Görünüşte bu iki sihirli kelime, bir bütünü oluşturan iki kelimeden oluşuyor görünse de, gerçek öyle değil. Daha ziyade bu iki sihirli kelime, bir tiyatroya benzer. Devlet kulisi oluşturur, siyaset ise sahneyi. Kulisin emir ve komutasında, artistler sahnede görevlerini yaparlar. Seyirciler (vatandaş) kulisten habersiz, sadece sahnedeki artistleri izlerler. Devlet’in; (kulis) derinlikleri, karanlık dehlizleri, legal ve illegal örgütleri ve sahnede oyun seyrgileyen artistleri vardır. Devletin legal ve illegal silahlı güçleri, mafyası ve hatta din alanını denetim altına alan kurumları vardır. Devlet ihtiyaç duyduğunda, kendisine karşı savaşan aykırı orgütler bile oluşturur. Kısacası vatandaş yaşamın her alanında, devletin denetimi altındadır. Devletin karanlık dehlizlerinden bırak seyirciyi, sahnede oyun sergileyen artistlerin bile haberi olmaz. Onlar sadece kulisin verdiği görevlerini yapmaya çalışırlar. Seyirci de (vatandaş) sahnede oyun sergileyen artistlere göre tavır alırlar. Bu artistlerin kimi iktidar kimisi de muhalefet rolünü oynarlar. Bunun adı da demokrasidir. Demokrasilerde artistler, halk tarafından seçilir. Türkiye gibi fikren geri kalmış ülkelerde bu oyunu daha net bir şekilde izlemek mümkün.
Mesela; 1923-1950 sürecinin adı konmadan, 1950’de demokrasiye geçildiği söylenir. Bizde o sürecin faşizm olduğunu söylemeden, 1950 sonrası Menderes’li demokrasi dönemine bakalım. Çünkü Kürdler Menderes döneminde ne kadar huzurlu olduklarını anlatırlar.
Menderes; Atatürk döneminde devletin Kürd milletine bakışını ve uygulamalarını, daha sert bir biçimde uygulamaya devam etti. Ayrıca 1952 Bağdat Paktı’nın mimarı olarak, İran, İrak ve Suriye’yi de bir antlaşma ile T.C’nin Kürd politikalarına ortak etti. 1952’de Türkiye-Suriye sınırına dünyanın en büyük mayın tarlalarını döşeyerek, görünmeyen thelikeli bir duvarla, akrabaları bir birlerinden ayırdı. “2000 Kürd’ü sallandırırsam, Kürd sorununu çözerim” deyip harekete geçti. Daha sonra 50’şer kişilik guruplar halinde olursa daha iyi olacağını düşünerek işe başladı. Bunlardan biri ölünce, bu da tarihe 49’lar olayı olarak geçti. Çok şükür Menderes’in ömrü 2000 Kürd’ü sallandırmaya yetmedi.
27 Mayıs Cemanl Gürsel cuntası, yaşları 16 ila 80 arasında olan 1460 Kürd şahsiyeti Sivas’ta bir kampa topladı. Aylarca, yakınları bile bunlardan haber alamadı.
12 Eylül Kenan Evren cuntası; 10.000’lerce Kürd şahsiyeti Diyarbakır’da oluşturulan toplama kampına topladı, baskı, işkence ve zülüm arşa dayandı.
Turgut Özal; Kürd’lerden Kürd milletine karşı paralı akser (köy korucusu) oluşturdu. 10.000’lerce faili mechul cinayet. 1000’lerce Kürd köyünün Türk ordusu tarafından yakılması ve milyonlarca Kürd’ün göçe zorlanması ve Kürd’ler üzerinde işkence, baskı ve zulüm arşa dayandı.
Erdoğan; kendisinden öncekilere rahmet okutuyor. Baskı ve zulüm artarak devam ediyor. Çatışmalarda Türk askerinin öldürdüğü Kürd kızlarının cesetlerini çırıl çıplak dünyaya teşir etti. Askerin öldürdüğü çocuğunu, gömemediği için günlerce evinin buz dolabında korumaya çalışan aileler. Türk askerinin öldürdüğü Kürd gencinin cenazesini, arabanın arkasında sürükleyen Türk polisi. Kürd mezarlarını, camii ve cem evlerini bombalayan Türk savaş uçakları. Silvan, Nüsaybin, Cizre ve daha birçok şehirde Kürd milletinin yaşadıkları olaylar.
Görüldüğü gibi, Erdoğan yaptıklarıyla kendisinden öncekilerini aratıyor. Ayrıca Atatürk’ün 1924’te söylediği, tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek dil ve tek din sözlerini de takılmış bozuk plak gibi sürekli tekrarlıyor.
