„Zalime Merhamet, Mazluma Zulümdür.“
***
15 Temmuz 2016 Cuma günü, gayet planlı ve organizeli bir darbe girişimi oldu. Normalde meclis tatilde olacaktı. Bir günde ayrı, ayrı yerlerde üç generalin çocuklarının düğünü var ve çok sayıda general düğünlerde. Bunlar tesadüf olamaz. İnsanların sokağa dökülmesiyle geçiştirilen bu darbe de diğerleri gibi, 12 Eylül 1980 darbesinin, artçı darbelerindendi.
Türkiye ittifaken darbenin sorumlusunu buldu. FETÖ. Efendiler, eğer bir talimatla, bu adam generallerin yarısını ve orduyu, ülkesini işgal etmek üzere harekete geçirebiliyorsa, geri kalanlar oturup düşünmelidir. Siyasiler, aydınlar, FETÖ’yü bu kadar ciddiye almakla, geçiştiremezsiniz.
FETÖ; 27 Nisan 1941 Erzurum / Pasinler / Korucuk Köyü doğumludur. 1946 yılında medreseye başladığı ve 1949 yılında da okulu bıraktığı söyleniyor. Bunun dışında hiç bir eğitimi yok. On yaşında Kur’an’ı hatmettiği ve 14 yaşında ilk vaazını verdiği söyleniyor. 1959 yılında Edirne’de imam olarak çalışmaya başlayan Gülen’in daha sonra Diyanette Vaiz kadrosu ile çalıştığı, görünüyor.
Daha önce Pensilvanya’da FETÖ’yü ziyaret eden, Mahmut Övür’ün Sabah Gazetesi’nde yazdığına göre. 1970’in Mart ayında, dönemin MİT Müsteşarı Korgeneral Mehmet Fuat Doğu, Erzurum Komünizm ile Mücadele Derneği kurucusu olan Fettullah Gülen’i yanına alarak Istanbul’a götürüyor. İstanbul’da Vehbi Koç’un evinde onu Koç ile tanıştırıyor. Ayrıca Fettullah Gülen’in 1970’lerin başından beri, Ergenekon yapılanmasının içerisinde olduğunu söylüyor.
1970’lerin başından beri FETÖ’nün Nur tarikatının başında olduğu ve Türkiye genelinde çalıştığı da bilinen bir gerçek ve bu gruba halk arasında Nurcular deniliyordu. Ancak 12 Eylül 1980 darbesinden sonra durum değişti. Darbeciler „Türk – İslam Sentezi“ni, Turkuvaz İslama dönüştürmeyi düşündüler ve bu işleri Fethullah Gülen adına yaptılar.
Bu iş için Humeyni hareketi örnek alındı. İran Şii İslam Dünyası’nın liderliğine oynuyordu. 12 Eylül Cuntası’na göre de Türkiye de Sunni İslam Dünyası’nın, lideri olmalıydı. Bir milyar nüfusu ile Sunni İslam Dünyası, çok önemli ticari ve siyasi bir alan, neden olmasın?
Öncelikle „Nurcu“ çağırı adı değiştirilerek, Cemaat’e dönüştürüldü ve Cemaat’in başında da Fethullah Gülen olacaktı. Cemaat çalışmalara hemen başladı. İlk önce müslüman ülkeler olmak üzere, bütün dünyada yüzlerce okul açtı. Türkiye’de bu öğrencilerle her yıl „Türkçe Olimpiyatları“ düzenlendi. Bu Olimpiyatların açılış konuşmasında, Başbakan Erdoğan FETÖ’yü çalışmalarından dolayı öve, öve yere göğe sığdıramıyordu. Bu ülkelere giden Türk siyasiler mutlaka bu okulları ziyaret ederdi. Bu okulların amacı, o ülkelerde Turkuvaz İslam için, yerli misyoner yetiştirmekti.
Yurt içerisinde, özel yetiştirilmiş gençlerden „Abi ve Abla’lar“ buldular ve bunları da özel yetiştirdiler. Ablaların görevi, çay partileri düzenleyip, ihtiyaç sahibi ve çocuğu olan kadınları tesbit etmek ve bunları devşirip Abilere devr etmek. Abiler; bu devşirmeler arasında zeki ve edilgen olanları seçip Işık Evleri’ne yerleştiriyorlardı. FETÖ’ye göre Işık evlerinde, „Altın Nesil“ yetiştiriliyordu.
Işık Evleri, son derece lüks ve zengin döşenmiş evlerdi. Elbetteki avamdan gelen devşirmeleri etkilemek içindi. Bu evlerde Abiler, devşirmelere derslerinde yardımcı oluyor ve FETÖ’cülük aşılanıyordu.
FETÖ ilahi güçlerle donanmış ve ona ayan olmayan hiç bir şey yoktur. Bunun aksini düşünen çarpılır. FETÖ son bin yılda yetişmiş en büyük Türktür ve Mehdi’nin ta kendisidir.
Abiler orta okullardan gelen bu devşirmeleri, yeteneklerine göre belirleyip, Fen Liseleri’ne Polis Kolejleri’ne ve özellikle askeri liselere gönderiyorlardı. Harp okullarına ve yeteneklerine göre diğer üniversitelere yönlendiriyorlardı. Yurt dışına da burslu öğrenci gönderiyorlardı. Bazı analar bu çocuklarının bu başarısını, gururla anlatıyorlardı.
