Altı yüzyıl boyunca, Osmanlıyı damatlar ve kaynanalar yönetti. Osmanlı’da saraya damat olmak çok önemli bir ayrıcalıktı. Damatlar için Şeyhülislamlar fetva veremez ve Kadılar yargılayamazdı. Yanı damatlar kralcı bir kral gibiydi.
Görüldüğü kadarıyla, günümüzde de bu ayrıcalık aynen devam ediyor. İstanbul Belediye Başkanı’nın damadı Ömer Faruk Kavurmacı ve Bülent Arınç’ın damadı, Ekrem Yeter’i hakimler yargılayamadılar ve serbest kaldılar.
Devletin din işleri genel müdürü Mehmet Görmez de hiç fetva veremez. O, „görevimi yapar, keyfime bakarım“ modunda. O ancak verilen görevi yapar.
TC Başkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ise, genç yaşta vazgeçilmez bir bakan.
Türkiye’de damat olmak çok güzel bir şey.
Bazıları da yollara düşmüş, adalet arıyorlar. Beyler adaleti nerede kayıp ettiğinizi çok iyi biliyorsunuz. Yanlış yerlerde arayıp insanların kafasını karıştırmayın.
Adaleti; 1925’te kapısına mühür vurduğunuz Cemevlerine kitlediniz.
Adaleti; 1929’da Zılan Deresi’ndeki toplu mezarlara gömdünüz.
Adaleti; 1938’te Dersim’de Kutu deresindeki mağaralara doldurup, kapısına beton döktünüz.
Adaleti; Şeyh Sait, Seyid Riza ve arkadaşlarıyla birlikte sehpalarda sallandırdınız.
Adaleti; Maraş, Sivas, Malatya, Çorum ve ikinci Sivas’ta yaktınız.
Adaleti; 12 Eylül işkence hanelerinde işkenceden öldürdünüz ve dar ağaçlarında sallandırdınız.
Adaleti; 1990’lı yıllarda 4000 Kürd köyü ile birlikte yaktınız.
Adalet; en son olarak Cizre ve Sur başta olmak üzere, yıktığınız yirmi Kürd şehrinin, enkazı altında kaldı.
Bunlarla birlikte adalet arayan solcuların ve Kürdlerin bunlardan hiçbir farkı yoktur.
Siz adaleti 2004 yılında büyük zahmetlerle Erdoğan’a teslim ettiniz. Merak etmeyin Erdoğan da adaleti sizin gibi itina ile koruyor.
Osmanlı döneminde, darbenin adı “kazan kaldırma” idi. Osmanlı devşirme Yeniçerileri kızdı mı karavana kazanlarını ters çevirir, yemekleri dökerlerdi. Buna kazan kaldırma derlerdi. Padişah öldürülür, değiştirilir, saray kana bulanır, sonra hiçbir şey olmamış gibi ortalık durulur ve
sağ kalanlar da kaldığı yerde yaşamaya devam ederlerdi. Osmanlı’da kazan kaldırmanın sayısını bilen yoktur.
Osmanlı’da son kazan kaldırma olayı 1921’de oldu. Bu sefer paşalar padişahı sürgün etti, kendileri ülkeyi yönetmeye başladı. Yeni yönetimin adı Cumhuriyet olunca, görünürde halkın temsilcileri ülkeyi yönetiyordu ama perdenin arkasında hep paşalar vardı. Canları sıkıldı mı darbe yapıyor ve ortalığı kana buluyorlar. Bir süre sonra sağ kalanlar ise, hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlar. Son darbe, ki umarım bu son olur, 15 Temmuz 2016 yılında oldu. İslami kesim din elden gidiyor inancı ile sokağa döküldü ve darbeyi engelledi. Darbeye engel olan bu insanlara teşekkür ediyor ve bu insanları kutluyorum.
Bu lanetli darbenin yıl dönümünü anmak için ne yapılsa azdır. Ancak hiçbir şey kendi hakikatından aykırı olmamalıdır. Darbeye karşı direnişte, çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Bakanlar Kurulu kararı ile bunlar şehit ilan edildi. Bakanlar Kurulu’nun hiç kimseyi şehit ilan etme yetkisi yoktur. Bu İslam’a ve Şehit’e saygısızlıktır. Kuran Şehit’i açık ve net bir şekilde tarif ediyor ve yoruma gerek yoktur.
Devlet Başkanlığı Sarayı’nın önüne dikilen anıtın üzerine yerleştirilen heykeller ve Niğde’de ölen astsubay Ömer Halis Demir’in anıt diye heykelini diktiler. İslam’da heykel haramdır bu uygulama İslam’a aykırıdır.
Görüldüğü gibi Türkiye’yi yönetenler, kimisi yollara düşmüş adalet arıyor, kimisi de şehit ilan ettiği insanların heykelini dikiyor. Vatandaş da kuzunun kurda baktığı gibi masum masum bunlara bakıyor.
Bak vatandaşın haline, şu yöneticilerin keyfine.
Temmuz 2017