Çoğu insan çoktan unuttu bile. 2001 yılında Afganistan’ı İslami Taliban yönetiyordu. Kabil’in 230 km kuzeybatısındaki Bamiyan vadisinde, kayalara oyulmuş kabartma Buda heykelleri vardı. Heykellerin İslama aykırı olduğunu ileri süren Taliban, tüm Dünya’nın gözü önünde, 1500 yıllık insanlık hazinesini yok etmek için aylarca iskele kurdu ve tonlarca patlayıcı kullandı ve heykelleri havaya uçurdu. Dünya’daki 57 müslüman ülkenin hiç birinde ses çıkmadı. Heykellerin en büyüğü yekpare kayadan oyma, kabartma ve 53 metre yüksekliğindeydi.
Aylarca İslam adına devam eden Taliban rezaletini, Dünya seşizce izledi ya da kerhen itirazlar oldu. Engellemek için hiç bir teşşebüs olmadı. Tarih ve doğa severler, ortalıkta görünmedi. İslami Taliban yönetimini sadece, Suudi Arapistan, Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tanıyordu. Görüldüğü gibi bu gün de İslami hareketlerden en çok da rahatsızlık duyanların başında, Suudi Arapistan geliyor.
Körfezde 7 Müslüman ülke birleşti, Katar’ı İslami örgütleri desteklemekle suçlayıp, afaroz ettiler. Bundan en büyük huzursuzluğu duyan, İran ve Türkiye, en sert biçimde protesto ettiler. Umarım bunlar, Suudi Arapistan’ın durumuna düşmezler. Erdoğan çoktan düşmüş bile, İslami FETÖ onun temel çelişkisi ve baş düşmanı.
Taliban ile başlayan İslami örgütlenme, sertleşerek devam etti ve her Müslüman devletin bir örgütle sorunu oluştu ya da işbirliği yaptı. Mısır-Müslüman Kardeşler, Suriye-Hizbullah, İran-Haşdi Şabi ve bir de İŞİD var. İŞİD’in de mutlaka bizim bilmediğimiz bir sahibi vardır. Umarım o da yakında ortaya çıkar. Görüldüğü kadarı ile İŞİD de kendisine yeni bir isim arıyor.
İslami bütün örgütlerin, yeminli Kürd düşmanı oldukları da başka bir gerçek. İkinci düşman olarak gördükleri de bölgenin kadim milleti Yahudiler. Bölgedeki Müslüman devletlerin dışında, bütün dünya İslami örgütlerden rahatsız. Son Katar afarozu da gösterdi ki, bölgedeki Müslüman ülkeleri de rahatsızmış. İran ve Türkiye de bunların rahatsızlığından rahatsız oluyor. Çünkü her iki ülkenin kendi yarattıkları Kürd sorunu ve Yahudi düşmanlığı var. „Düşmanımın düşmanı, benim dostum“ siyaseti yapılıyor. Bu siyasetin sahiplerine hiç bir faydası olmayacak.
Daha önce de yazmıştım, İran’ın yakın gelecekte hedefte olduğunu. Katar; İran hedefinin nişangahıdır. Katar’ı afaroz eden körfez ülkeleri, İran’ın Şı faaliyetlerinden son derece huzursuz oluyorlardı. Bu faaliyetlerinden dolayı, İran bölge için en büyük tehlike. İran da bunu biliyor ve sırasını bekliyor. Türkiye ve İran’ın Katar’a desteğinin hiç bir yararının olmayacağını bilen Katar, yakında saf değiştirip yuvaya dönerse, kimse şaşırmasın.
Türkiye ve Katar, Mısır’daki Hamas (İhvan) yönetimini destekliyorlardı. General Sisi bir darbe ile Hamas yönetimini görevden uzaklaştırdı. O günden beri Katar’a yerleşen Hamas, Türkiye ve Katar’dan destek almaya devam ediyor. Beş yıldan beri bölgede olup bitenleri seşizce izleyen Mısır, sonunda tavrını belirledi. Türkiye’nin yalnızlığını gören ve İran’ın hedefte olduğunu bilen Katar, yakın zamanda saf değiştirir.
Soğuk savaşın sona ermesiyle, İslam da tartışılmaya başlandı ve İslami hareketler ortaya çıkmaya başladı. Var olan yönetimler, kim daha iyi müslüman, yarışına katıldılar. Hatta İŞİD’in Müslüman olmadığını iddia eden, Müslüman yöneticiler bile var. Aslında bunların evinde ayna olmadığı için, kendilerini göremiyorlar ve ne kadar Müslüman olduklarının farkında değiller. Müslüman Türkiye’de şehitlerin heykelleri dikiliyor.
