Bütün Kürd Milleti’ne müjdeler olsun, Türkiye’nin güneyinde nur topu gibi bir Kürdistan doğuyor. Türkiye’nin Afrin müdahalesi, Kürdistan’ın doğumuna engel olmak içindir, ama tam tersi olacak. Kürdlerin isabetli duruşu, müttefiklerini doğru seçmesi, Kobani ile birlikte bütün Kürdlerin seslerini dünyaya duyurması en önemli etken. Bu kutlu doğumda emeği geçen herkesin eline sağlık.
Türkiye’nin içerisine düştüğü telaşı görenler, bunun hayal olmadığını göreceklerdir. Siyasiler, sözde aydınlar, bazı sanatçılar ve savaş sayesinde zengin olanların, „Sınırımızda bir Kürdistan istemiyoruz,” diye bağırmaktan ses telleri bozuldu.
ABD Devlet Başkanı Trump da çok gaddar çıktı, ‚Nuh diyor peygamber demiyor’. İlla da ‚Bağımsız Kürdistan isterim’ diye tutturmuş gidiyor. Güney Batı Kürdistan’ı silahlandırmış ve silahlandırmaya devam ediyor. Birde bunlardan kendisine bağlı 30 bin kişilik bir kara ordusu oluşturuyor, bölgede kalıcı olduğunu söylüyor. ABD bunları yaparken, yanındaki Kürdlere ve arkasındaki 62 müttefikine güveniyor.
„Türkiye tek başına hareket ediyor ama hepinizi ezip geçecek,“ naraları yeri, göğü inletiyor. Bir ara Cuma namazını, Şam’daki Emevi Camisi’nde kılacağını söyledi ama sonra erteledi. Suriye rejimini terörist, faşist-diktatör olmakla suçladı. Afrin saldırısında diktatör ne düşünür? Şimdi de ÖSO ile birleşmiş ÖSO’yu eğitiyor ve silahlandırıyor. ABD gibi 30 bin kişilik ordu oluşturmadı ki, sadece 22 bin kişilik ordu oluşturdu.
„Türkiye ÖSO’yu destekleyebilir, çünkü komşuluk hakkı var. ABD kim oluyor ki PYD’yi destekliyor?“ Savaşkolikler böyle bağırıyor.
Güneybatı Kürdistan’da Kürdler, doğru müttefik seçip kararlı bir biçimde sürdürdükleri mücadelelerinden dolayı bu noktaya geldiler. İşte bu kararlı duruş, Ankara’nın uykularını kaçırıyor. Ankara’nın kendisini faşist-diktatör ilan ettiği bir insanın hegemonyası altında, Kürdleri yaşamaya zorlama hakkı yoktur. Kürdlerin bağımsız yaşama hakkına saygılı olmalıdır. Türkiye kendisi Makaryos’u faşist-diktatörlükle suçlayarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de kurmadı mı?
Türkiye’nin Afrin saldırısı, Kürdistan’ın doğumunu hızlandıracaktır. ABD Kürdleri güvenilir müttefik olarak kabul etmiş. Kürdleri kendi kara ordusu gibi eğitiyor ve donatıyor. Elbette ki bunlar Kürdlerin verdiği güvenin meyveleri. Elbette ki bu iş birliği, ABD’nin de Kürdlerin de işine geliyor. ABD bölgede kalıcı olduğunu açıklayarak, iş birliği süresini de uzatıyor.
Türkiye Suriye’nin bir kısmını işgal ederek, rejim muhalifi İslami örgütleri toparlayıp, ÖSO adı altında bir araya getirdi. Bunlardan 22 bin kişilik bir ordu oluşturdu, bunların eğitimi ve donatımı ile TSK ilgileniyor. ÖSO da Türkiye’nin kara ordusu olarak görevini yapıyor. Demek ki Türkiye’nin çıkarları da bunu gerektiriyor. Kısaca Afrin’de ABD’nin kara ordusu PYD ile Türkiye’nin kara ordusu ÖSO savaşacak.
Peki bu orduları donatanlar seyirci mi kalacaklar?
Afrin’de ABD askerlerinin olmadığı, Rus askerlerinin olduğu söyleniyor. Rus Ordusu ve İran’ın Haşdi Şabi birlikleri, Suriye’de rejimi desteklilyorlar. Türkiye ise ÖSO’yu rejime karşı silahlandırıyor ve eğitiyor. Türkiye, „Afrin’e savaşa gideceğim“ derken, bir bataklığın içerisine atladığının farkında değil mi?
Bölgede ABD ve Rusya’nın çatışacağını düşünenler, sadece kendilerini kandırıyorlar.
Türkiye, güneyinde bağımsız Kürdistan’nın ayak seslerini duymaya başlayınca, huzuru kaçtı ve şu an ne yaptığının farkında bile değil. Erdoğan’ı çevreleyen yalakalar da onu yanıltmaya ve başını belaya sokmaya çalışıyorlar. Türkiye’nin tek hesabı ya tutarsa.
