3 Mayıs 2017 tarihinde Erdoğan – Putin, Soçi Domates Zirvesi’nde buluştular. Türk basınına göre domates meselesi hariç, Türkiye – Rusya arasında var olan bütün sorunlar çözülmüş. Yabancı basınına göre ise, sorunlar yıllanmaya bırakılmış.
13 Mayıs Pekin zirvesinden sonra,16 Mayıs 2017 tarihinde de Erdoğan – Trump Wahington zirvesi var. Yine Türk basınına göre Erdoğan, ABD ve Türkiye arasında var olan bütün sorunları çözmeden dönmeyecek. Üst düzey bir heyet, önceden çuvallar dolusu dosyayı götürdü, Trump’ın masasına bıraktı. Trump şimdi bu dosyalar üzerinde dersine çalışıyor ve Erdoğan’ı ağırlamaya hazırlanıyor.
Erdoğan’ın çantasında hanği dosyalar var biliniyor. Zaten zirve günü belli olmadan çok önce, Erdoğan dosyaları kamuoyuna açıklamıştı. Muhtemelen açıklanmayan dosyalar da vardır. Erdoğan’ın çantasındaki dosyalardan, Trump’ın çekmecesinde de var.
Erdoğan, Fethulla Gülen’in iadesini isteyecek. Trump’ın çekmecesinde Gülen adına T.C.’nin sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada Sunni İslam-i örgütlenme içerisinde olduğu biliniyor. Türkiye; NATO’nun Brüksel merkez üssüne yerleştirdiği 432 subayın, Gülen militanlarından oluşan 237’sini sallandırmak için isteyecek. Trump bu militanların kimin NATO merkezine yerleştirdiğini sorar mı bilmem. FETÖ’cülerin Brüksel’de görev yaptığı bina, NATO merkeziydi.
Diyanet görevlisi FETÖ, 26 Mart 1999 tarihinde, Diyanetin verdiği sahte belge ile yeşil pasaport alıyor ve ABD’ye gidiyor. 2 Haziran 2011 tarihinde hususi damgalı, pasaportu Gülen’ e kim gönderdi? Sanıyorum Trump bu önemli konuları merak ediyordur. Gülen, Ankara’daki çalışmalarından dolayı, ABD’yi çok rahatsız ediyordu ama Pensilvanya’da asla rahatsız etmiyor.
40 yıllık İslami FETÖ hareketini, en iyi izleyenlerden biri de ABD’dir. Bu konuda Trump’ın çekmecesindeki dosyalar yalan söylemez. İslam-i FETÖ hareketini 40 yıl önce, örgütleyen ABD’nin kendisidir. Rusya dağıldıktan sonra, var olan bütün ülkelerde, Gladyo örgütlenmesine de son verildi. Türkiye kendi Gladyo’sunu dağıtmadı, ondan İslami FETÖ hareketini örgütledi. Bu nedenle ABD İslami FETÖ hareketini MİT’ten sonra en iyi bilen ülkedir.
İslam-i FETÖ hareketi, Türkiye’yi ele geçirdiği gibi, bütün dünyada da örgütlü bir devlete dönüştü. Böylesi bir örgütlenme biçimini diğer İslam-i örgütler de örnek aldı. Bu durum sadece batı dünyası için değil, AKP hükümeti de sorun olarak görür gibi. Ankara hükümeti İslam-i FETÖ hareketini bitirme değil, dönüştürmeye çalışıyor. Halbuki batı, İŞİD’in bitmesini istediği kadar, İslami FETÖ hareketinin de bitirilmesini istiyor. Batı için İslami FETÖ daha büyük tehlikelidir.
Erdoğan bir dönem İslam-i FETÖ hareketini paralel devlet olarak tanımlıyordu, aslında FETÖ devletin paraleli değil, devletin kendisidir. Devletin bütün organlarını ele geçirmiş, tutuklamalar bize bunu gösteriyor. Erdoğan; batıya kaçanlar için, „bunları bana verin sallandırayım“ diyor. Aslında bu, bunları bana vermeyin, demek anlamına geliyor. Devletin bütün organlarından bunlar temizlenmeye çalışılırken, meclise dokunmuyorlar. Çünkü il-ilçe yöneticilerinden Belediye Başkanları ve Milletvekillerine kadar, bütün partilerde FETÖ örgütlü ve hepsinde adamları var. Bunlar şimdilik ortalığa saçılmamalı, belki dönüştürülebilinir.
Hükümet „Maarif Vakfı“nı kurdu, dütün dünyadaki ve Türkiye’deki okul ve yurtları bu vakfın emrine verdi. Bu da bize gösteriyorki, AKP hükümeti İslam-i FETÖ hareketini, dağıtma yerine dönüştürmeye çalışıyor. Bakalım Erdoğan, Trump’ı bu konuda nasıl ikna edecek.
Reza Zarrap ve Halk Bank Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla meselesi başlıbaşına ayrı bir sorun. Reza’nın Türkiye’deki siyasilerle olan ilişkileri, dağıttığı rüşvetler ve bunların listesi. Reza başkanlığındaki bu çetenin, dünyadaki kara para trafiğini nasıl organize ettiği anlatılıyor. Mehmet Hakan Atilla beyin bankayı nasıl bunların emrine sunduğuyla ilgili dosyaları, Trump’ın çekmecesinde mevcut olduğu söyleniyor.
