
Batı Kürdistan beş yıldır canını dişine takmış, özgürlük mücadelesi veriyor. İŞİD Saldırıları ve yaptığı acımasız katliamlar, hala dünya kamuoyunun zihinlerinde tazeliğini koruyor. ABD’nin de desteği ile Kobani’de İŞİD’i püskürtmeleri hala insanların gönlünde yerini koruyor. İŞİD, başkenti olarak ilan ettiği Rakka’da günlerce süren çatışmalardan sonra yenilgiye uğradı. Elbette ki bu yenilgi on binlerce Kürt gencinin canına mal oldu. Batı Kürdistan’da Kürtler topraklarının önemli bir kısmını özgürleştirdi ve bugün üzerinde özgürce yaşamaya çalışıyorlar, dünya da buna olumlu bakıyor. En iyisi kendi aralarındaki birliği de sağladılar. Bütün dünya onları ibretle ve sevinçle izliyor.
Kürtler kendi topraklarında var olan Petrolü çıkarmak ve pazarlamak üzere, ABD’li bir firma ile antlaşma yaptılar. Dört başkentin dışında buna sevinmeyen kimse kalmadı. Konu ile ilgili açıklamalarını okuduğumuzda, APO’nun Baş Komutanı Cemil Bayık da çok üzülmüş.
“Suriye uluslararası alanda kabul edilen bir devlettir. Bu yüzden Suriye’nin yer altında, yer üstünde bulunan tüm kaynakları halka aittir, birilerinin malı değildir. Yani kimse bunu mülkü yapamaz” diyor.
Bu sözlerin sahibi Başkomutan Cemil Bayık. Başomutanın ağzından çıkan bu sözleri yazarken bile yüzüm kızardı. Acaba; 40 yıldır dağda yatıp kalkan, Kürtlerin özgürlüğü için mücadele ettiğini iddia eden Başkomutan da bu sözleri söylerken, biraz da olsa yüzü kızardı mı?
Suriye Petrol sahası, tamamen Kürtlerin topraklarıdır. 1926 yılında Ankara antlaşmasıyla Fransızların işgaline geçti, onlar da daha sonra, Araplara bırakıp, gittiler. İŞİD 2015 yılında işgalci Arapları kovarak kendisi o bölgeyi işgal etti. Kürtler batının da desteğiyle, canla, başla savaşarak, topraklarını İŞİD’in işgalinden kurtardılar. Şimdi kendi topraklarını diledikleri gibi kullanma hakkı Kürtlerindir. Başkomutan Cemil Bayık çatlasa da, patlasa da petrol Kürtlerindir.
APO 1980 darbesinden sonra gitti Suriye’ye yerleşti. Bir süre Şam devlet mahallesinde yüksek bir binanın dokuzuncu katında oturdu. Suriye devletine verdiği önemli hizmetlerinden dolayı, daha sonra aynı mahallede, yüzme havuzlu iki katlı bir villaya yerleşti. Cemil Bayık ve Kandil’in şimdiki yöneticileri de Beka Vadisinde Gerilla eğitimi yapıyor, arada bir arkadaşları Abdullah Çatlıyı ağırlıyor ve top oynuyorlardı.
APO Avenesi ile Şam’da lüks bir yaşam sürdürürken, Cemil Beka’da keyfine bakarken, Suriye Kürtleri nüfusa bile kayıt etmiyordu. Hiçbir gayrimenkulünü kendi adına tapulama hakkına sahip değildi. Çünkü nüfus cüzdanları yoktu. Bir Kürt işi nedeniyle şehre gitme zorunda kalsaydı, önce köy muhtarından bir belge alır, o belge ile şehirdeki karakola gider, kaydını yaptırır, karakol üç nüshalı bir belge hazırlar, nerede ve kaç gün kalacağını belirtirdi. Belgelerden biri karakolda kalır, ikisini de kendisine verir. Belgeyi alan şahıs da birisini kendisine diğerini de kalacağı adrese verirdi. O belge onun için, geçici bir vize sayılırdı. Şahıs ayrılırken, elindeki nüshayı kaldığı yere tasdik ettirip, onu Karakola götürürdü. Karakol da onun nüshasını tasdik ettikten sonra köyüne gönderirdi. Evet Suriye’de Kürtler böyle yaşıyorlardı. Cemil Şam’ın yollarında krallar gibi dolaşırken, hiçbir Kürt Cemil’in korkusundan sesini çıkaramazdı. Cemil’in sayesinde Hafız Esad’da gayet mutlu ve sorunsuz bir yaşam sürdürüyordu. Acaba Hafız Esad’ın isteği üzerine, Cemil Beka’da kaç Batı Kürdistanlıyı kurşuna dizdi?
Cemil; “Tüm kaynaklar halka aittir” derken, eğer biraz vicdanın ve yüreğin varsa, biraz da Suriye’de taht kurduğun süreci anlat bakalım, hangi kaynaklar Kürtlere aitmiş. APO avenesiyle Şam’da Esad’a hizmet ederken, Ankara bir gün resmi bir belge ile bunları Şam’dan istemedi. Cunta başı Kenan Evren, 17 bin insanı vatandaşlıktan çıkarırken, bunları vatandaşlıktan çıkarmadı. Demek ki bu birlikteliğe Ankara da ortak.
