Her ne kadar Anayasalar, toplumsal sözleşme, hukukun ve yasaların anasıdır, deseler de bu doğru değildir. Bir devletin anayasası o devletin ideolojik belgesidir. İnsanın, insan olmaktan kaynaklanan temel hakları, yasalarla belirlendiği rejimin adı da demokrasidir. Eğer bu böyle olmasaydı, Anayasası olmayan İngiliz Krallığı nasıl ayakta kalırdı?
Dünyanın bütün diktatörlükleri, anayasal belgelerle oluşmuştur. Her diktatör yaptıklarının, anayasal olduğunu savunur.
T.C. kurulduğu günden beri, fukara gömleğinden daha çok anayasa eskitti. Bu anayasalar o kadar çok yama yapıldı ki, orjinal halleri belli olmaz durumda. T.C. dünyada en çok yeni anayasa, en çok anayasa değişikliği yapan ve en çok Hükümet değiştiren ülkedir. 2003 yılından beri AKP’nin tek başına ve de büyük bir çoğunlukla iktidar olduğu süre olan onüç yılda, tam yedi hükümet değişti.
Anayasanın en çok tartışıldığı dönem de AKP dönemi oldu. Erdoğan; 2003 yılında Baykal’ın olağanüstü çabaları sonucu, başbakan olduğu günden beri, tartışmaların en önemli ayağı, anayasa tartışmaları oldu. Özellikle Erdoğan yeni bir anayasa yapma konusunda, çok hevesliydi. Hatta bir ara CHP ve MHP ile anlaştı, ortak anayasa komisyonu oluşturuldu. Komisyon büyük çabalar sonucu epeyce de ilerleme sağladı, ancak daha sonra üzerine anlaşılan madelerin hepsi buz dolabına kaldırıldı.
Aslında T.C. Anayasa’sı dört maddeden oluşur, gerisi fasafiso. İlk üç maddesi gayet köşeli bir biçimde devletin ideolojik yapısını tarif eder, dördüncü maddenin görevi de bu üç maddeyi korumak. Yöneticilerin, yönetsel temel sorunları da buradan kaynaklanıyor ve ayrıca Türkiye’nin bu günkü sorunlarının kaynağı da anayasanın bu köşeli yapısıdır. Devletin ideolojik tekil tarifi, var olan çoğulcu yapı ile çelişiyor, bu da sorun yaratıyor ve yöneticileri zorluyor.
Son günlerde tartışılan aslında devletin ideolojik yapısı değil, anayasanın fasafiso bölümüdür. T.C. Anayasa’sı dünyanın en kısa anayasasıdır. Sadece dört maddeden ibarettir ve özel bir dokunulmazlığa sahiptir. Öyle görünüyorki partiler kendi aralarında anlaşmış, Milli Birlik Komitesi gibi çalışıyorlar. Anayasa’nın fasa-fiso bölümü ile uğraşarak, insanları asıl önemli ve yakıcı sorunlarından uzak tutmaya çalışıyorlar.
Kürd ve Kürdistan kelimeleri, bütün Türk Milleti için allerjik bir sorun. Hiç kimse bu kelimeleri duymak istemiyor, hemen alerji oluyorlar. Bunun nedeni de devletin ilk dört maddelik ideolojik tekil belgesinde gizli. Acaba yeni değişiklikler, insanların allerjik sorununa çare olacak mı? Bunu tartışan kimse yok ve görüldüğü kadarı ile hastalık kalıcı.
Devlet İŞİD denen bir örgütle, Suriye topraklarında göğüs, göğüse savaş halinde ve her gün insanlar ölüyor. İŞİD vur, kaç taktikleriyle savaşı ülke içerisinde de sürdürüyor, her tarafta acımasız eylemler yapıyor, insanlar ölüyor. Bu nedenle polisin takibi sonucu, örgütün çok sayıda hücre evi olduğu da ortaya çıkıyor. Zaten bir yıl kadar önce yapılan bir araştırmada, Türkiye nüfusunun % 8,5’nün İŞİD’e sempati duyduğunu söylüyordu. Acaba bu son anayasa değişiklikleri, bu sorunu çözmede katkısı olacak mı?