Katar-Türkiye dostluğu son beş yılda zirve yaptı. Katar’ın Türkiye’de 40 Milyar dolardan fazla bir yatırımı olduğu söyleniyor. Türk iş adamlarının Katar’da milyar dolarla ifade edilen yatırımları ve çok büyük inşaat projeleri yapıyorlar. 2022 tarihinde başkent Doha’da yapılacak, Dünya Futbol Kupası tesislerinin tamamını, Türk inşaat şirketleri yapıyor.
Elbetteki bu ilişkiler siyasi alanda daha ileri boyutta. 2013 tarihinde Mısır’da general Abdulfettah El Sisi bir darbe ile Hamas’ın lideri Muhammed Mursi’yi görevden uzaklaştırdı. Türkiye tavrını Mursi’den yana açıkladı ve bu destek hala da devam ediyor. Katar da Hamas’ı maddi ve manevi bütün gücü ile destekledi. Körfez ülkelerini en çok rahatsız eden, işte bu ilişki.
Katar meselesinde, Türkiye son derece huzursuz. Çünkü Türkiye de Katar’ın yakın dostu olarak payına düşeni alacak. Türkiye Hamas’a (İhvan) yardımda bir adım öne geçti. AKP parti işareti olarak kabul ettiği Rabia işareti, Hamas’ın işaretidir. Batı ile büyük çelişkiler yaşayan Türkiye, şimdide körfez ülkeleriyle çelişmeye başladı. Türkiye’nin Körfez politikası, Katar sahillerinde karaya oturdu. Avrupa politikası, İncirlik’te kanadı kırık kaldı. ABD politikası, 1 Mart tezkeresi ile İskenderun körfezinde denize gömüldü. Bakalım Erdoğan kurtarabilecek mi?
Özellikle Katar gazı ile İran’ın suyu ısınmaya başladı. İran, Katar’ı kaçırmamak için elinden gelen bütün imkanları kullanacaktır ama kayıp edenin dostu olmaz. Katar eski dostları Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) yanına geri dönecektir. Çünkü dünyanın en zengin ülkesi olan Katar, elindeki zenginlikleri İran’ın yanında yer alarak, kayıp etmek istemez.
Taliban, El Kaide, Hamas, Hizbullah, İşid, Haşdi Şabi vs gibi örgütler, batıyı çok rahatsız ettiği gibi, Ortadoğudaki Müslüman ülkeleri de rahatsız ediyor. Bu örgütlerden rahatsız olan bütün kesimler, bu örgütlere ve ilişkili devletlere karşı açıkça savaş ilan etmişlerdir. Örgütler şu yada bu şekilde yer altında yaşamını sürdürmeye çalışabilirler ama devletler yer altında yaşayamazlar.
Haşdi Şabi; her ne kadar Irak’da resmi devlet örgütü statüsünü alınmış olsa da, İran’ın emrinde Kerbela Fedaileridir. Yaptıkları ile İran’ın Şı idolojisini, diğer Müslüman ülkelere yaymak. Özellikle Kürdlere ve Yahudilere düşman olduğu gibi, batı Hiristiyanlığı’ndan da nefret eder. Bu nedenle İŞİD’den sonra temel hedef, Haşdi Şabi’dir. Haşdi Şabi ile resim çektirenler de onunla birlikte hedefde olacaklarını bilmelidirler. Katar çok açık bir örnektir.
Dünya siyasetinde bütün parmaklar, Bağımsız Kürdistan’ı gösteriyor. Bütün Kürd bireyler ve örgütler bunu görmek mecburiyetindedir ve gerekiyorsa siyasi değişimi yaşamak mecburiyetindedir. Dünyanın en zengin ülkesi Katar ters düştüğü için nasıl afaroz edildiyse, bu, örgütler için de geçerlidir.
Herkes buna göre davranmalı, ya var olursun, ya da yok, karar senin. Başkalarının yok olması ile var olacaklarını düşünenler de çok.
Kürd partilerinin yapacağı en küçük hata, Kürd Milletine çok pahalıya mal olacaktır. Kürd Milleti bunu görüyor, umarım temsilcileri de bunu görür ve siyasi ilişkilerini ona göre ayarlarlar. Öncelikle Kürdler kendi aralarında uyumlu olmak mecburiyetindedirler. Populist ilişkiler yerine kalıcı ve verimli ilişkiler oluşturmalıdırlar.
„Dermane her tişti devletbun e…“ Dr. Salar Osman ağzına sağlık.
Haziran 2017