Erdoğan, PKK’den şikayetçi ama Apo 15 yıl Şam’ın Devlet Mahallesinde oturdu ve Türkiye’ye karşı savaştı.Türkiye bir gün resmi bir belge ile Apo’yu Şam’dan istemedi. Bunu, dönemin Şam Büyükelçisi Yaşar Yakış çok iyi bilir. Türkiye Apo’yu Kahire Hava Alanı’nda ABD’li yetkililerden teslim alırken verdiği sözleri tutmadığı söyleniyor. Erdoğan’ın bu konuda Trump’a söyleyecekleri vardır herhalde.
2004 Yazında PKK ateşkes ilan etmişti ve 1 Haziran 2004 tarihinde Kandil’de yapılacak PKK kongresinde ateşkesin uzatılacağı konuşuluyordu. Öcalan’ın avukatı Mahmut Şakar, TSK’nın helikopterine bindirildi ve Kandile gönderildi. Şakar kongre alanına indi, Apo’nun savaşı başlatma mesajını okudu ve aynı Helikopterle geri döndü. Bunu oradan kaçıp Avrupa’ya giden insanlar anlatıyor. Bu ilginç buluşma belgeleri, Trump’ın çekmecesinde de vardır herhalde.
Acaba Erdoğan Salih Müslüm’i Ankara’ya niçin davet ettiğini Trump’a anlatacak mı? Salih Müslüm defalarca Ankara’ya davet edildiğini kendisi söylüyor. Salih Müslüm Fransa’da Saray da ağırlandığı zaman, Ankara’nın asabı neden bozuluyor? Salih Müslüm daha önce de Ankara’da köşkte ağırlanmıştı. Erdoğan’dan sonra Salih Müslüm Washington’a davet alırsa kimse şaşırmasın. Ankara bu gelişmelere kendisini alıştırsa, iyi olur.
Erdoğan için bölgedeki gelişmeler ve özellikle de Batı Kürdistan’daki gelişmeler çok önemli. Türkiye bu konuda hata yaptıkça, Suriye’nin üçe bölünme işini kolaylaştırıyor. Nusayri devletinde Rusya çoktan Deniz ve hava üssünü oluşturdu. ABD de Batı Kürdistan’da üslerini yapmaya başladı ve orada kalıcı. Artık Batı Kürdistan ufukta görünmeye başladı, Türkiye’nin bunu engelleme gücü de yoktur. Oturup kendisini gözden geçirmelidir. Çünkü menfaat dünyasında, herkes yerini gücüne ve ilişkilerine göre belirliyor.
Trump’ın çekmecesi dosya dolu, Erdoğan’ın gönderdiği dosyaların hiç bir anlamı yoktur. Trump’ın elinde, Gülen, Zarrap ve Atilla gibi üç tane de jokeri var. Ayrıca oyunda hiç kimse elindeki jokeri rakibine vermez. Trump piyasa oyuncusu olduğu için, hiç vermez. Erdoğan Washington’da da hayal kırıklığı ile dönecek.
Türkiye; Gladyo çalışmalarına son vermeyip, İslami FETÖ hareketine (Türk-İslam) dönüştürmesiyle bütün dünyada kaybetti. 1 Mart tezkeresiyle de Ortadoğu’da kaybetti. 1952 Bağdat Paktı’nın artık hiç bir önemi kalmadı. Bununla birlikte, Türkiye’nin Kürdistan sorununda, hiç bir dostu da kalmadı. Türkiye oturup bir asırlık politikasını gözden geçirmenin zamanı gelmiştir.
Ulus devletlerin oluştuğu süreçten beri, Kürdler hiç bir zaman böylesi bir şansı yakalayamamıştı. Kürdlerin oturup herkesten daha çok düşünmesi gerekiyor. Fitne ve kışkırtmalara asla itibar etmemeliler. Kürdler arası bir çatışmayı, hiç bir Kürd makul göremez ve savunulacak hiç bir yanı da yoktur. Bütün dünya Kürdistan’a baktığı için suçlu daha rahat görülür.
Bağımsız Kürdistan’a karşı olduğunu söyleyen Kürdler de var. Bunlar gensel olarak Kürd olabilir ama zihinsel olarak da Kürd olmadıklarını beyan ediyorlar. Akıl fakiri bu Kürdleri hiç kimse ciddiye almamalıdır. Bunlar Kürd Milletini temsil edemiyeceklerini de bilmeliler. Bu akıl fukaralarına dünyadaki bütün milletlerde raslamak mümkün. Bu tür insanlar akıl fukaralığından olsa gerek, şahsi menfaatini, toplumsal menfaatten önce görür. Bunlar hiç bir zaman işgalciler tarafından insan yerine konulmayacağını da bilirler.
Kürd Milleti, bu tipler sizin için örnek olmamalıdır. İlişkilerin ve menfaatlerin iç içe geçtiği bir dünyadan kopmadan, özgür bir yaşam oluşturmak gerekiyor. Halepçe’yi, Şengal’i ve daha bir çok acı olayı yaşayan Kürd Milletine, başka acılar yaşatmamak gerekiyor.
Mayıs 2017
İbrahim Aksoy