Türkiye’de siyaset kaynıyor ama, derin devlet şaşkın, ne yapacağını bilemiyor. Rusya; elini güçlendirmek için, Ukrayna’ya saldırdı, beklemediği bir direnişle karşılaştı. Savaş uzadı, her geçen gün Rusya’nın aleyhine dönüşüyor. Batı; Ukrayna’ya her türlü desteği vererek, savaşı uzatıp, Putin’i yıpratıp etkisizleştirmeye çalışıyor. Zaten zor durumda olan Türkiye, Rusya’sını da kayıp ediyor, yaslanacağı dalı kalmadı.
Seçimler tartışılıyor, yedi başlı bir hükümet ülkeyi yönetmeye talip. Tartışmaları izlediğimizde, ortaklar büyük bir hevesle hazırlık yapıyorlar. Derin devletin mevcut koşullarda, ülke yönetimini bu yedi benzemeze teslim etmesi de pek mümkün görünmüyor ama, başka çaresi de yoktur. Paşalar Cumhuriyeti’nin baştan beri izlediği, Kürt düşmanlığı ve Kemalist Din siyaseti deşifre oldu. Bütün dünya ile siyasi ilişkileri kopuk bir ortam oluştu, siyasi kriz de ekonomik krizi doğurdu.
Türkiye’nin FETÖ’lü APO’lu siyaseti iflasını ilan etmek üzere. APO ve FETÖ’ye verdikleri destek gerekçesiyle, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olmasına karşı çıkıyor. Hatta Erdoğan; “İsveç terörist bir devlettir” diyor. İsveç; 1983 yılında APO’nun sığınma talebini red etti, Olof Palme 1984 yılında PKK’yi terörist ilan etti. PKK’yi terörist ilan eden ABD’den sonra ikinci devlettir. 28 Şubat 1986 yılında Başbakan Olof Palme eşi Lisbe’le sinema dönüşü, evinin yakınlarında silahlı saldırıya uğradı ve öldü. Bütün gözler PKK’ye yöneldi.
APO 19 yıl Suriye devlet mahallesinde oturuyor, Türkiye’ye karşı savaşıyordu, APO’yu neden Suriye’den istemediniz dese, Türkiye nasıl bir cevap verecek?
“90’lı yıllarda PKK’nin Hakkâri, Ağrı, Dersim ve Lice vadisinde dört tane eğitim kampı vardı, Türkiye bunları görmüyordu ama biz görüyorduk, APO’nun iltica talebini bunun için ret ettik” dese, Türkiye ne diyecek?
1991 yılında Yargıtay PKK toplu davasını usulden bozdu, İdam mahkûmu Rıza Altun ve Mustafa Karasu tahliye oldular. Her ikisi de şimdi Başkent Kandilde savaşı yönetiyorlar. Nurettin Demirtaş sahte rapordan birçok insanla tutuklandı. İlk mahkemede Nurettin Demirtaş tek başına tahliye oldu. Askerliğini yaptı, makamını da kardeşi Selahattin Demirtaş’a bıraktı dağa gitti. O günden beri de Başkent Kandilde yönetici. Bir zamanlar “Gel gayri bitsin bu hasretlik” deyip FETÖ’ye yalvaran Erdoğan, İsveç’i terörist devlet ilan ediyor.
Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine engel olmak, şemsiyeyle uçaktan atlamaktan hiçbir farkı yoktur. Türkiye bunların NATO üyeliğine asla engel olamayacak, kendi üyeliğini riske atmış olur. Sadece Rusya’nın gönlünü hoş tutmak ve Batı Kürdistan’da yerini genişletmek için siyasi bir oyundur. Rusya da Türkiye’nin gül hatırı için, AB ile ilişkilerini riske atmayacaktır. Erdoğan yarın vatandaşına dönüp, bütün isteklerimizi kabul ettirdik öylece üye oldular deyip, siyaset yapacak. Türkiye bu kadar riskli bir siyasi oyunu göze aldıysa, zor durumda demektir.
Türkiye ortağı NATO’ya rağmen, Kuzey Kıbrıs’taki işgalini sürdürüyor. Türkiye ortağı NATO’ya rağmen, Cihatçı örgütleri de yanına alarak, Kuzey Suriye’deki işgalini sürdürüyor. Türkiye NATO’ya rağmen, kendi PKK’si ile tavşan kaç, tazı tut oyunuyla, Güney Kürdistan’ı işgal etmeye devam ediyor. Şimdi de İsveç ve Finlandiya’yı terörist devlet olarak suçlayıp, NATO üyeliğine engel olmaya çalışıyor. Bu karşı çıkışın samimiyetine inanmak için, insanın çok saf olması gerekiyor.