22 Temmuz 2015 yılında Urfa-Ceylanpınar’da iki Polis üçüncü kattaki evlerinde ölü bulundu. İkinci günü Cemil açıklama yaptı, “biz yaptık” dedi. Ben de o zaman, “Sokakta adam öldürme yetkisine sahip, silahlı iki kişiyi evinde öldürecek adamın yoktur. Cemil sen kendine iftira ediyorsun” diye yazmıştım. Cemil iki hafta sonra “biz yapmadık” diye açıklama yaptı.
Şimdi de Cemile soruyorum, Suriye’de “tüm kaynaklar halka aittir” açıklamasını yaparken sen utanmıyor musun?
Kürtlerin kendi topraklarına yeniden sahip olmaları, seni çok üzmüş olduğunu çok iyi biliyorum. 40 yıldır Türkiye ve Suriye’yi demokratikleştirmek için mağarada yatıp, kalkan Başkomutan olarak.
Ben daha önce de defalarca yazdım. Devşirme Türklerin tarih diye yazdıkları masallara sakın inanmayın. 30 Ekim 1918 Osmanlı koşulsuz ateşkes ilan etti ve Mondros ateşkes antlaşmasını imzaladı. Bu alın Osmanlı devleti sizin olsun, tepe, tepe kullanın demektir. Böylece hiçbir görüşmede söz hakları kalmadı. Müttefik güçler, Osmanlının işgal edilmemiş topraklarının geçici yönetimine de İngiliz General Charles Hamington’u görevlendirdi. Hamington hemen İstanbul’a gelip, görevinin başına geçti. Misak-ı Milli belgesini eline alarak, görev yerlerini öğrendi. Belirli vilayetlere de yönetici olarak İngiliz ve Fransız subaylar atadı.
İngilizler, Osmanlı topraklarını parselledi çok sayıda devlet kurdu, bunlardan birisi de Paşalar Cumhuriyetidir. O zaman ABD daha yeni İngiliz sömürge yönetimine son vermiş ve bağımsız devlet olmuştu. ABD barış görüşmelerine katılmadı, sadece önerilerini verdi ve Lozan antlaşmasını da imzalamadı. Senato 1926’da Lozan Antlaşmasını ret eden bir karar aldı.
30 Yıl önce Güney Kürdistan’da, beş yıldır da Batı Kürdistan’da yaptıklarına baktığımızda, ABD daha ne yapması gerekiyor ki, Kürtlerin yanında olduğunu göstersin? Ayrıca günümüzde bütün dünya devletleri ve Milletleri Kürtlerin yanında olduğunu haykırıyor. Kürtler masalları dinlemeyi bırakıp, gözünü açıp, gerçekleri görmek mecburiyetindedir. Başkomutan Cemil Bayık gibi, zalim Esad’ları destekleme gafletine kapılmamalıdır. Halepçe, Şengal ve Kobani unutulamaz. Dostların desteği yetişmeseydi ne olurdu?
Birinci dünya savaşı sürecine takılmadan, günümüzdeki süreci iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazı insanlar o süreci ve Kürtleri eleştirir. Bunlara sormak lazım, acaba bağımsız Suriye devletini kurmak için, hangi Suriye Kurtuluş Ordusu Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi verdi? Hangi Irak Örgütü Osmanlıya karşı bağımsızlık savaşı yaptı? Başta 1918 batı Dersim “Koçgiri” olmak üzere, Kürtler Osmanlıya karşı düzinelerce cephede bağımsızlık savaşı vermişlerdir.
İngilizler; kendilerini aşarlar korkusu ile bölgenin üç kadim toplumunun devletleşmesini istememişlerdir. İsrail ve Kürdistan’ı görmemezlikten gelmiş, Yunanistan’ı da küçük bir devlet olarak kabul etmek mecburiyetinde kalmış. Yunan topraklarının önemli bir kesimini ve nüfusun önemli bir kısmını Osmanlı Paşalarına teslim etmiş ve asimilasyonu izlemiştir. Demek ki devletleşme konusunda, Kürtleri suçlama yerine, İngilizlerin yaptıklarını görmek gerekiyor. Görüldüğü gibi gelişmeler karşısında, en az konuşan ülke İngiltere. Çünkü insanlar İngilizlerin bıraktığı pisliği temizlemeye çalışıyor.
Kürtler kendi tarihlerinde, dünyada hiç olmadıkları bir yerdeler. APO’nun Kandildeki avenesinin peşine takılmayı bırakmalıdırlar. Artık dünyada hiç kimsenin bunlarla siyaset yapmayacağını, ön görülen kelle ödülünden görmek mümkün. 40 yıldır APO’nun faaliyetleri, en ince teferruatına kadar izleniyor. İstihbaratların elinde yeterinden de fazla belge var. Başkomutan Cemil zaten belgeye yer bırakmadan, her şeyi kendisi itiraf ediyor. APO’nun peşine takılan insanların çok büyük kayıpları var ama daha fazla kayıp vermemek için uzak durmalıdırlar. Hiç kimse bir gün Batı Kürdistan’ın bu duruma geleceğini, tahmin bile edemiyordu, işte her şey ortada.
Cemil; siz Suriye’ de 20 yıl nasıl kaldınız ve Türkiye’nin haberi olmadı mı?
Cemil; bir PKK’linin katili olan, idam mahkûmu R. Altun ve M. Karasu’yu Yargıtay nasıl tahliye etti?
Cemil; APO’nun avukatı Mahmut Şakar, devletin askeri helikopteriyle Kandil’deki toplantınıza geldi, APO’nun mesajını okudu ve aynı helikopterle geri döndüğünde, siz ne yapıyordunuz?
Cemil; insanlar bu soruların cevabını çok merak ediyor.
Ağustos 2020