Bilindiği gibi, Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı Türkçe sözlüğe göre, “Kemalizm Türklerin dinidir” diyor. Devşirme Osmanlı Paşaları, Osmanlı’ya kazan kaldırıp, 23 Ekim 1923 Tarihinde Cumhuriyeti kurdular. 3 Mart 1924 tarihinde, Halife Abdülmecid Efendiyi, bütün ailesi ile birlikte sürgüne gönderdiler ve var olan bütün dini kurumları yok saydılar. 1 Nisan 1924 Tarihinde Kemalist Din’in temel direği olan “Diyanet İşleri Başkanlığını” kurdular.
Türkiye’de her yıl ortalama 1200 yeni Cami ibadete açılıyor. Din işleri Müdürlüğü’ne bağlı, 120 bin civarında Cami, 23 Bin Kuran Kursu ve 179 bin memur çalışıyor. 2020 Yılı bütçesinden, Din Müdürlüğü’ne 11,5 Milyar lira ayrıldı ve 16 bakanlıktan sekizini geride bıraktı. Ayrıca Kavurma Bayramı’nda, ısmarlama kurban keser, Hac organizasyonu yapar, buralardan da para kazanır. Personel sadece “ben Müslüman-Hanefi’yim” diyenlerden oluşur. Bayanlardan Genel Müdür Yardımcısı ve Müftüler de var. Gerektiğinde şehit yakınlarını Hac’a gönderir.
Din işleri müdürlüğüne ayrılan 11,5 Milyar lira nereden geliyor? Elbette ki Anayasal kurallara göre kesilen vergilerden elde edilen paralar. Bu vergilerin içerisinde, banka faizleri, alkol paraları, şans oyunları, gayrimüslim ve ateistlerin paraları, hatta genelev patronlarının ödediği vergilerden, bütçe oluşuyor. Bu paralardan oluşan bütçeden maaşını alan bir adam, ancak Kemalist Din için, din memuru olabilir. Afiyet olsun.
Türkiye’de sadece, “ben Türküm, Müslümanım-Hanefi’yim” diyenler için, devlet bu olanakları sunar. Hiç kimsenin başka bir mezhepte ve inançta olma şansı bile yoktur. 120 bin Cami, 179 bin din memuru ve 11,5 milyar lira Müslüman-Hanefi’yim diyenlerin emrindedir. 20 milyon kadar Müslüman-Şafii yaşıyor. Daha önce Şafii Camileri vardı ama İnönü-Gürsel cuntasının başlattığı bir proje sonucu, günümüzde bir tek Şafii Camisi yoktur. 90’lı Yıllarda Diyanetin envanterine kayıtlı 3000 kadar Şafii Cami’sini TSK yıktı ama Diyanetin sesi çıkmadı. 15-16 Milyon kadar Alevi yaşıyor. 30 Kasım 1925 tarihinde çıkarılan 677 sayılı yasa ile Alevilik yasaklanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ve Anayasa Mahkemesi’nin lehte verdiği kararlara rağmen, Alevilik üzerindeki yasak hala devam ediyor. Bunların ibadethanesi Cem evleri üzerindeki yasak, devam ediyor. Devlet; 11,5 milyar liralık bütçe, 120 bin Cami, 23 bin kuran kursu ve 179 bin kişilik memur kadrosu ile sadece 35 milyon kadar Müslüman-Hanefi Türk’e inanç hizmeti sunuyor. Acaba Erdoğan inancına güvenmediği için mi, inanç özgürlüğünden korkuyor?
Türk, Müslüman-Hanefi olan bir bayan, Türban denen bir mendille başını bağlar. Çünkü Kemalist dinde kadının mahrem yeri, boynu ile saçlarıdır, buralarını görünmeyecek şekilde kapatırsa yetiyor. Kadın subay olur, polis olur, güreşçi, judocu, futbolcu, basketbolcu, gazeteci kısacası erkeğin yaptığı bütün işleri kadınlar da yapabilir. Boynu ve saçını göstermeyecek şekilde, başına mendilini bağlarsa yetiyor.