Şöyle biraz geriye dönüp baktığımızda, karşımızda başka bir manzaranın olduğunu görürüz. 1983 yılında Abdullah Öcalan karargahını, Şam’ın devlet mahallesine kurdu, garnizonunu da Beka Vadisi’ne yerleştirip, 1984 yılında Türkiye ile savaşmaya başladı. Türkiye; kerhen de olsa resmi bir belge ile Öcalan’ı Şam’dan isteme ihtiyacı duymadı. Hatta bir ara bağlı olduğu askerlik şubesi, onu asker kaçağı olarak aradı. CİA Öcalanı Şam’dan kaçırıp götürünce, Türk Devleti’nin paçaları tutuştu ve geri almak için yollara düşüp Öcalan’ı geri getirdi. Öcalan’ın idam kararı Yargıtay’ın onayından sonra Meclise geldi. Meclis ceza yasasından idam kararını kaldırdı. O kararı kaldıranlardan biri de bugün en çok bağıranlardan biri olan Devlet Bahçeli’nin kendisidir.
Peki bu pazarlıkların karşı tarafı ABD değil mi?
O zaman Türkiye-Suriye ilişkileri gayet güzeldi. Erdoğan gelince ilişkiler zirve yaptı. Türkiye’nin güney sınırları emin ellerde, rahatsız olan kimse yoktu. Sadece Kürd Milleti savaşın maddi ve manevi zararlarının acılarını iliklerine kadar yaşıyordu. Yayla yasakları, köy ve şehir yakmalar, faili meçhul cinayetlerle Kürdistan, Kürdler için bir cehenneme dönüşmüştü. Yine de Türkiye güney sınırlarının güvenliğinden gayet emindi ve hiçbir sorun yoktu.
Öcalan Türkiye’ye döndükten sonra, PKK Kandil’e taşındı ve Suriye’de hiçbir militanını bırakmadı. İŞİD ortaya çıkana kadar bölge kısmen de olsa sessizdi. Güney Batı Kürdistan İŞİD’in saldırısına uğrayınca, Kürd Milleti de İŞİD’e karşı direndi ve İŞİD’i Kürdistan’a sokmadı. Kobani açık örnek.
İŞİD’in ortaya çıkışı, talepleri ve yaptıkları, tezat oluşturuyordu bu da bütün dünyanın dikkatini çekti. İŞİD, İslami bir devlet kurma sloganı ile ortaya çıktı, Müslüman olduğunu iddia eden devletlerden önce devleti olmayan Kürdlere saldırdı. İŞİD sahiplerinden aldığı talimatı yerine getiriyordu. Kürdler direndi, müttefiklerin de yardımı ile İŞİD’i kendi alanına sokmadı. Bu direniş bütün dünyadan taktir toplarken, elbette ki kızanlar da olacaktı.
Kürdler kendi alanlarında hakimiyet sağladıkları günden beri, Türkiye’ye bir tek mermi bile atmadılar. Hiçbir Kürd Türkiye ile ilgili, rahatsız edici bir söz söylemedi. İŞİD Kobani’de acımasız katliam uygularken, Türkiye’nin sesi çıkmıyordu. Türkiye güneyindeki, hiçbir zararını görmediği ve başka bir ülkede yaşayan, Kürdlerden neden rahatsız oluyor?
Türk vatandaşları bu gerçeği görmüyorlar mı ki hala savaş naraları atıyorlar.
Türkiye 35 yıldan beri Kürdlere karşı düşük yoğunluklu bir savaşı sürdürüyor. Erdoğan, üç yıl önce Diyarbakır’da yaptığı bir açıklamada, o güne kadar savaşa 450 Milyar Dolar harcadıklarını söylüyordu. Elbette ki savaşın bedeli para ve bedendir. Savaş bedava olmaz ki. Savaş naraları atanların hiçbir sorunu yok, çünkü onlara göre savaşta ölmeye hazır yeteri kadar fakir, fukara çocuğu var.
Türkiye elini kolunu sallayarak Afrin’e giremeyecek, çünkü karşısında İŞİD değil PYD var, onların da arkasında 62 müttefik devlet var. Bunların PYD’yi yalnız bırakacağını hiç kimse düşünmesin. Türkiye NATO ülkesi olduğunu söylüyor.
Peki daha önce Maraş’a Patriot roketlerini yerleştiren, Almanya ve Hollanda şimdi neredeler? Onlar da NATO ülkeleri değil miydi?
Almanya gitti Ürdün’e yerleşti ve çalışmalarını orada yürütüyor. Türkiye’nin bir yerlerde yanlış yaptığını kabul etmesi gerekmiyor mu?
Türkiye Afrin bataklığına saplanırsa, etrafında elinden tutup çıkarak kimsesi bile kalmadı. Yalnız kalmış kahraman kovboydan hiçbir farkı yok. Sonuçlarına katlanması bile çok zor olacaktır. Ekonomik yapısı; uzun sürecek bir savaşa dayanıklı değil.
Süngü ile Kürd Milleti’nin beynine bağımsız Kürdistan yazıyorsunuz.
Afrin’de yaşayan mazlum Kürdün, hangi Türke zararı dokundu?
Afrin Kürdünün zulme karşı duracağı herkes tarafından bilinmelidir.
Çünkü bütün Kürd Milleti, Afrin Kürdünün yanındadır.
Ocak 2018
İbrahim Aksoy