Son zamanlarda Türkiye’de padişahçılarla, paşacılar arasında gizli bir savaş var. Bir taraf diyorki, „padişahlar çok iyiydi“, diğer taraf da diyorki „paşalar çok daha iyidir“. Bu gizli savaş siyaseti çok şiddetli bir şekilde sallanıp duruyor. Vatandaş sallantının farkında ama nelerin olup, bittiğini bilmiyor. Vatandaş da siyaset gibi, bir o yana, bir bu yana savrulup duruyor.
Aslında bu çakma savaşta taraflar ne yapmak istediklerini çok iyi biliyorlar. Arzularını vatandaşından ve dünya siyasetinden gizlice gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Vatandaş tam olarak farkında olmasa da dünya siyaseti bunu yakından izliyor ve asla buna izin vermeyecek. İşte ülkenin bu günkü sıkıntılarının ve yalnızlaşmanın sebebi de budur.
Türk siyaseti birbirleriyle kavga ediyor görünse de Kürdler söz konusu olunca hemen aynı cepede birleşip, saldırıya hazır duruma geliyorlar. Bunu en son 25 Eylül günü, Güney Kürdistan’da yapılan Bağımsızlık Referandumunda çok açık bir şekilde dosta ve düşmana gösterdiler. Hep bir ağızdan koro halinde aynı şeyleri bağırarak, Kürd Milletini tehdit ediyorlar.
Bırakın bağırıp rahatlasınlar. Dünyanın da Kürdlerin de umurunda bile değil, çünkü herkes de biliyorki, onlar rahatlamak için bağırıyorlar. Ayrıca bu bağırmanın kimseye bir zararı da yoktur. Bırak bağırsınlar, rahatlasınlar.
Yüzbin civarında Yahudi Kürd Saddam döneminde İsrail’e sığınmış, geçici olarak yaşamını orada sürdürüyorlar. Bu Kürdlerden bir genç, Kürdistan’a gelmiş İsrail ve Kürdistan bayraklarını eline almış, Hawler kutlamalarında, sevincini dile getiriyor. Türkler bundan çok rahatsız olmuş görünüyor. Hawler’de sevincini bu şekilde dile getiren o Kürd gencini kutluyor ve alnından öpüyorum. Ayrıca İsrail’de Yahudi Kürdler, Kürdistan bayrağını ellerine alıp yollara döküldüler, sabaha kadar referandum sonuçlarını kutladılar.
Türkiye’de 35 Milyon Kürd yaşıyor ama Türklerin korkusunda herkes bu mutluluğu evinde gizlice yaşamak mecburiyetinde kaldı. İşte Türkiye ile İsrail’in farkı burada. Kürd Milleti bu farkı görmek zorundadır.
Türkler; referandum yapar % 51 evetle sonuçlanan referandum meşru ve halk iradesi sayılır. Kürtler; referandum yapar % 92.7 evet ile sonuçlanır gayrimeşru ve halk iradesi sayılmaz. Beyler Türkiye’de 35 Milyon Kürd yaşıyor, önce kendinize, sonra da komşunuz Kürde biraz saygılı olun.
Bağdat’da Araplar, İran ve Türkiye’nin kışkırtması ile horozlanmaya başladılar. Daha yakın bir zamanda, İŞİD Musul’a ve Kerkük’e saldırdığı zaman, Araplar bütün askeri araç ve gereçlerini yerinde bıraktılar, elbiselerini de çıkarıp attılar, kaçarak canlarını kurtarmaya çalıştılar. O gün İran ve Türkiye sessiz kaldılar.
Ayrıca Kürdistan, Bağdat’ın bir parçası değil. Eğer öyle olsaydı, Kürdistan’da çalışan memurların maaşlarını, Bağdat gönderirdi. Zımni bir antlaşma sonucu Musul ve Kerkük İŞİD’e bırakıldı. Peşmerge Kerkük’ü İŞİD’den geri alarak, oyunu bozdu. Araplar biraz daha zorlarsa, rezalet ortalığa saçılabilir. Kışkırtmalara alet olmak, sadece Araplara zarar verir.
Dünyanın temel sorunu İŞİD, Ortadoğu’da 63 devlet birleşmiş, İŞİD’e karşı savaşıyor. Bütün dünya en etkili gücün de Kürdler olduğunu kabul etmiş. Bu nedenle Peşmergeye yapılacak her saldırı, İŞİD’e destek sayılır. Hiç kimse bu koşullarda Peşmergeye saldırmaya cesaret edemeyecektir. Bölgedeki 63 müttefik devlet, en başarılı müttefiki Kürdistanı korumaya hazırdır.