Yurt içerisinde 30 dan fazla üniversite, binlerce orta dereceli okul ve binlerce kuran kursu, FETÖ’nün açtığı ve ona bağlı çalışan alanlar. Yine yüzlerce FETÖ öğrenci yurdunu unutmayalım. FETÖ’cü olmayan hiç bir öğrenci buralara alınmıyordu. Tüm bu çalışmalar herkesin gözü önünde oluyordu.
Işık evlerinde yetişen bu „Altın Nesil“ FETÖ’ye kayıtsız şartsız biat etmelerinin yanı sıra, yapması gereken başka şeyler de vardı. Öncelikle kendilerini gizlemek ve bulundukları yere uyum sağlamak mecburiyetindeler. Gerekirse namaz kılınmaz ve oruç tutulmaz ve hatta içki bile içebilirler. Kendini deşifre etmemek için, bunların hiç biri günah sayılmaz. Görüldüğü gibi, devletin bütün hücreleri için „aşı“ gibi kadrolar yetiştirdiler.
Bu devşirmeler, Harbiye başta olmak üzere, devletin bütün hücrelerinde görev aldılar. Maliye ile de özellikle ilgilendiler. Merkez Bankası başta olmak üzere, devletin bütün bankaları bunların denetimi altında. Kim iş adamı olacak, kredi ve teşvikler nasıl yönlendirilecek, bunlar karar verir. İstenmiyen iş adamına dünya dar olurdu.
Evet, Kenan Evren Cuntası’nın hayal ettiği ve devletin büyük çabalarıyla, FETÖ’nün yetiştirdiği „Altın Nesil“ iş başında. Evren Cuntası’nın hayalleri 40 yıl sonra gerçekleşti ama tökezledi. Turkuvaz İslam hayalleri, şimdilik rölantide çalışıyor.
Bunlar 40 yıldan beri bütün Türkiye’nin gözlerinin önünde oluyordu. Mısır’daki sağır sultan bile bundan haberdardı. Başta MİT olmak üzere, diğer devlet kurumlarının bundan habersiz olmamaları mümkün değil. 12 Eylül 1980’den beri, hükümetlerin bundan habersiz olmaları, inandırıcı olamaz. FETÖ’nün o kafa ile, o bilgi ile, bu devasa organizasiyonu yapma kapasitesi yoktur…!
Fethullah Gülen’in, Mart 1999 yılında ABD’ye şeker tedavisi olmaya gittiği söyleniyor. Halbuki Şeker hastalığı, Türkiye’de çok iyi tedavi ediliyor. FETÖ o günden beri, Pelsinvanya’da bir malikanede yaşıyor. Bakanlar ziyaretine gidiyor ve Başbakan Erdoğan’nın selam ve saygılarını da götürüyor ve ondan da Başbakan’a selam getiriyorlardı. FETÖ kendi rızası ile mi gitti, gönderildi mi yoksa kaçırıldı mı, o da bir muamma.
Erdoğan’nın başkanlığında İslami kesim, 2002 yılından beri FETÖ’nün sayesinde iktidarda. En az Evren Cuntası kadar, onlar da Turkuvaz İslam’ın destekçisi. Erdoğan’nın Davos’da İsrail Devlet Başkanı’na söyledikleri ve Filistin ile bu kadar alaka, Turkuvaz İslam için mesaj değil miydi?
Turkuvaz İslam ile ilgili gelişmeler, Batı’yı son derece rahatsız etmeye başladı. Çünkü Batı bölgede ikinci bir İran istemiyordu. Bu nedenle Batı, Türkiye’yi Ontadoğu’daki gelişmelerin dışında tuttu. Türkiye yalnızlaştı ve Turkuvaz İslam’ın alanı daraldı. Aklı başında bazı insanlar bunu gördü.
30 Ekim 2014’de 10 saat süren MGK toplantısı yapıldı. 10 saat boyunca FETÖ tartışıldı ve sonunda karar alındı. MGK Genel Sekreteri Seyfullah Hacımüftüoğlu tarafından „Kırmızı Kitap“ veya „Milli Güvenlik Siyaset Belgesi“ (MGSB) olarak bilinen resmi kitaba Fethullah Gülen ile bağlantılı kurumlar, „Paralel Devlet Yapılanması / Pensilvanya Örgütü“ ( PYD / PÖ ) adı altında eklendi. Böylece Fethullah Gülen devlet düşmanı olarak kabul edilmiş oldu.
Bundan sonrasını hükümeti izlediğimizde çok net görüyoruz. Çelişkiler boyutlandı ve 15 Temmuz Cuma akşamı, kalkışma başladı. Şimdilik herkes kazananların yanında görünüyor. Eğer darbeciler başarılı olsaydı, FETÖ Humeynivari bir eda ile dönecek ve Ruhani Devlet Başkanı olacaktı. Şimdilik Türkiye daha kötü ve yeni şeylere gebe. Çünkü insanlar samimi değil, herkes takkiye yapıyor.
Acaba Başbakan; Abileri ve Ablaları bulup, Işık Evleri devşirmelerini tesbit edecek mi?
Parlamento çatısı altındaki, çalışan, danışman ve milletvekili olan, Işık Evleri devşirmelerinden temizlenecek mi?
1980’lerden beri devşirmelerin yüzünden, askeri okullardan ve ordudan atılanların ekseriyetinin, Kürd ya da Alevi kökenli olduğunu tesbit edip, kamuoyuna açıklayacak mı?
Ağustos 2016