HDP Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk, Nusaybin’de 15 günlük sokağa çıkma yasağını seyrederken; “bin yıllık birlikteliğimiz var, ayrılamayız diyordu”. Sanıyorum Ahmet Türk evinin duvarında asılı olan, gönüllü korucu silahına güvenerek, Kürd milletine karşı bu sözleri söylüyordu.
HDP Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık, Varto’da çatışmada ölen Kürd kızının çıplak bedeni bütün dünyaya teşir edilirken; “bölmeyeceğiz – böldürmeyeceğiz” diyordu. Sırrı Sakık meşhur Yeşil ve yanlarında bir sivil Albay ile Dohuk’a gidip, kardeşi Şemdin Sakık’ı Türkiye’ye gelmesine ikna ettiğine güvenerek, Kürd milletine karşı bu sözleri ve tehditleri savuruyordu.
Hızlı Apocular da; “onlar da kim oluyor ki PKK adına konuşsunlar” diyorlar. İşte PKK’nin kardeşleşme siyasetinin sonuçları.
T.C.’nin siyaseti ise gayet net, inkar ve imha. Başta programladığı gibi, siyasetine devam ediyor. Canı isterse savaşıyor, yakıp – yıkıyor, öldürüyor, canı isterse de barış görüşmelerine başlıyor.
Öcalan; karargahını Süriye’de kurdu, Şam’ın devlet mahallesinde oturdu ve 15 yıl T.C.’ye karşı savaştı. Bu süre içerisinde T.C. resmi bir belge ile Öcalan’ı Şam’dan istemedi. Buna ne bir Apocu ve ne de bir Kemalist cevap veremiyor.
Öcalan: ABD tarafından Şam’dan çıkartıldıktan 48 saat sonra T.C.’nin haberi oldu. Öcalan T.C. için çok değerliydi, mutlaka T.C.’ye dönmesi gerekiyordu. Yapılan zımni bir antlaşma sonucu, T.C. yetkilileri Öcalan’ı Kaire havaalanında teslim alıp ülkeye getirdiler.
Mahkeme idam kararını verdi, Yargıtay onayladı ve dosyayı meclise gönderdi. Meclis idam kararını onaylayacağına, idam kararını Türk hukuk sisteminden kaldırdı ve cezası ömür boyu hapse dönüştü. Uluslararası baskıyı gerekçe gösteren Meclis, 12 Eylül’de 147 kişi için idam kararı verirken, bu baskıları takmamıştı.
T.C. Körfez Savaşı’nda, Türkiye üzerinden Saddam’a saldırıya önce evet dedi, sonra 1 Mart tezkeresi ile karşı çıktı. Bu davranış başta ABD olmak üzere, bütün Batı’yı kızdırdı. Ayrıca Ortadoğu’da yeni Osmalı hayallerine kapıldı.
PKK; “bağımsız, birleşik Kürdistan” sloganı ile savaşmaya başladı. Şam’a sırtını dayayıp bunu gerçekleştiremeyeceği başından beri belliydi. Çünkü Kürdistan’ın bir kısmı Şam’ın işgali altındaydı.
PKK’li bir yetkili bunu; “beden için bir koldan vaz geçilir” sözleri ile savunuyor ve Güneybatı Kürdistan’dan vaz geçtiklerini söylüyordu. Ayrıca Öcalan’ın Saddam ile olan işbirliğini, Alman Focus dergisi belgeleri ile açıklıyordu. İran’da Pastarlarla birleşip İKDP’ye karşı savaştı ve böylece İKDP güclerinin bölgeyi terk etme mecburiyeti bilinen başka bir gerçek.
Ortadoğu gibi bölgede, statükoyu değiştirecek 30 yıllık bir savaşın, başta CIA olmak üzere, Batılı istihbaratların izlememiş olması mümkün mü?
T.C. bazı Kürd’leri nasıl ajan olarak kullandıysa, Batılılar da bunları ajan olarak kullanamaz mı? T.C.’nin bu konuda gizleyebileceği hiçbir sırrı olmadığı gibi, PKK’nin de gizleyeceği bir sırrı yoktur.
T.C.’nin Batı’ya karşı yanlışları ve yeni Osmalı postuna bürünme hevesleri, T.C.’yi yalnız bıraktı. Kimin yaptığı belli olmayan Ceylanpınar’da iki polisin öldürülmesi ile başlayan çatışmalar ve Rus savaş uçağının düşürülmesi de T.C.’yi yalnızlıktan kurtaramadı.
