Yarım asır devam eden soğuk savaşın sona ermesi, Ortadoğuda yeni bir başlangıç, kaçınılmaz bir sonuçtu. Birinci dünya savaşının sonuçlarına göre şekillenen, Ortadoğu böyle kalamazdı, mutlaka yeniden şekillenmesi gerekiyordu. O gün yapılan bir çok hatalar, sadece çıkar ilişkilerini değil, bölgede yaşayan ve başkalarının işgaline terk edilen Yahudileri, Nusayrileri ve Kürdleri de rahatsız ediyordu. Bu huzursuzluklar, çıkar ilişkilerini de zora sokuyordu. Bu nedenlerden dolayı Ortadoğu haritası, yeniden belirlenmeye çalışılıyor. Elbetteki bunda işgalciler rahatsız olacak ve engel olmaya çalışacaklardır, ama nafile.
Bu rahatsız olacakların başında, T.C. geliyor. En son Rusyanın da ABD’nin başını çektiği mütteffiklere katılması ile T.C. tek başına kaldı. En son BM’ler Genel sekreteri Ban Ki – moon „Türkiye’nin bu müttefiklerin içerisine alınmasının, meseleye bir katkısının olacağını sanmıyorum“ açıklaması, T.C. yöneticilerinin uykularını kaçırdı. T.C. şu anda, dümeni kitlenmiş deryadaki gemiden farksız. Ne zaman hangi sahile vuracağı da belli değil. Bu sorunu çözecek yeni bir kaptana da ihtiyaç duyuluyor. Seçimlerin yenilenmesi, insanların umurunda değil, sessiz ve umutsuz bir bekleyiş hakim.
Sıkışan İŞİD’li yetkililer T.C.’den yardım istiyorlar, „Biz yenilirsek, T.C. de bölünür“ diyorlar. İŞİD’li yöneticilerin bunu hatırlatmasına gerek yokki, zaten T.C. yöneticileri bunu başından beri biliyorlar. Şimdilik ellerinde kalan tek jokey Öcalan’ı geçici olarak kullanıyorlar ama nereye kadar?
Son çatışmalar, önce ülke genelinde başlamış gibi görünse de daha sonra toparlandı ve sadece Kürdistana sıkıştırıldı. Bu durum sadece 30 yıllık savaş alanı olan Kürdistan’ı terörize etmekten ve zaten savaş yorgunu olan, Kürd Milletini yormaktan başka hiç bir işe yaramadı diyemeyiz, T.C.’ye geçici de olsa bir nefes aldırdı. T.C.’nin amacı, acaba bu durumu siyasete dönüştürüp, yeniden batılı dostlarımın yanında olabilir miyim. BM sekreterinin açıklamalarında da görüldüğü gibi, batı T.C.’nin bu oyununu da yutmadı.
Zaten başından beri, bir devlet projesi olan Öcalandan başka, T.C.’ye el uzatacak kimse kalmadı. T.C. için Şam’lı Öcalan, İmralı’lı Öcalandan daha değerli idi. Zaten T.C.’nin isteği ile Şam’dan çıkarılmadı, başkaları Öcalan’ı Şam’dan çıkardı. Öcalan bir süre dolaştıktan sonra, Kenya’da konakladı. T.C. Kenya’daki Öcalan’dan çok rahatsız olmaya başladı ve oturdu Öcalan’ı götürenlerle zımni bir anlaşma yaptı ve Öcalan’ı getirdi ve İmralı adasına yerleştirdi. Yaptığı zımni anlaşmayı da tanımadığı gibi, biraz da Öcalan’ı biz kullanalım dedi. Hatta PKK’nin silah bırakmasına bile T.C. engel oldu. Kısaca; işte bu nedenlerden ve T.C.’nin Suriye’de oynadığı oyunlardan dolayı şimdi yalnız kaldı.
Ben bir yıl kadar önce Suriye’nin üçe bölüneceğini yazmıştım. Son çalışmalar bu üç parçanın sınırlarını belirleme çalışmalarıdır. Kuzey hattı Akdenize kadar Kürdistan, Şam’ın batısından Akdeniz boyu Nusayri devleti, güneydoğu da Araplar. Rusya da sonunda bu durumu kabul etti ve ABD önderliğindeki güçlere katıldı. Zaten bu safadan sonra Suriye’yi bir bütün olarak korumaya çalışmak, Nusayrileri götürüp Müslüman Araplara teslim etmek, Kürdleri götürüp Müslüman Araplara teslim etmek, akıl karı değildi. Bu akıl dışı tez, sadece T.C.’nin tezi idi ve bu nedenle de T.C. dışarda kaldı.
