T.C.’nin Başbakanı 6 Şubat Cumartesi günü, çevresinde ağır toplarla birlikte, Mardin’i ziyaret etti. 10 maddelik yeni bir Kürd manifestosunu okudu. Başbakan Davutoğluna göre, bu manifesto hayata geçerse, ortalıkta Kürd sorunu diye bir sorun da kamayacak. Bunları hayata geçirmek için dağil, aldatmak için olduğu da hemen belli oluyordu. Kürd Milleti bu aldatmacaları çok dinledi, söylenenlere gülüp geçti.
Mesela Erdoğan da Başbakan iken, 27 Mayıs 2008 yılında, Diyarbakır’a böyle bir çıkarma yapmıştı. Orada „ Yüzyılın kardeşlik projesi“ diye böyle bir açıklama yapmıştı. Buna göre, 34 Milyar Dolarlık GAP projesinin kalan 10 Milyar Dolarlık kısmını, dört yıl içerisinde bitirecekti. Buna göre sulanması gereken 2 Milyon hektar arazinin, sadece % 20’si sulanıyordu. Kalan % 80’lik kısmını da Erdoğan dört yıl içerisinde bitirecekti. Bırak dört yılı o sözün üzerinde tam sekiz yıl geçti, hala sulanacak alanın % 60’ı su bekliyor. Erdoğan’ın o koca yalanı şimdi GAP bölgesinde ac ve susuz dolaşıyor. Daha da bilgi almak isteyenler, o zaman yazdığım „ Atma Recep Din Kardeşiyiz“ başlıklı yazıyı okuyabilirler.
Bu sefer Başbakan Davutoğlu inandırıcı olabilmek için, Devletin Dinişleri Memuru Prof. Dr. Mehmet Görmez’i de yanına almıştı. Hatta Görmez Mardin Ulu Cami’de cemata Cuma namazını da kıldırdı. Peki Başbakan’nın çok önemli siyasi bir gezisinde, Devletin Dinişleri memurunun ne işi var?
Yoksa Davutoğlu inandırıcı olabilmek için mi, Devletin Dinişleri memuru Mehmet Görmez’i yanına aldı?
Mehmet Görmez bey Ankara’da da Başbakan’a Cuma namazı kıldırabilir ve hutbesini okuyabilirdi, niye Mardin Ulu Cami’yi seçti?
Aylardan beri bölgede bir savaş var, şehirler yakılıp yıkılıyor, insanlar birbirini öldürüyor, acaba Görmez bey neden şimdiye kadar, bölgeye gelip, „durun kardeşim, Müslüman,Müslüman’ı öldürmez, evini yıkmaz yazıktır, günah işliyorsunuz“ demedi?
Aylardır evinden dışarı çıkamayan çocuklara neden sahip çıkmadı?
İşte din adamının görevi budur. Başbakan’nın peşine takılıp, yanlış siyasete omuz vermek değildir. Daha önce TSK bölgede Diyanetin envanterine kayıtlı, binlerce Cami’yi yıktı, acaba neden Görmez bey bunlarla ilgili bir açıklama yapmadı?
Bölgede milyonlarca Şafii müslüman yaşıyor, acaba Görmez beyin kadrosunda, kaç tane Şafii din adamı, görev yapıyor?
Kemalist sistemin Dinişleri Memuru Mehmet Görmez gelmiş, Mardin’de bir kutsal mekanda, dini siyasete karıştırıyor. Çünkü Kürd Milleti’ni kandırmanın tek yolu budur, elde başka bir şey kalmadı. Devletin Dinişleri Memurları, bu görevden sonra hepsi Milletvekili oluyorlar. Bu Cuma hutbesinden sonra, Görmez de gelecek seçimde yerini garantiledi. Bütün İslam alemine hayırlı olsun.
Bu 10 maddelik manifestoya baktığımızda, bölgede şimdiye kadar devletin olmadığının bir itirafıdır. „Bölgeye 200 Milyar lira yatırım yaptık“ diyor. İşte bu doğru, nereye yatırım yaptıklarını söylemedi ama son iki aylık çatışmaların devlete 200 Milyar liraya mal olduğunu demek istedi. Erdoğan da 2008 yılında Diyarbakır’da yaptığı açıklamada, „bu savaş şimdiye kadar bize 450 Milyar Dolara mal oldu“ demişti. Artık Kürd Milleti bu tür açıklamalara inanmıyor.
„Diyarbakır’ı Toledo gibi yapacağız, bütün insanlık gelip ilham alacak“ diyor Başbakan. Bilindigi gibi Toledo İber yarımadasının orta yerlerinde, bir İspanya şehiridir. Toledo; Donkişot’un yazarı Servantesin doğduğu şehirdir. Müslüman Arap orduları, zamanında Toledo’yu yerle bir etmişlerdi. Aynen Davutoğlu’nun askerlerinin Sur’da yaptığı gibi. İspanyollar Toledo’yu geri alınca, onardılar ve aynen eski haline getirdiler. Bu gün Toledo İspanya’nın en önemli, turizim merkezi. Sen merak etme Davutoğlu, Kürd Milleti sizin harap ettiginiz, binlerce yıllık ata yadiğarı Sur’u yeniden eski haline getirirler ve dünyaya örnek olurlar.
