Ali Beyköylü, bir dönem önce ciddi bir hastalığa yakalandı. Boğazından ameliyat oldu. Halen de hastalığı devam ediyor. Onun hastalığı ve rahatsızlığı, ailesini, bütün dost ve arkadaşlarını, Kürt yurtsever camiasını çok üzdü.
Çünkü O bir Kürt ve Kürdistan Dava adamıdır. O, Kürt ulusal demokrat hareketinde yaratıcı ve üretici olmuş, örgütsel mücadeleye legal ve illegal alanda katılmış; harekete büyük emekleri geçmiş ve katkıları olmuş onurlu ve yiğit bir insan.
Kürt dava adamları, hastalandıkları ve aramızdan ayrılıp gittikleri zaman aranır ve sorulur oluyorlar. Dizlerimizi dövmek durumunda kalıyoruz. Özellikle de sağlığında yaptığı işlerinden dolayı Onun değerini bilmemişsek, Onu kırmışsak, daha çok üzülüyor, hayıflanıyoruz.
Onun sağlığında, Onunla ilgili şeyleri yazmak çok aklımıza gelmez, ya da bazı zamanlar gelir.
Ali Beyköylü rahatsızlığı ve hastalığıyla, bu kötü geleneğimizi kırmaya sebep olan Kürt Dava adamlarından biri oldu.
*****
Ali Beyköylü, Kürdistan ulusal demokrat hareketin büyük çınarlarından biridir. Bu büyük çınara hastalık hiç layık değil. Çünkü benim tanıdığım Alibeyköylü hastalıkları takmayan; hastalıkların yenemediği bir dirençli insan.
Ama insan için, yaşam, ölüm ve hastalık kardeştirler. Ölüm ve hastalık da, doğal karşılamamız gereken yaşam sürecindeki halkalarıdırlar. Bu vakıalardan dolayı bir yenilgiden bahsetmek olanaklı değil. Yaşamımızın doğal parçalarında bahsetmiş oluyoruz. Bu nedenle, Kürt Dava Adamı, Kürtlük ve Kürdistan Davasının büyük çınarı Ali Beyköylü için bir yenilgi söz konusu değil.
Ben Bu büyük Çınar’ın, birçok zorlukları alt ettiği ve yendiği gibi; bu hastalığı da alt edeceğinden ve yeneceğinden şüphe duymuyorum. Ameliyat sonrası kendisine telefon ettiğim zaman da bu inancımı belirttim.
Ali Beyköylü’yü Ankara’da Yıldırım Beyazıt Lisesi son sınıf öğrencisi olduğum zaman (1967) tanıdım. O da o zaman Ankara’da üniversite öğrencisiydi. O dönemde Ankara ve İstanbul’da okuyan üniversite öğrencilerinin ezici çoğunluğu Kürt hâkim, seçkin, varlıklı ailelerden gelenlerdi. Ali Beyköylü de, Kürdistan’da Erzurum şehrinin tanınmış bir ailesinin ve aşiretinin başı dik, onurlu, eli bükülmeyen delikanlısıydı.
Ali Beyköylü, üniversiteli Kürt öğrencilerinden biri olarak Kürtlük davasında aktifler arasındaydı.
Onu tanıdığım zaman, Ötüken Dergisini protesto etmek içim imza kampanyası ve miting hazırlığı içindeydiler.
Ötüken Dergisisne karşı yürüttükleri kampanya başarılı bir kampanya oldu. Kürt ve Türk kamuoyu üzerinde, özellikle demokrat kamuoyu üzerinde büyük etkisi oldu.
O ve diğer Kürt yurtseveri arkadaşlarının Ötüken Dergisi’nde Nihal Atsız’ın Kürtleri küçümseyen, horlayan, yurtları Kürdistan’dan kovulmasını isteyen yazısına karşı eylemleri, aynı zamanda, yakın ulusal demokrat mücadele tarihimizdeki Birinci Kürt Baharı’nın temellerini attı.
O dönemden sonra da, Ali Beyköylü ile hep ilişkilerim oldu.
1967 yılında, Ankara Hukuk Fakültesine başladıktan sonra, ilişkilerimiz Kürtlük ve Kürdistan Davası çerçevesinde daha da gelişti ve derinleşti.
Ali Beyköylü, TİP ve FKF üyesi değildi. Ama TİP ve FKF Hareketiyle dayanışma içindeydi. Esas olarak da farklı bir grup hareketi içindeydi.
Bu nedenle, Ali Beyköylü’nün KAK (Komelaya Azadîxwazên Kurdistanê) kurucularından biri olduğu, TİP ve FKF’deki Kürt gençliğinden farklı bir Kürt gruplaşma davranışlardan okunuyordu.
