Üç haftadır saldırıyor Erdoğan, tüm yaşamı boyunca biriktirdiği kinle Afrin’e. Ne de olsa Türk-İslam Sentezi tornasından çıkma İslamo-Faşist biridir o, Müslüman Kardeşlik sosuyla kıvam bulan. Her solukta övündüğü Ecdadı’nın torunudur o, yakıp yıkmada usta.
Bahs eder Hrank Dink anlatılarında Siirtli bir Ferhan’dan. Boğaz’a bakan bir yamaçta geniş bir arazide oturur Ferhan. Dolaşır Hrant koca araziyi ve ilişmez gözüne tek bir ağaç. Ve sorar Ferhan’a nedenini. Ferhan’sa “diktiğimiz hangi ağacın meyvesini yedik ki” diyerek özetler bir asırlık tarihi.
Bazen beceremez insan, sade ve basit bir cümle ile anlatılmak isteneni bir kitapla. Bir asırlık zulmü, soykırım ve trajediyi dört kelimelik bir cümle ile özetleyen tecrübe sahibi bir ustadır Ferhan, koca tarihi bir çırpıda anlatan.
Kürde düşman Erdoğan, bakmaksızın hangi yakada olduğuna. Salt bu da değil, ister Arjantin’de, ister Çin’de olsun, Kürt elimine edilmesi gereken potansiyel teröristtir onun için. Bundandır emirkulu Canikli’nin “onlar etek giymiş teröristlerdir” deyişi yüzbinlerce Afrinli için. Bununla da yetinmez, bu tatmin etmez Erdoğan’ı. Kürdün yarattığı, sahip olduğu herşeye de düşmandır o. Kürt katledilecek, malı mülküyse talan edilecek ganimet. Bunu yapan her Türk ve Müslüman cennetliktir, Hurilerse sırada.
Saddam’ın 1980 sonuyla 1990’ların başında, İslam Devleti çakallarınınsa 2014 yazında Şengal’de yaptıklarının tekrarıyla Enfal ve ganimet peşinde çeteler. Kuzey yakasında onu aşkın kentin yerle bir edilmesi, binlerce Kürdün katledilmesi, yüzbinlercesinin evinden, barkından, işinden olması yetmedi ona. Şimdi sınır dışı yeni bir cephede.
Afrin cennet parçasıdır, bu dünyanın. Afrinliler tırnaklarıyla kazıyıp işlemiştir toprağı; yoktan var edenler sıralamasının en başlarında yer alan. Zeytin ağaçlarıysa kutsaldır o diyarların tümünde ve zulümdür dalına, yaprağına zarar verilmesi. Doyurur Zeytin Afrinlileri. Sabahları kahvaltı, öğle ve akşamları ise yağıdır savar ve birincin, katığıdır her türlü lokmanın. Yağı ve sabunu, hele de zeytinleri nam salmıştır Suriye ve Lübnan’da.
Şimdi çakal sürülerinin saldırısıyla karşı karşıya Afrin ve milyonlarca zentin ağacı. Sever her halk, her insan toprağını, yurdunu ve ülkesini. Ancak bir başkadır Afrinlilerin toprak ve yurt sevgisiyle zentinlerine düşkünlüğü. Üç haftadır saldırıyor Erdoğan TC’nin tüm savaş aygıtıyla ve yanına aldığı El-Kaide artıklarıyla. Beş yaşındaki çocukla, yaşını başını almış insanlar “topraklarımızı terk etmeyiz, öleceksek Afrin’de ölürüz” diyorlar hep bir ağızdan.
Bunu diyen, topraklarına ölümüne bağlı olan bir halkı dize getirmek, nasip olmadı hiçbir diktatöre, işgalci ve talancıya. Hele de Afrin gibi sert bir kayayla karşılaşmışsa vay haline onun ve kol-kanat gerdiği çakalların.
İşte Afrin, işte direniş! YPJ ve YPG savaşçıları yeni destanlar yazıyor sınır boylarında. Üç saatlik ömür biçmişti 18 Ocak’ta savaş borazanı Yenişafak Gazetesi. Üç haftadır ölülerini toplamakla meşgul işgal ordusu ve çapulcuları. Geçmedi tek bir Afrinli Erdoğan’ın safına ve terk etmedi yaşadığı toprakları. İmha edilmiş onlarca tank ve zırhlı taşıyıcı, alaşağı edilen helkopterlerle hayatını kaybetmiş yüzlerce TC askeri ve El-Kaide artığı ise diğer bir gerçeği bilançonun.
El ovuşturuyor ölüm makinası ustaları geldikçe Afrin’den haber; Rheinmetall, Heckler & Koch, Krauss-Maffai Wegmann ve diğerleri. Ne de olsa cepheye tank gerek, zırhlı taşıyıcı ve makinalı tüfek.
Sesleniyor Erdoğan muhtarlarına ve çekiyor mahalleye ajitasyon, aynı kumaştan olan, “hamdolsun askerlerimiz orada destan yazıyor” diyerek. Destanla kastı tavuk hırsızlığı ise, o başka. Üstlerine yok hırsızlık ve talanda, bir de ganimet seferlerinde, tecavüz ve mal-mülk talanında. Yeni çağın Saddam’ıdır Erdoğan, onun pratiğini dört dörtlük uygulayan ve aynı sona hızla yaklaşan!
Uluslararası hukuka aykırı ve suç, Erdoğan’ın bu işgal girişimi, Afrin’e yönelik bu saldırı. Ne BM Güvenlik Konseyi’nin bir kararı var, ne de Suriye’nin bir talebi ve daveti.
Böyle olduğu için de savaş suçu işliyor Erdoğan. Yönettiği Türkiye ise NATO üyesi. NATO’nunsa vermiş olduğu ne bir izin, ne bir vize sözkonusu. Ve kullanılıyor NATO silahları Afrin’e yönelik bu saldırı savaşında, istila girişiminde. Bombalıyor F-16 savaş uçakları NATO sınırları dışında sivil yerleşim birimlerini. Kullanıyor Leopard tanklarını sınır ötesi bir istila savaşında. Bunların tümü suç ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin gündemini ilgilendiren konular.
Suç, suç olmasına da, Kürtlerin sırtlarını dayayabilecekleri bir devlet yok. Herbiri kendi çıkarlarına bakıyor ve TC’nin bu saldırılarına sessız kalıyor, ikiyüzlü, çirkef bir poltikayla. Ne var ki Afrinliler direnişleriyle bu çakal sürülerini de topraklarından atacak, bu kirli oyuna da dur diyerek dünya vicdanının takdirini toplayacak, aynen Kobanê gibi.
Ayakta Kürtler dünyanın dörtbir yanında gece-gündüz. Koca deryaysa suskun Kuzey yakasında. Nefes aldırıyor bu suskunluk, bu sessizlik, bu pasiflik Erdoğan’a. 6-7 Ekim 2014’te Kobanê’ye destek amacıyla gerçekleştirilen eylemlerin yüzde onu Afrin için gerçekleştirilebilse, değişir durum. Ve Afrin bir başka direnir, Kuzey’deki kardeşlerinden aldığı destekle.
“Sen bakma havanın durgunluğuna, derya dediğin uyur uyanır” demiş şair. Bakalım o koca derya ne zaman uyanıp koşacak hawarına Afrinlilerin!
11.02.2018