Görünüşe bakıldığında, savaş hayli ileri boyutta. Atatürkçülerin laikliği elden gitmiş, Erdoğancılar da Şeriatı getireceklermiş. Oysa her iki taraf da yalan söylüyor. Ne elden giden bir laiklik var, ne de getirilen bir şeriat. Hiç kimse boşuna ne üzülsün ne de sevinsin. Göstermelik kavga Kürdler üzerinedir. Tarafların ortak planı, Kürdleri nasıl oyalarız ve uyuturuz.
Erdoğan kısa sürede, Rusya, Hindistan, Çin ve ABD’yi gezdi. Her gittiği yerde eli boş döndü. Atatürkçüler ve Erdoğancılar şimdi koro halinde, „Ellerim hep böyle boş, boş mu kalacaktı“ şarkısını söylüyorlar. Nakaratı da, „biz NATO üyesi değil miyiz“. Hala kendi hatalarını görmek istemiyorlar.
Atatürkçü sözde aydınlar daha düne kadar, Türkiye’de „Kürd yoktur“ bilimsel tezlerini dünyaya anlatıyorlardı. Şimdi de Erdoğancı sözde aydınlara saldırıyorlar, „siz Türkiye’yi yalnızlaştırdınız“. Erdoğancılar da türbana özgürlük diye bağırıyor ve insanları oyalıyorlar. Aslında bunların birinin diğerinden hiç bir farkı yoktur.
Bir kesimi, bir makale bile yazmayan Atatürk’e atfen yazdıklarıyla, onu yere göğe sığdıramadılar. Yaşamın her alanında dünyanın en iyisi yaptılar. En yağcı olanı, en güzel hayatı yaşadı. Erdoğancılar da aynı yolu izliyor. Bir satır yazı bile yazmayan Erdoğan’ı her şeyi en iyi bilen, ilahi güçlerle donatılmış, ilahi bir şahsiyet olarak tanımlıyorlar. İlçe Başkanı, İl Başkanı, Belediye Başkanı, Başbakan, Cumhurbaşkanı ve Devlet Başkanı. Elbetteki bu irtifayı sağlayan ilahi enerji, Atatürkçülerin FETÖ hareketidir. Türkiyenin yalnızlığının sebebi de İslami FETÖ devletine dönüşmesidir.
Atatürkçü olduğunu iddia eden bazı gazetelerin yazarları, FETÖ’cü olmakla suçlanıp tutuklanıyorlar. Bu da gösteriyorki, FETÖ; İnönü-Gürsel Cuntası’nın 27 Mayıs Darbesi ile başlattığı İslami bir harekettir. FETÖ’cülerin kendileri itiraf ediyorlar, her kılıf içerisinde FETÖ’cüye rastlamak mümkün. Ancak hala FETÖ’nün siyasi ayağına dokunmadılar. Bekleyip şoke olmazsak göreceğiz.
Türk aydınları PKK – FETÖ ilişkilerini konuşmaya başladılar. FETÖ hareketi bir devlettir, PKK gibi bir hareketin içerisine sızmış olması veya yan, yana görünmesinde yadırganacak hiç bir yanı yoktur. Çünkü FETÖ T.C. Devletini yönetiyordu.
Devletin bütün kurumlarında var olan FETÖ, siyasetin içerisinde yok mu?
Acaba siyasetin temiz olduğunu söyleyebilecek birileri var mı?
Bizim partide FETÖ’cü yoktur diyebilecek bir Genel Başkan var mı?
FETÖ’cüler Mecliste temizlense, Meclis ikinci defa FETÖ’cüler tarafından yıkılmış olacak. Onun için FETÖ’nün siyasi ayağına kimse dokunamaz.
Bütün dünya birleşmiş, bağımsız Kürdistan diye bağırıyor. Elbette ki tek başına kalmış, Türkiye’nin buna karşı durması imkansız. Türkiye gelişmeleri sineye çekip, aklının bedelini en az zararla ödemenin yollarını aramalıdır. Siyasi kesim aklı selim düşünmek istese bile, sözde aydın aklı buna izin vermez. Onlar hala 1930’ların aklı ile ortalıkta dolaşıyorlar, yenilemek istemiyorlar. FETÖ’yü yaratanlar, bakar kör sözde Türk aydınlarıdır.
