKK olmak üzere hiçbir parti Kürd halkının lanetinden kurtulamayacaktır.
Bu coğrafyada kürdün ulusal birliği en fazla “bizim beka sorunumuz var” diyenleri korkutmaktadır. Bu korkuyu yaşatmanın zamanı gelmiştir. Dakika, dakika nefes, nefes yakınlaşmaktadır.
Tüm Kürdistanlılar hazırlıklarını zafere endekslemelidirler. Dünya devletleri ailesinde yerimizi alacağımız günler yakındır.