Geçtiğimiz günlerde, Erdoğan eşi Emine Hanım ile NATO toplantısına katılmak üzere, Londra’ya gitti. Emine hanım aynen M. Kemal’in eşi Latife Hanım gibi, başına mendilini bağlamış, Erdoğan’ın tokalaştığı bütün erkeklerle o da tokalaşıyordu. Ayrıca Erdoğan’ın 50-60 kişiden oluşan, Senfoni Orkestrası var. Yaptıkları İslam’a aykırı olsa da, Kemalist Din’e uygundur.
“Ne mutlu Türküm diyene” “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Yerli ve Milli” sloganları, Kemalist Din’in temel sloganlarındandır. Her Türk’ün bu sloganları günde beş kere kullanması gerekiyor. Yalnız “Yerli ve Milli sloganını biraz fazla, kullananalar var. O kadarcık da olur.
Nüfusu Türkiye kadar olan, bütün Dünya’nın dikkatlerini üzerine toplamış, Müslüman-Şii (Humeyni) inancını uygulayan İran’a bakalım. İran’da 70 bin Cami var. Devletten maaş alan tek Din adamı yoktur. Din adamlarının giderlerini cemaati karşılar. Camilerin yarısında din görevlisi yoktur, Cemaatten birileri bu görevi yapar. Din görevlisini cemaat seçer. İran’da 5 Milyon kadar Müslüman-Hanefi yaşıyor. Daha önce yoktu, son 30 yılda bunlara 10 bin Cami ayrılmış. Bunlarda da din adamını cemaati belirler. 150 bin kadar Ermeni ve 300 de Kiliseleri var. Humeyni Dini, Kemalist Dini’nden daha insaflı görünüyor.
27 Mayıs 1960 tarihinde, İnönü ve Gürsel cuntası yönetime el koyunca, Kemalist din süreci hızlandı. Devletin sağ kolu olan Kasım Gülek, Nurcular Tarikatını kurdu başına da, 22 yaşındaki Fetullah Gülen’i getirdi. Zaman içerisinde bütün Şamanlar (tarikatlar), Gülen’in Nurcu Tarikatına bağlandı. Kemalist Din hızla yayılmaya başladı. Abi evleri oluştu, gençler Abi evlerinde eğitilmeye başladı. Erkeklerin eğitiminden Abiler sorumluydu. Abilerin abisi direk Gülen’e bağlıydı. Devlet kadrolarına insan yetiştirip, yerleştirdiler. Örgütlenmek için Cemaat okullar açılarak yurt dışına taştı. Kültür Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı aracılığı ile, her yıl yurt dışarıdaki okullar için, Türkiye’de Türkçe Olimpiyatları düzenliyorlardı.
Bayanların eğitiminden de Ablalar sorumlu idi, Ablalar da ablaların ablası, Şule Hanım diye bir bayana bağlıydı. Şule Yüksel Şenler Hanım İstanbul’a yerleşen Kıbrıs göçmeni bir ailenin kızıdır. Orta birden sonra okulu terk ediyor ve bir mağazada çalışmaya başlıyor. Genç yaşta evleniyor ve 21 yaşında gazeteciliğe başlıyor. İnönü, Gürsel cuntasının 1960 tarihinde yönetime el koyması ile gazeteci Şule Hanım, dini konferanslar vermeye başlıyor. Ayrıca Şule İslami harekette, kadınlardan sorumlu, Ablaların, Ablasıdır. İlkokul mezunu meşhur gazeteci dini konferanslar veriyor, nasıl oluyor demeyin. Devlet yürü ya vatandaşım derse, neden olmasın?