Görüldüğü gibi, derin devletin ihtiyaç duyduğu zaman, artistlerini sahneye çıkraıp oyun oynatıyor. İnsanlar da izlediği artistlere göre devleti değerlendiriyor. Sahnede oyun sergileyen artistlerden biri de Fettullah Gülen hoca efendidir. Bunların hepsi de derin devletin görevli artistleridir.
Peki ya sonuç: Bilindiği gibi Menderes istemediği halde zorla görevlendirildi, Kürd meselesinde devlete çok önemli görevler sunmasına rağmen, işi bitince de idam edildi. Özal: daha önemli görevler yapmasına rağmen zehirlenerek öldürüldü. Fettullah Gülen: daha değerli hizmetlerde bulunmasına rağmen, yaşarken rezil ve ölümden beter edildi. Bakalım bu hizmetlerinden dolayı, Erdoğan nasıl bir sonucu hak edecek. O da hakedeceği ödülüne bir gün mutlaka kavuşacaktır. Çünkü mazlum Kürd milletinin ahı yerde kalmaz.
Selahattin Demirtaş’ta sahnede görev yapan artistlerden biridir. HDP’yi kim gönetiyor, kim yönlendiriyor Demirtaş’ın da haberi yoktur. Milletvekili listelerinin hazırlanmasında Demirtaş’ın hiç haberi olduğunu sanmıyorum. Sırrı Sakık, “bölmeyeceğiz-böldürmeyeceyiz” naralarını Ağrı’dan atıyır, bütün dünya dinliyor. Nursel Aydoğan; Silvan’da Türk polisine toz kondurmaz naraları atıyor, bütün Kürdistan dinliyor. Demirtaş aldığı görev yereği, Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve Celal Doğan gibi insanları yanına alarak kardeşleşme sürecini tamamlamaya çalışıyor. Aslında en zor ve en ağır rolü de Demirtaş’a vermişler. Kutlarım; yine de rolünü çok güzel oynuyor.
Derin devletten görev almış sahnede rolünü sergileyen bu artistler Kürd milletinin hedefi olmamalı. Bunlar rolünü oynuyor görevi bitince de başlarına nelerin geldiğini de görüyoruz. Birisi eskidiğine hemen onun yerine yenisini buluyorlar. Acaba bugün Erdoğan’ın yerinde olmak için, kaç milyon Türk can atıyor?
Kürdistan sorunun asıl faili 1924 Anayasası ve Kemalist sistemdir. Kürd milletinin asıl hedefi de bu olmalıdır. Her Kürd’ün görevi faşist Kemalist sistemi tehşir etmek olmalıdır. Bütün dünyanın faşist sistemlere karşı bir olup savaş ilan ettikleri şu süreçte, biz Kürdler bunu beceremiyorsak, bize yazıklar olsun.
Şengal’in özgürleşmesinde katkısı olan herkese Kürd milleti minnettardır. KCK Şengal’in özerklik ilan etmesi tavsiyesinde bulunuyor. Bu aynı zamanda, Bağdat Araplarından sakın ayrılmayı düşünmeyin önerisidir. Bu saçma öneriyi ve saygısızlığı bir Kürd’ün önereceğine asla inanmak istemiyorum.
Elbette ki PKK içerisinde devletin ajanları vardır ve olacaktır. Bu durum hiç de anormal değildir. Anormal olan bu ajanların örgütü yönlendirmesidir. Şengal’e özerklik önerisi bir yönlendirmedir. Bu tür saçmalıklar Kürd milleti ve dostları tarafından asla kabul görmez, boşa yorulmayın efendiler.
Kürd milletinin, işgalcilerden başka düşmanı yoktur. Kürd milleti bağımsız ve özgür Kürdistan’ı mücadelenin hedefine almadan, dost edinmesi de çok zordur. Çünkü günümüz dünyasında devlet ilişkileri, siyasal ve ekonomik çıkarlara dayılıdır. Özerklik, canton ve yerinde yönetim saçmalıklarında devlet çıkarları olmaz ve böylece dostu ve destekçişi de bulunmaz. Özerklik, canton ve yerinde yönetim saçmalıklarını savunan PKK’ye işgalcilerden başka kimse destek vermez.
Kobani ile Afrin arasındaki Kürd köyleri İŞİD’in işgali altında. Türkiye diyor ki, “Kürdler bu işgal karşısında İŞİD’e karşı savaşırlarsa, ben de Kürdlere saldırırım.”
Dünyayı karşısına alarak Suriye’deki Kürde karşı, İŞİD ile işbirliği yapmayı göze alan Türkiye’nin kendi işgalı altındaki Kürdistan için iyi düşünceler taşıması mümkün mü?
İnsanın buna inanması için sahnede görevli artist olması gerekiyor.
Sonuç olarak Kürd milleti sahnedeki artistlerle uğraşmaktan çok yoruldu, sonuç da ortada. Artık Kürd milletinin kulise yönelme zamanı gelmiştir.
Kasım, 2015