KAK, Kürt yurtsever gençliğinin örgütlenmesine legal olmayan, gizli ve zor koşullarda sürdürüyordu. Ali Beyköylü de, KAK’ın aktif ve önde görünen üyelerinden biriydi.
Ali Beyköylü, KAK bünyesinde çalışmaları sürdürdüğü dönemde, aynı zamanda en zor koşullarda, havanın sisli ve karmaşık, Kürtlük bilincinin daha netleşmediği ve berraklaşmadığı koşullarda, hiç tereddüt etmeden, yakın tarihin ilk legal Kürt örgütlenmesi olan Ankara DDKO’nun da kurucusu oldu.
Ali Beyköylü, DDKO’nun Kürdisrtan’da kök salması için çaba gösterdi. Bütün çalışmalarına katıldı. Maddi ve manevi destek sunmaktan geri durmadı. Bu çalışmalarıyla, sert mizacı olmasına rağmen kendisini sevdirdi.
DDKO kurucusu olduğu zaman, Kürt gençliğinin içine sızan bir ajanın provokasyonu sonucu Sakarya’da İstanbul’a giderken bir otobüs yolculuğunda arkadaşımız Nezir Şemikkanlı ile birlikte ölümle karşı karşıya kaldı. Riskli bir kurşun yarasını, kolundaki küçük bir sakatlıkla yendi. Ama Kürtlük ve bağımsızlık mücadelesinden geri durmadı. Bu olay onu, Kürdistan’ın bağımsızlık ve Kürtlerin özgürlük mücadelesinde daha da biledi ve ileri atılmasını sağladı.
12 Mart 1971 Askeri darbesinden sonra, O da DDKO kurucu ve aktif bir üyesi olmaktan dolayı tutuklandı. Diyarbakır-Siirt İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı hapishanesinde kaldı ve askeri mahkemede yargılandı. Hapishanede, hapishane yönetimine ve sıkıyönetime sıkı direnenlerden biri oldu.
Hapishaneye kendisine ve arkadaşlarına gelen yiyeceklerine; peynirlerine, tereyağlarına ve kavurmalarına el konulmasından sonra, mahkeme huzurunda hapishane yönetimini rezil ve rüsva etmekle kalmadı, sıkıyönetim yetkililerini de bundan sorumlu tuttu. Hapishane ve sıkıyönetim yetkililerini hırsız ilan etti.
Cezaevinde, Kürdistanlıların hangi görüşte olursa olsun, kendi bağımsız örgütlenmesini gerçekleştirmelerinin mutlak bir hak olduğu konusunda taraf oldu.
Hapishanedeki ayrışmalarda, Kürdistanlılık ve Kürt milletinin bağımsızlığını savunan cephede yer aldı.
Askeri mahkemede toplu savunmaların, Kürtlerin varlığının ve haklarının savunulmasının yiğit bir neferi oldu. Yüksek bir cezaya çarptırıldı. 1974’deki „Genel Af“ta ceza evinden çıktı.
Cezaevinden sonra hiç ara vermeden ve tereddüt geçirmeden Komal Yayınevi ve Rizgarî Hareketi kuruluşu, oluşumu, hareketi içinde aktif bir konumda oldu.
O günden bugüne kadar da hiç ara vermeden mücadelesine devam etti.
HEP’in ve DEP’in kuruluşu ve çalışmalarına, Rizgarî Siyasi Hareketi temsilcisi olarak katıldı. Bu partilerin yönetim kademelerinde görev aldı. Bu dönemde de Kürdistan’ın bağımsızlığından, Kürtlerin kendi kaderlerini kendi iradeleriyle tayin etmesi prensibinden taviz vermediği bilinmekte.
HEP ve DEP’in yönetim kademelerine, kongrelerine, meclis toplantılarına sunduğu, bağımsızlık bildirgeleri ile hem ünlendi ve hem de tepki çekti.
HAK-PAR üyesi oldu. Erzurum gibi Kürtlük ve Kürdistan’la ilgili çalışmalarının hayli zor ve riskli olduğu bir şehirde çalışmalar yürüttü.
TEVKURD’de de çalıştı. Kürdistan’da milli birliğin oluşmasının yılmaz bir neferi oldu.
Doğrusu söylemek gerekirse Ali Bey Köylü’nün Kürtlük ve Kürdistan Davasında yaptığı çalışmalar, saymakla bitmez.
O, birçok üniversite bitirmiş bir insan. Diplomalarının sayısını kendisi de bilecek durumda değildir. Onun için O, aynı zamanda bir okuma aşığıdır.
O yılmaz bir dava adamdır.
Onun hızla aramıza dönmesini bekliyorum.
Büyük Çınar Ağacına, Kürt ve Kürdistan Dava Adamına büyük geçmiş olsun diyorum.
Onu çok seviyoruz.
Amed, 20 Ekim 2015