Şule Hanım; 1965 yılında Urfa’da kürsüye çıktı, her zaman olduğu gibi, üzerinde siyah burkası vardı. Elindeki çantasını masaya koydu, üzerindeki siyah burkayı çıkardı, yırttı yere savurdu. Döndü parmağını da uzatarak, “bu bir Arap örtünmesidir, sakın bunu kullanmayın”. Çantasını açtı içerisinde mendilini çıkardı, başına bağladı. Çenesinin altında mendilini tutarak, “bakın işte Müslüman Türk kadının örtünmesi budur” dedi. Bunun adı da Türbandır. Tür (k) Ban (t) evet görüldüğü gibi adı da Türkçe Türban, bu ismin mucitlerini ödüllendirmek lazım. 1965 tarihinden beri, Türkiye’de Müslüman olduğunu iddia eden kadınlar, Şule Hanım modası ile dolaşır. Şule hanım, 29 Ağustos 2019 tarihinde vefat etti. Kemalist örtünme şeklinin hocası ve emektarıdır.
Türkiye’de insanlara İslam diye dayatılanların, İslam’la ne alakası var? Din işleri müdürü Ali Erbaş, 179 bin çalışanı ile maaşlarını nereden aldıkları ortada. İslam’da bunlara din adamı diyen çarpılır. Ayrıca İslam’da dini kurum olmaz. Ali Erbaş da Allaha değil, kime hizmet ettiğini çok iyi biliyor. Eğer bunlarda birazcık vicdan varsa, İslam’ı ağızlarına almazlar.
Devlet FETÖ’cülererin peşinde, devlet kurumlarını hallaç pamuğuna çevirdi, FETÖ’cüleri arıyorlar. Efendiler; bütçeden 11,5 milyar lira pay ayırdığınız din Müdürlüğünde, FETÖ’cü olmayan var mı? Din müdürlüğüne elini sürenin eli yanar, onun için herkes oradan uzak duruyor. Yargıyı, orduyu, kısacası bütün devlet kurumlarını ele geçiren FETÖ hareketi, Din işleri Müdürlüğüne dokunmamış.
Yıllardan beri AB ülkeleri içerisinde de çok sayıda, FETÖ’cü ve 6 binden fazla camisi var. AB 50 yıldan beri bunu izliyor, çok iyi tanıyor ve ne yapmak istediğini çok iyi biliyor. İnönü-Gürsel cuntasının görevlendirdiği FETÖ, cuntanın Türk-İslam siyasetinin temel lokomotifidir. Türkiye bu hareketten huzursuz olduğunu söylese de, hala din müdürlüğü ve ona ayırdığı bütçeyle de desteklediği ortada. İslam’da din müdürlüğü diye bir kurum olmaz. Kemalistlerin FETÖ için oluşturdukları bir kurumdur. Hiçbir Müslüman ülkede böyle bir kurum yoktur.
ABD anti komünist bir hareket olduğu için, başta FETÖ’yü destekliyordu. Yoldaş İmparatorluğu’nun dağılmasıyla, FETÖ yayılmacılığı ABD için sevimsiz olmaya başladı ve yardımları kesti. Türkiye 2010 yılına kadar FETÖ’ye mali destek vermeye devam etti. Türkiye FETÖ’yü ABD’den istiyor ama, onu yeşil pasaport ile ABD’ye gönderenin kim olduğu hala bilinmiyor. FETÖ’cü hareketin yayılmacılığını engellemek için, ABD Gülen’i rehin tutuyor ve tutmaya da devam edecek.
Türkiye’nin dışında, Dünyada hiçbir devlette, yasayla inanç yasaklanmamıştır. Türkiye’de 15-16 Milyon Alevi yaşıyor. 677 Sayılı yasaya göre, Alevilik yasaktır. 20 Milyon kadar Şafii yaşıyor, Türkiye’de bir tek Şafii Camisi yoktur. Geçmişte kapının üzerinde Şafii Camisi yazılı yazıların üzerini sıva ile kapattılar. Hiçbir Müslüman ülkede Din adamının maaşı devlet tarafından ödenmez. Dünyada hiçbir ülkede yasayla inanç yasaklanmamıştır. Türkiye hariç.
İslam dininin haram saydığı bir işi yapmak, Allah’ın kitabına ve onun Resulüne isyan etmiş sayılır.
Türkiye kendi inancına güvenmediği için, inanç özgürlüğüne karşıdır.
Kölelikten daha kötü olan, köleliğe alışmaktır.
Aralık 2019
İbrahim Aksoy