Tarihin bir cilvesi olsa gerek.
NATO 70 yıllık karşıtlarını, 67 yıllık üyesine karşı korumaya aldı.
Kürtlerin Osmanlıya ve Osmanlının mirasçısı olan Türkiye’ye karşı mücadelelerinin tarihi geçmişi, yüzyıllara dayanır.
Özellikle son 200 yılda onlarca isyan ve kalkışma gerçekleşti.
Ne yazık ki her seferinde yenilgiye uğrayan Kürt halkı katliamla, kan ve gözyaşıyla karşı karşıya kaldı.
Köyler, şehirler yakılıp yıkıldı.
Sürgün ve göçertme sonucu Kürdistan coğrafyasının demografik yapısı değişime uğradı.
Baskı ve asimilasyon çarkı, amansız bir şekilde işletilerek, Kürt halkı dilinden, tarihi geçmişinden, ulusal değerlerinden kopartıldı.
Bir süre önce ABD Başkanı Donald Trump, Kürt-Türk savaşının 100 yılık bir geçmişe sahip olduğunu telaffuz edince, ne hazindir ki, Türklerden önce Trump’a cevap, son 36 yıldır Türk devletine karşı aralıksız olarak savaşan Kürtlerden geldi.
Her ne kadar Trump yuvarlak hesapla 100 yıl dediyse de, tarihe geçen isyanları esas aldığımızda, Kürt-Türk savaşının geçmişi, Trump’ın belirttiği rakamın en az iki katı olarak karşımıza çıkar.
Babanzade Abdurrahman Paşa İsyanını (1806) başlangıç olarak kabul edersek, 214 yıl…
Botan Miri Bedirhan Bey İsyanını (1847) esas alırsak, 173 yıl…
Şeyh Ubeydullah Nehri İsyanına (1880) göre 140 yıl…
Koçgiri İsyanı ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra (1918-21) başlamış ve tam 3 yıl devam etmiştir. Bu isyanın üzerinden geçen süre, 102 yıl…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra çıkan ilk isyan olan Şeyh Said İsyanını (1925) esas alırsak 95 yıl…
Ağrı İsyanına (1926-30) göre 94 yıl…
Dersim İsyanını (1937-38) esas aldığımızda ise, bu sürenin 82 yıl olduğunu görürüz.
Kürt mücadele tarihini kendileriyle başladığını ileri süren PKK’nin ilk silahlı eyleminin (1984) üzerinden bile, 36 yıl geçmiş…
İsteyen gönlüne göre bir isyanı başlangıç olarak kabul edebilir.
Başlangıç olarak kabul edilen her bir isyan da, her halükârda Trump’ı doğruluyor.
Murat Karayılan’ın Trump’a olan itirazını esas alıp, PKK’nin 36 yıllık savaşının Kürt-Türk savaşı olmadığını doğru kabul etsek te, bu, ne Trump’ın belirttiği süreyi ne de var olan tarihi gerçeği değiştirir.
Kürt mücadele tarihinin NATO ile ne alakası var, dediğinizi adeta duyar gibiyim.
NATO’nun kuruluş tarihi 1949.
Yani Dersim İsyanından tam 12 yıl sonra.
Türkiye’nin NATO’ya üye olduğu tarih ise, 1952.
İsyanlar ve her isyan sonucunda yaşanan yenilgi ve katliamlar sonucu Kürt halkının direnme gücü kırıldı, yeniden toparlanıp direnme azminin yerini umutsuzluk aldı.
Özellikle Dersim İsyanı sonrası Kürdistan’da uzun bir sessizlik dönemi yaşandı.
1950’li yılların sonuna kadar Kürdistan’ın kuzeyinde adeta bir yaprak bile kıpırdamadı.
Mele Mustafa Barzani’nin Kürdistan’ın Güney’ine dönüşü, Kuzey’deki Kürtler arasında da bir dalganın oluşmasına yol açtı. Özellikle de Türkiye metropollerinde okuyan üniversite gençliği arasında, yeni bir heyecan ve mücadele ruhunun filizlenmesine vesile oldu.
Ancak Kurdi bir damara sahip olan ve ulusal talepleri önceleyen bu kesim, Dünya’da esen sosyalizm rüzgarının etkisiyle farklı bir mecraya savruldu. Türk sol hareketlerinin birer etkisiz elemanları olarak anti emperyalist, anti kapitalist, dolayısıyla anti NATOcu olarak siyaset sahnesinde yer aldılar.
1970’li yılların başlarında ise, bunlardan belirli bir kesim Türk sol hareketleriyle sadece evini ayırarak, işçisi, kapitalisti olmayan, hatta emperyalizm ve NATO ile direkt bir sorun yaşamayan Kürdistan’da, yine emperyalizm ve NATO karşıtlığını önceleyen bir formatla yoluna devam etti.
Sovyetlerin çöküşüyle, Ruslardan daha fazla gözyaşı döküp, karşıt oldukları kutbun tek başına dünyaya yön vermesine kahrolup, çaresizlik girdabında birer birer kayboldular.
Ancak kendilerinden sonraki nesillere aktardıkları ideolojik kodları tümden yok olmadı.
Bu nedenle ABD’nin Irak’a müdahalesine, NATO’nun Kürdistan’ın Güney’ine kalkan olmasına, eski alışkanlıklarla yaklaşıldı.
ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik yeni politikasına, ortak çıkarlar yerine, uzlaşmaz çelişkiler esas alınarak bakıldı. Kürt halkının ABD ve müttefikleri tarafından her an satışa çıkarılacağının tellallığı yapıldı.
Umdukları gerçekleşmeyince, bu kez, „ABD Türkiye’ye rağmen bağımsız bir Kürt devletine onay vermez“ söylemi tedavüle sokuldu.
Rojava’da yaşanan son süreçle birlikte, bir kez daha yeni satış senaryoları, ihanet, yarı yolda bırakılma gibi kavramlar üzerinden haklı çıkma umutları…
Derken, NATO’nun kuruluşunun 70. Yıl toplantısı Londra’da yapıldı.
Toplantıda NATO’nun 67 yıllık üyesi olan Türkiye, müttefiklik hukukuna dayanarak Kürtleri partnerlerine şikâyet etmekte…
NATO ise, 70 yıl boyunca kendisine karşı Türk solcularıyla birlikte isyan bayrağını sallayan Kürtleri, üyesi olan Türkiye’nin bombalarından korumak için şemsiye açıp onları korumaya almakta…
Kısa bir dönemde de olsa NATO karşıtı isyan bayrağını sallayan bir Kürt olarak düşünüyorum da, NATO mu değişti?
Yoksa birileri hedef şaşırtmak için mi Kürtleri yıllarca NATO karşıtı olarak konumladı?
Ne dersiniz…
05.12.2019