Başbakan’ın açıklamalarına baktığımızda, bölgede çatışmaların bir süre daha devam edeceği görüluyor. Bu çatışmalarda her ne kadar taraflar birbirini suçlasalar da iki taraf da aynı oranda suçludur. Eğer Apocu Kürd gençliği, „biz bu hendekleri ve barikatları devletten gizli kazdık ve silahları devletten gizli getirdik depoladık“ diyorlarsa, karşılarındaki gücü tanımıyorlar. Eger devlet, „Apocu Kürd gençlik bunları bizden habersiz yaptı“ diyorsa, devlet yalan söylüyor. Daha geçen gün, muhalefet lideri Kılıçdaroğlu televizyonda bu işler yapılırken yüzlerce ihbarın yapıldığını sölüyordu. Eger bunlar doğru ise Davutoğlu baş sorumludur.
Zaten hendek kazımı ve silah depolama işinin devletten gizli yapıldığına da kimse inanmıyor. Devlet yöneticileri de ve başta Öcalan olmak üzere, PKK üst kadrosunun da bu sonuçtan haberi var gibi görünüyor. Belki bu boyut tahmin edilmiyordu ama PKK de bununla siyaset yapmak istedi.
Öcalan yıllardan beri bağırıyor, „biz ayrılmak istemiyoruz“. Kandildeki yöneticiler bağırıyor, „biz ayrılmak istemiyoruz.“ Bürükseldeki Zübeyr Aydar ve Remzi Kartal bağırıyorlar, „biz ayrılmak istemiyoruz, ayrılmak isteyen Kürdlere de karşıyız“. Beyler madem böyle bırakın çekilin kenara, yoksa kalmak için sizi zorlayan mı var?
İşte işin en önemli yanı da burası.
Bölge fokur, fokur kanıyor. T.C. uyumuyor ama rüyasında yeni Osmalı’yı görüyor. Elini nereye atsa, eli boş kalıyor. 1 Mart tezkeresinden alın son Rus uçağının düşürülmesine kadar, yaptığı her şey ayağına dolaşıyor. Adım, adım Birleşik Kürdistan oluşuyor. T.C. de ne olur ne olmaz, süreci uzatmaya çalışıyor. Kısacası uzatmaları oynuyor. Bu son gelişmelerde bunun içindir.
Bilindiği gibi CİA Öcalan’ı Kahire hava alanında MİT görevlilerine şartlı teslim etmişti. ABD’nin „Öcalan bir daha siyasetin içerisinde olmayacak“ şartını Türk tarafı bozdu ve her yönü ile hala Öcalan ile siyaset yapıyor. Bu ilişki de batıyı çok rahatsız ediyordu. Başbakan’ın son açıklamaları, Kahire zimni anlaşmasına dönüşü tarif ediyor gibiydi.
T.C. resmi Kürd politikalarını, son 30 yıldan beri Öcalan’a endekslemiş yürütmeye çalışıyor. Bundan da kolayca vazgeçeceğini sanmıyorum. Böylece batıya karşı kayıp etmiş olduğu güvenini yeniden kazanabilir mi, bu da çok zor. Şu anda yapmaya çalıştığı, Kürd Milleti’ni itibarsızlaştırmak, bezdirmek, bıktırmak ve böylece de ulusal taleplerinden vazgeçirmek. Herkes ile görüşeceğim derken de yaranmak ve yamanmak için yaklaşan Kürdlerin gönlünü almak istiyor.Bu nedenle bu çatışmalar bir süre daha devam edecek gibi görünüyor.
PKK’nin son yıllarda bağımsızlık diye bir sorunlarının olmadığı, bilinen bir gerçek. Bütün çabaları, Türkiye’yi demokratikleştirmek ve Öcalan’ı zindandan kurtarmak. Bu durum da T.C.’nin son kararları ile çelişiyor. PKK bundan sonra ne yapar meçul.
Kadir Has Ünüversitesi’nin yaptığı bir araştırmasına göre insanların „ortak gelecek beklentisi“ sorusuna ancak % 10 evet diyor. Bu da bize gösteriyorki insanlarda ortak gelecek beklentisi kalmamış. Öcalan’nın bölmeyeceğiz, Davutoğlu’nun böldürmeyeceğiz söylemleri insanlar tarafından pek itibar görmüyor.
Başbakan Davutoğlu Diyarbakır’da „Ben Kıbrıs’daki Türk soydaşlarım için ne istiyorsam, Kürd vatandaşlarım için de aynı hakları tanıyacağım ve bunu Anayasal garanti altına alacağım“ açıklamasını yapar. Kürd Milletine de düşünme zamanı bırakır, öyle Ankara’ya döner. Bu belki çaresizliğin çaresi olabilir.
Şubat 2016