Yeni nesil Kürdler; 68 kuşağı abilerinizi dinleyin ama söylediklerini yapmayın. Ben de dahil. Çünkü 68 kuşak abilerinizin de Atatürkçü ve Erdoğancı aydınlardan hiç bir farkı yoktur. Kürdlerin başarısının tek yolu, onların yaptığını yapmamaktan geçer. Bu dar geçitten geçerken, Türk solunu sırtınızdan indirin. Sizin yükünüz, size yetiyor. Türk aydınlarının hafifsemelerini ciddiye almayın. Batı ile ittifak içerisinde olmaktan asla çekinmeyin. Baksanıza Türk Aydınlarının düştüğü duruma. „Kedi yetişemediği ciğere mundar dermiş“ misali koro halinde ABD’ye mundar diyorlar. Türklerin Petrol teranelerini hiç ciddiye almayın, kahkaha ile onlara gülün geçin.
Ortadoğu 100 yıl önce, petrol için parsellenmişti. 100 yıl sonra da petrolsuz bir Ortadoğu parselleniyor. 40 yıl sonra yer altında petrol kalmayacak. Bu gün insanlar 40 yıl sonrası petrolsuz Ortadoğu haritasını belirlemeye çalışıyorlar. Bu haritanın tam ortasında Bağımsız Kürdistan var. Kürd Milleti kesintisiz bir asırdan beri ve büyük bedeller ödeyerek bunun mücadelesini veriyor.
Güney Kürdistan ve Güneybatı Kürdistan’ın sınırları, Lozan’da belirlenen sınırlardır. Bu sınır, İskenderun körfezinin güney ucundan başlar, Halep’in 40 km. kadar güneyinden, El cezirenin güneyinden, Musul ve Kerkük’ün güneyinden geçerek Zagros dağlarına yetişir. Burada yüz yıldan beri oluşan değişikliklerden dolayı, bir kaç noktada sorun olabilir. Kuzey sınırları da zaten 1926 Ankara antlaşması ile belirlenmiştir.
Güney ve Güneybatı Kürdistan, birlikte bağımsızlık ilan etmeye hazırlanıyorlar. Elbette bağımsızlık ilanı müttefiklerin de rızası ve desteği ile olacaktır. Artık bunun önünde hiç bir engel kalmadı ve Kürd Milleti bunu çoktan hak etti. Buna rağmen bağımsızlık ilanını acele etmeden, zamanlamasını çok iyi hesaplayarak, yapmak gerekiyor. Bu durum da işgalcileri çok rahatsız ediyor.
İran kendisini kenarda tutmaya çalışsada, gelişmelerin olmazsa, olmazıdır. İran sadece İranlı yöneticilerin işine geliyor, onların dışında kalan herkes İrandan rahatsız. Önümüzdeki kısa sürede İran da hedeftir. İran da Yugoslavya gibi parçalara ayrılacaktır. Kürdistan’ın bağımsızlığına karşı çıkan Türkler, acaba İran’da Azeriler bağımsızlık ilan ederlerse ne diyecekler? Bu günleri unutmazsak hep birlikte o günleri göreceğiz.
İran’ın Haşdi Şabii denen ve Şii milislerden oluşan, güçleri Irak ve Suriye’de Kürdlere karşı savaşıyor. Türkiye’de militanlarının çoğunun Türklerden oluştuğu söylenen sunni ÖSO hareketini aynı yöntemle, Kürdlere karşı savaşmak üzere, alana sürmeye hazırlanıyor. Buna karşılık Kürdlerin de bölgedeki müttefik güçlerle iş birliği yapması doğaldır. Bakalım kim kazanacak, izleyip göreceğiz.
İran ve Türkiye, Suriye’deki çatışmaların dışarıya taşmasını ve kendilerine yansımasını istemiyorlar. Müttefik güçlere rağmen, çatışmalara müdahale etmeleri, çatışmalara davetiyedir. ABD’nin desteklediği PYD, Türkiye’nin desteklediği ÖSO ile çatışırsa, Türkiye ile ABD karşı, karşıya gelmiş olacak ve Türkiye kendisini çatışmaların ortasında bulacak.
Tek başına kalan Ankara, kimsenin aklına gelmeyen başka yöntemlere yönelebilir ama sadece kendisine zarar verir. Şimdilik ufukta yeni bir çakma barış süreci görünmüyor. Türkiye çatışmalı ortamı sürdürerek, PKK’nin Güneybatı Kürdistan’a destegine engel olmaya çalışacaktır. Çünkü Ankara çok sıkışık durumda. Güneybatı Kürdistan’da yeniden çatışma riskini göze almamak, Türkiye’nin menfaatinedir. Türkiye 1 Mart tezkeresini unuttu, NATO üyesi olduğu rüyasını görüyor. Uykudan uyanıp yalnız olduğunu görse, çok daha iyi olur.
Duydunuz mu; Türkler artık Ukrayna ve Erdoğan’ın ata memleketi Gürcistan’a kimlikle gidebilecek.
Kürdler; gözünü açıp dünya haritasına baksa, Kürdistan’ı görebilecek
Mayıs 2017
İbrahim Aksoy