Cemil Bayık başta ABD olmak üzere Batı ile ilişki kurmak istediklerini söylüyor. Özerklik, Kanton ve yerinde yönetim taleplerinin, devletlerden dostu olmaz. Bunlar Belediye Başkanı veya Kanton yöneticisi ile ilişki kuracaklarına merkezi hükümet Ankara ile bozulan ilişkilerini düzeltirler. Çünkü devletlerin Kanton yöneticisinden hiçbir ekonomik ve siyasi çıkarları olmaz. PKK yöneticileri ne zaman Kanton yöneticisi olmaktan vazgeçer, bağımsız Kürdistan yöneticisi olmak istediklerini açıkarlarsa ve mücadelelerini buna göre yaparlarsa, devletlerde belki olabilir hesabi ile PKK ile ilişkiye geçerler. Çünkü sonuçta ekonomik ve siyası çıkarlar esas alınır. Kanton ve yerinde yönetim sorunları ile sadece İnsan Hakları savunucuları ilgilenir.
Dünya siyasi tarihinde insanların, Demokrasi, Özerklik, Kanton veya Yerinde Yönetim için 30 yıl savaştığı görülmemiştir, ilk defa Öcalan bunu yapıyor. “Bağımısız devlet modası geçti” şimdi yerinde yönetim için savaş devam ediyor. Diyarbakır Sur, Silvan, Cizre, Nusaybin ve bütün Kürdistan’ı 2013 yılından beri PKK’nin nasıl yerinde yönettiğini herkes gördü. Bu koşullarda hangi devlet, Nusaybin Belediye Başkanı ve arkasındaki güçlerle ilişkiye geçer? Bu koşullarda ancak Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk tek başına, Mardin surlarının üzerine oturur biz ayrılamayız türküsünü söyler. Eğer Ahmet Türk bugün hala yaşıyor ve bu türküyü söylüyorsa, bunu kime borçlu olduğunu da çok iyi biliyor.
T.C.’nin Osmanlı hayalleri için NATO’nun Rusya’ya saldırısını beklemek biraz saflık olur. T.C.’nin Suriye’de düşürdüğü Rus uçağının cezasını kendisi çekecektir. Bilindiği gibi T.C. başından beri Suriye’ye girip Batı Kürdistan’ı almayı düşündü ama Batı buna hep karşı çıktı. Rusya Batı’nın Ortadoğu Projesi’ni kabul etti ve şu anda projenin önemli bir parçası. Başından beri T.C.’yi yakından izleyen Batı, T.C.’nin oyununa gelmez. T.C. oyun oynamayı bırakıp, zor da olsa boynunu büküp sonuca razı olsa daha az zarar görür.
PKK Öcalan’ı bir savaş esiri olarak kabul edip, kendisini gözden geçirip, öylece yoluna devam etmezse, yakında parçalanır. Çünkü gelişmeler, Kürd milletini rahatsız etmeye başladı ve taban gelişmelerden memnun değil. PKK yönetimi yalakalarını dinlesin ama kenarda izleyenleri de dinlesin. Yeni gelişmelere ayak uyduramayanlar oyun dışı kalacaklardır.
Ortadoğu haritası değişiyor, Rusya da bunu kabul etti ve hatta Çin de sonuca razı oldu. İrak; Kürd, Şii ve Sunni olarak üçe bölünüyor. Suriye; Kürd, Nüsayri ve Arap olarak üçe bölünüyor. Türkiye; Kürd-Türk olarak ikiye bölünüyor. İran; Azeri, Kürd, Arap ve Fars olarak dörde bölünüyor. Bütün kesimler, kendilerini bu sonuca göre hazırlarlarsa iyi olur. Bütün dünya böyle istiyor, en çok da İsrail ve Sudi Arabistan.
Kürd milletine düşen görev ve sorumluluk, bu değişimde birleşik Kürdistan’ı yaratmak bu da her Kürd’ün hayallerinden biraz taviz vermesi ile olacaktır. Bu süreçte işgalcilerle haraket eden Kürdler de olacaktır ve hatta „bu bir hayaldir“ diyen Kürdlerin sesini bile duyuyorum. Ancak bağımsız birleşik Kürdistan’ın Ortadoğu barışının garantisi olduğunu unutmayalım.
Kemalistler bir asır sonra yeni teoriler üretmeye başladılar; “Türk doğulmaz, Türk olunur”, “Müslüman doğulmaz, Müslüman olunur” bu da Türk-İslam sentezinin yeni Osmanlı versiyonu. Osmanlı devşirmelerinin son saçmaları.
Ortadoğu’daki statüko değişiyor, yeni Osmanlılar çıldırıyor. Buna bütün dünya karar vermiş yeni Osmanlı hayalleri yıkılıyor. Sadece bunların değil yeni Osmanlıların paralelinde düşünce üretenler ve çabalayanların da hayalleri yıkılacak. Ahmet Türk’ün bin yıllık birlikteliği, Sırrı Sakık’ın böldürmeyiz tehditleri de buna engel olamayacak. Sonuçta yönetilecek Kanton da kalmayacak.
Aralık 2015