Son yıllarda, FETÖ denen bir örgütle ülkenin başı belada. Hatta bu örgüt 15 Temmuz 2016 da bir darbe ile ülkenin yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Bu girişim bir biçimde ertelendi. Bu güne kadar yapılan devlet içi temizlemeye baktığımızda, bu örgütün devletin bütün hücrelerine sızdığını görüyoruz. Devletin bütün kurumlarında ve kademelerinde olmak üzere, şimdiye kadar 100 bine yakın insan hapishanelerde, temizlik devam ediyor. Erdoğan diyorki, „Bu itirafçılara inanmayın, yalan söylüyorlar“. Madem FETÖ ile ilgili doğruyu kendisi biliyor, doğruyu kendisi neden söylemiyor?
Ancak FETÖ örgütünün siyaset ayağına, hala dokunulmadı. Görüldüğü kadarı ile siyasetin içeriside, Bylock’çu dolu. Milletvekilleri, danışmanlar ve meclis çalışanları arasında çok sayıda Bylock’çu olduğu söyleniyor. İl ve ilçe yöneticileri ve üyeler arasında çok sayıda FETÖ’cü olduğu söyleniyor. Bu durum bütün partiler için çok önemli bir sorun. Bunların anayasa değişikliğinde de çok emekleri olduğu da biliniyor. FETÖ’cü Bylock’çuların bir kısmı hapiste ihanetle suçlanırken, bir kısmı da millete gül gibi bir anayasa hazırlıyor. Yeni anayasal değişiklikler Vatana ve Millete hayırlı olsun, umarım yeni FETÖ’ler yaratmaz.
2019’da geçerli olacak olan bir uygulamayı, çok ateşli tartışmalarla topluma dayatıp, kabul ettirmenin, gereği yoktur. Ayrıca zaten gergin olan toplumu, daha da germeye hiç gerek yoktu. Eğer bu uygulama, „vatanın bölünmez bütünlüğü“ için kaçınılmaz ise zamanı geldiğinde yapılırdı. Yangından mal kaçırırcasına, acele etmeye de gerek yoktu. Tartışmaları dikkatlice izlediğimizde, bütün partilerin bu konuda anlaştıklarını görüyoruz.
Bahçeli, Parlamentonun en tecrübeli lideridir ve iki yıldan beri parti içi sorunlar yaşıyor. Elbetteki tecrübeyi konuşturdu, sorunlarını aşmaya çalışıyor. Kazan, kazan hesabı ile referanduma giderken, erken genel seçim de eklenebilir. MHP kendi içerisindeki muhalefetten ve FETÖ’cülerden kurtulacak. AKP de başkanlık sistemine kavuşurken, kendi içerisindeki FETÖ’cülerden kurtulacak. CHP de içerisindeki FETÖ’cülerden kurtulurken, üç partinin oluşturduğu milli irade sayesinde, Meclisi FETÖ’cülerden temizlemiş olacaklar. Seçim olmadan Meclisi FETÖ’den temizlemek mümkün değil.
Üç partili Milli irade, anayasa ile değil, insanlarla oyun oynuyor. Atatürkçüler; tek partili CHP dönemini ve Valilerin İl Başkanı, Kaymakamların da İlçe Başkanı olduğu, „laik demokratik hukuk devleti“ sürecini unuttular. Erdoğancılar; bırakın cumhurbaşkanına olağanüstü hal ilan etme yetkisini vermeyi, şu anda valilerin bile, olağanüstü hal ilan etme yetkisi var.
Üç partili milli irade, önce meclisteki Kürdlerle kedi-fare oynadılar ve onları dışladılar. Şimdi de Meclisi FETÖ’den kurtarabilirler ama ülkeyi var olan siyasi ve ekonomik krizden kurtarabileceklerini hiç sanmıyorum. Başka rüzgarlara yelken açan bu milli irade, kayalıklara da çarpabilir.
Bir ülkenin demokrasi aynası, o ülkenin seçim yasasıdır. Türkiye’de partili üyeler ve seçmen, kendi temsilcisini belirleme hakkına sahip değil. Milletvekili listelerini liderler belirler, vatandaş da sadece seçimlerde oy kullanma hakkını kullanır ve kendisine dayatılan listeye oy verir. Bu da Parlamentoya devletin istemediği yabancı unsurlar sızmasın ve fazla parti meclise girmesin diye, alınan bir tedbirdir. Bunun demokrasi ile uzaktan, yakından alakası yoktur. Bu aykırı durumdan dolayı, Parlamentonda itibar ve siyasete güven kalmadı. Türkiye seçimlere giderken, acilen demokratik bir seçim yasasına ihtiyacı var. Bu Anayasa’dan çok daha önemli.
Şu anda 200 bine yakın insan hapishanelerde ve bunların % 80 siyasi mahkum.
Ocak 2017