HDP genel Başkanı Demirtaş; Kürdistan’ı alev topuna dönüştüren ve Varto’da çatışmada ölen Kürd kızını çırılçıplak soyup dünyaya teşir eden hükümete, iki bakan vererek bu olanlara ortak olmuştur. Kürd Milleti ne olursa olsun bunu asla unutmayacaktır. Demirtaş’a oyunu verirken, bir eli de vicdanında olacaktır. Kardeşleşmek için tarafların yöneticilerinin neler yaptıklarını Kürd Milleti çok iyi görüyor. Bu efendiler, boynuna ip takarak Kürd çocuklarının cesetlerini zıhrlı araçların arkasından nasıl sürüklendiğini görmüyorlar mı? Demirtaş hala utanmadan, bu rezalete hangi yüzle kardeşleşme davetlerini yapıyor? Kürd Milleti; bu rezaleti unutup, bazı T.C. görevlilerini veya Bursalı Nursel Aydoğan’ı Diyarbakır’da milletvekili yapma gibi bir sorumsuzluğu yapacaklarına inanmıyorum. Eğer herkes yaptığından utanç duymuyorsa, o zaman sen utan, üstüne düşen görevini yap.
Çatışmaların başladığı son iki aydan beri, Türk Milleti, Türk aydınları, Türk siyasi partileri ve Türk basını tek vücut olmuş, PKK yöneticilerinin yarattığı terörü gerekçe göstererek, Kürd Milletine saldırıyorlar. Diğer taraftan PKK yöneticileri yaptıklarıyla, bunların değirmenine su taşıyor. Bir taraftan Türk zırhlı araçlarının arkasında, Kürdlerin cesetleri sürüklenirken, diğer taraftan siyasetçiler, bizim Kürd kardeşlerimizle hiç bir sorunumuz yoktur diyorlar. Sadece Cizre’de 9 günde 21 ölü ve Cizre ikinci Kobani’ye döndü. Efendiler eğer Kürdlerle sorununuz olsaydı neler olacaktı?
Türk tarafınıdaki bu asabiyetin, mutlaka bir nedeni olmalı. Türk tarafı yalnız kaldı, yalnızlığın verdiği korku ve telaş da asabileştiriyor. Bu asabiyeti açıkça dışa vuranların başında da Cumhurbaşkanı Erdoğan geliyor. Çünkü Erdoğan, derin devletin kapalı kazanında nelerin kaynadığını görüyor. Ayrıca Kasımpaşalı bir çocuğu buraya kadar taşıyanları, Erdoğan herkesten iyi tanıyor.
Tekrar ediyorum, Fettullah Gülen, Erdoğan ve Öcalan bir devlet projesidir. Bu proje soğuk savaş dönemine endeksli hazırlanmıştı ve son derece başarılı bir şekilde de devam ediyordu. Soğuk savaşın sona ermesi ve Ortadoğu’da siyasetin kaynamaya başlaması ile birlikte, bu proje de işlevini kayıp etti. T.C. soğuk savaşın hiç bitmeyeceğini düşünerek, tek proje ile hedefine varabileceğini düşünüyordu ama olmadı. Şu anda elinde ikinci bir projesi de yoktur ve dostlarından da ayrı düştü.
Derin devlet önce işlevini yitiren, nurculuğun başı Fettullah Gülen’in sahsında nurculuğu bitirdi. Eğer hükümetin resmi gazetesi Sabah’ı takip ediyorsanız, zavallı Gülen’in nasıl devleti ele geçirdiğini görürsünüz. Ancak bu saçmalara inanmak için insanın aptal olması gerekiyor. Şimdi sıra Erdoğan ve Öcalan’da. Kasımpaşalı bir çocuğun tek başına yola çıkarak, buraya gelebileceğine inanmak için insanın aptal olması gerekiyor. Öcalan’ın Urfa’dan tek başına yola çıkarak, buraya gelebileceğine inanmak için insanın aptal olması gerekiyor. Yukarda da belirttiğim gibi bunları buraya getiren derin devlet, Gülen’den kurtulduğu gibi şimdi de bu ikiliden kurtulmaya karar vermiş.
Kürd Milleti bunu çoktan görmüş ve önümüzdeki süreçte Öcalan’sız yoluna devam etmeye hazırlanıyor. PKK yönetimi biraz daha Kürdleri zorlarsa, aynı akibete uğrayabilir. ABD ve Rusya başta olmak üzere 60 devlet birleşmiş ve Kürdlerin yanında yer almış. Bundan sonra hiç bir güç bunların karşısında duramaz, buna PKK yöneticileri de dahil. Ortadoğu bunların istediği gibi şekillenecektir. Şu anda öncelikli istek Bağımsız Birleşik Kürdistandır. Türk tarafı da bunu görür ve buna göre yoluna devam ederse, daha az zarar görür ve gelecekte hem komşuları ve hem de batılı dostları ile daha rahat dostluk ilişkilerini oluşturur.
Türklerin vatan, millet ve bayrak naraları, Amerikalıların, Avrupalıların ve Rusların umurunda bile değil. Çünkü bunlar meseleye her biri kendi menfaatleri çerçevesinde yaklaşıyor. Siyasette inatlaşmak, siyasetin kanseridir, iflah olmaz. Bulaşıcı da olmadığı için, sadece sahiplerine zarar verir.
İbrahim Aksoy
Ekim 2015