Bağdat’ın Şii Arapları samanı savurup tozutuyorlar, bundan dane çıkmaz, üstelik samanları da yele gidecek. Abadi’nin Şii Arapları, Saddam’ın emir ve komutasında, 8 yıl İran’daki Şii kardeşleriyle savaştı. Taraflar birer milyondan fazla kayıp verdi. bunu unuttular, İran aşkına yakalandılar. Sıkıya geldiğinde Şii Farsların, oracıkta Şii Arapları terk edeceği de başka bir gerçek. Bağdat’ın yapacağı hiç bir şeyi yoktur. Sadece başkalarına vekaleten rahatlamak için bağırıyorlar. Abadi Kürdlere karşı savaşırsa diğer Arap devletlerin desteğini alacığını düşünürken, Irak’da Sunni Arapları, ayrılma için ortam oluşturduğunun farkında bile değil.
Türkiye’nin de askeri müdahale naraları boşuna. Yukarıda Bağdat için saydığım gerekçeler, Ankara için de geçerlidir. Ankara Peşmergeye saldırının, İŞİD’e destek sayılacak ve ters tepecek. Türkiye’nin böyle büyük bir hatayı yapacağını hiç sanmıyorum. Bir de kendi iç ve dış sorunları buna müsait değil.
İran zaten kendi sorunlarının altında boğuluyor. Azeri sorunundan dolayı, yarın Türkiye ile karşı, karşıya geleceğini çok iyi biliyor. Bahçeli 5000 ülkücüsünü, Kerkük için değil, İran’daki Azeri soydaşlarına yardım için hazırlasın.
„Kadim Türkmen kenti Kerkük“ Arapların elindeyken, Türkiye’deki soydaşları gayet mesut ve mutluydular. İŞİD’in eline geçince, Türklerin mutluluğu ikiye katlandı. Ne zaman ki Peşmerge İŞİD’i Kerkükten çıkardı, Kerkük asayışını eline aldı, Türkler asabileşti ve sinir krizleri geçiriyorlar. Bunun altında yatan sadece, Kürd düşmanlığıdır.
Leylek uçtu gitti, çoktan Afrika’ya vardı. Kerkük; kuruluşundan beri olduğu gibi, artık kadim Kürd kenti oldu.
Türkler İstanbul’da „Yahudi Barzani“ pankartları asıyorlar. Barzani 16 yaşından beri Peşmerge olarak, Bağımsız Kürdistan için savaştı. Ayrıca Barzani’nin kim olduğu sadece Kürd Milleti’ni ilgilendirir. Size ne oluyor Türkler?
Kürdler; „Kılıçtaroğlu Kürd dür“ „Bahçeli Ermeni dir“ „Erdoğan Gürcü dür“ afişlerini asma ihtiyacı hiç duymadılar. Kim olurlarsa olsunlar hepsi, Türklere kutlu olsun.
Habur Gümrük kapısında, yılda 6-7 Milyar Dolar ticaret fazlası var ve Türkiye’nin de şiddetle paraya ihtiyacı var. Ayrıca Bağdat’a giden bütün yollar Kürdistan’dan geçer. Erdoğan vanayı eline almış sallıyor, „derhal kapatırım“ diye tehdit ediyor. Aslında aynı vana ile AB ülkelerinin de petrolünü kapatacağını biliyor. AB’nin buna seyirci kalacağını düşünmek biraz saflık olur.
Kürdistan’dan Akdenize ulaşan ve Suriye’den geçen bir boru hatı daha var. Suriye’nin son açıklamalarında, Kürdlere yaklaşımı, bir davet gibi görünüyor. Ayrıca şu sıralarda Suriye’nin, Türkiye’den daha çok paraya ihtiyacı var. Türkiye’nin Petrol boru hattından yılda 4-5 Milyar Dolar geliri var. Bu paralar Şam’a ilaç gibi gelir.
Petrol sadece Kürdista’a değil bütün dünyaya lazım. Batıya Petrol akışı engellenirse, onlarda aynı yöntemi kullanırlar. Türkiye ihracatının yarıya yakınını AB ülkelerine yapıyor. İstanbul borsasının önemli bir kısmı Batı’nın elinde.
2001 Yılında Ecevit hükümetinin başına neler geldiğini hatırlayalım. Türkiye’nin siyasi ve ekonomik durumu vanaları kapamaya müsait değil.
Geçti Bor’un pazarı, sür eşegini Nigde’ye.
Ekim 2017