Dünya siyasetinin gönlü Ukrayna’da, gözleri Ortadoğu’da. AB en geç 5 yıl içerisinde, Rusya’ya Petrol ve Gaz bağımlılığını ortadan kaldıracağını söylüyor. İran-Irak savaşı, ABD’nin Ortadoğu’ya çıkarma yapması, Suriye’deki gelişmelerden dolayı, AB enerji ihtiyacını karşılamak için, Rusya’ya yöneldi. Rusya’daki son gelişmeler, AB’yi yeniden Ortadoğu’ya dönmeye mecbur etti. Öncelik Ortadoğu’da barış ve huzurun sağlanması olacaktır. Büyük Kürdistan Projesinin haritası yavaş yavaş netleşmeye başladı. Burada en çok rahatsız olan ve zor durumda kalan da Türkiye’dir. Artık PKK bile Türkiye’ye yardımcı olamayacaktır. Çünkü o da Batının hedefinde yerini aldı.
İran’da hayat pahalılığı protestoları, yükselmeye başladı. İran’da ortaya çıkacak bir kaos, en çok da Türkiye’yi rahatsız edecektir. Burada 30 Milyondan fazla Azeri soydaş yaşıyor. Her ne kadar bugüne kadar sustuysa da Türkiye buna seyirci kalamayacaktır. Güney Azerbaycan, Türkiye için yeni bir savaş alanı olacaktır. Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’da savaş daha da hızlanacak, Türkiye için çok daha masraflı olacak. Böylece ekonomik sorunlar, daha da derinleşecek.
Türkiye ihracatının %60 kadarını AB ülkelerine yapıyor. AB ülkeleri de ihracatının sadece %1,0’ni Türkiye’ye yapıyor. AB sanayisine fason üretim yapıyor ve milyonlarca işçi çalışıyor. Güvenlik nedeniyle buna bir de turizm boykotu eklenirse, vay Türkiye’nin haline. Görüldüğü gibi Türkiye AB ile çelişmeyi asla göze alamaz. Bir metre boyundaki cüce ile, 60 metre boyundaki bir devin kavgası olur. Türkiye bir ara AB’yi mülteci göndermekle tehdit etti, onlar da tedbirini aldı, mülteciler Türkiye’nin başının belası oldu.
Dünya siyasetindeki gelişmeler, Kürdistan’ı daha da çekici hale getirdi. AB ülkeleri Petrol ve Gaz ihtiyacını karşılamak için, yeniden Ortadoğu’ya dönecek. Öncelikle bölgenin mevcut sorunlarını çözmek ve bölgeyi huzurlu konuma getirmek gerekiyor. Öncelikle Kürdistan sorununu adil ve makul bir çözüme kavuşturmak gerekiyor. Önümüzdeki süreçte, Kürdistan yeniden kaynaşmaya başlayacak. Burada en huzursuz ülke de Türkiye olacak.
PKK’nin hiçbir zaman samimiyetle “Bağımsız Birleşik Kürdistan” talebi olmadı. “Biz Türkiye’yi demokratikleştirmek için savaşıyoruz” diyorlardı. Son zamanlarda APO ve Başkent Kandil bunu açıkça dile getiriyorlar. Yaptıkları da bunu açıkça gösteriyor. Kuzey Kürdistan’ı bıraktı, Türkiye’yi de peşine takıp, çatışmaları Güney Kürdistan’a taşıdı. Güneybatı Kürdistan da aynı oyunla karşı karşıya. PKK 40 yıl kırsal alanda, TSK’ya karşı savaştı Türkiye’yi demokratikleştirdi, şimdi de savaşı güneye çekti, Suriye ve Irak’ı demokratikleştirmeye çalışıyor.
Bağımsız Birleşik Kürdistan Ortadoğu huzurunun garantisi olacak. Böylece tabandaki petrol de huzur içerisinde, istediği yöne akıp gidecek. Bunu en çok Kürt Milleti istiyor, AB ve ABD istiyor, herkesten çok da İsrail istiyor. Öyleyse buna hiç kimse engel olamayacak. Herkesten önce Başkent Kandil bu gerçeği kabul etmeli ve kendisini gözden geçirmelidir. Çünkü Batı, Kandil Ankara ilişkilerinden hiç haz etmiyor. Türk uçakları Kandil vadisinin üzerinden uçamıyor ama, müttefik uçakları çok rahat uçabilirler.
Süleyman Soylu hala APO’nun mal varlığını açıklamadı, bunu sadece ben değil, İsveç, Finlandiya ve NATO üyeleri de merak ediyor. En büyük merak da APO nasıl bu mülke sahip oldu?
Yedi kötü bir iyi etmez. Bir kötü her zaman, yedi kötüden daha iyidir. Hep birlikte göreceğiz.
Kürtler bu yedi kötüden ne kadar uzak dururlarsa, kendilerine o kadar yakın durmuş olurlar.
Mayıs 2022