Türkiye 9 Ekim günü Batı Kürdistan’a saldırdı, bütün dünya ayağa kalktı ve Kürt Milleti’nin yanında olduğunu ilan etti. Ellerinde Kürdistan bayrağı ile saldırıyı protesto ettiler. Türkiye’de 35 Milyon kadar Kürd yaşıyor, bunların en az 30 Milyonu savaşa karşı olduğunu söyler ama 30 Kürt sokağa çıkıp savaşı protesto edemedi. Bu devşirme Türklerin, Kürtleri ne kadar çok sevdiklerinin açık işaretidir.
AB ülkelerinde protestocu Avrupalıların ellerinde Kürdistan bayrağı var ama Kürtlerin önemli bir kesiminin elinde, Kürdistan bayrağı yoktu. Efendim bu bayrak Barzani’nin bayrağı imiş onun için ellerine almamışlar. Kürdistan bayrağı, Kürdistan’ındır, Barzani’nin özel mülkü değildir. Kürtler artık bunu görmeli, engelleri ve engel olanları aradan kaldırmaları gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de Cumhuriyet Bayramı kutlamaları vardı. Türkiye tek vücut olmuş, bayramı kutluyordu ve kendilerine bu bayramı hediye edenlere minnetlerini sunuyordu. Devşirme Türk aydınlarının anlattığı masallar daha da abartılı idi.
Mustafa Kemal tek başına pusulası bile bozuk olan, eski bir gemiye binmiş, işgalci gemiler arasından gizlice Samsun’a geçmiş, oradan da Ankara’ya varmış ve saraya karşı baş kaldırmış.
Kemalistlerin uydurmasyonu, Mustafa Kemal Saraydan 30 bin altın harçlık alarak, Sarayın özel yatı Bandırma isimli gemiye 29 arkadaşı ile ve yanına atlarını da alarak bindiler. Önce Samsun’a, oradan da Ankara’ya gittiler. 17 Şubat 1920 de İstanbul Meclisi Mebusan Misak-ı Milli (mevcut sınırlar) kararını aldı. Efendiler; işgal altındaki bir başkentin parlamentosu böyle bir kararı alamaz. Ayrıca; karardan bir gün sonra, Ankara’ya gizlice kaçan, Mustafa Kemal bu kararı alan parlamentoya, kutlama telgrafı gönderdi. İstanbul parlamentosunun aldığı kararlar, Saraya baş kaldıran bir Paşayı ilgilendirmez. Mustafa Kemal 1926 Ankara anlaşmasında Misak-ı Milli ile belirtilen toprakların bir kısmını, İngilizlere, Fransızlara ve Yunanlılara hibe etti.
Bir Fransız’a ya da bir Avusturyalıya, ‘sizin Cumhuriyeti kim kurdu’ diye sorsan, adam ‘ulan sen manyak mısın bana ne’ diye cevap verecektir. Cumhuriyet ilahi kutsal bir olgu değildir, bir yönetim biçimidir. Önemli olan insanların nasıl yönetildiği. Avrupa’nın önemli bir kesimi Krallıkla yönetiliyor. İngiltere’yi 65 yıldır 90 yaşındaki bir bayan yönetiyor. Mustafa Kemal’in Cumhuriyetinde, işsizlikten ve siyasi baskılardan kaçan 5 Milyon devşirme Türk, Avrupa’daki Krallıklarda yaşamaya çalışıyorlar. Devşirme Türklerin Cumhuriyetle ilgili yazdıkları ve söyledikleri ciddiyetten yoksun.
“Gazi Mustafa Kemal” Efendiler Müslüman bir ülkede gazinin heykeli dikilmez, bir Müslüman, heykelin önüne dikilip saygı duruşunda bulunmaz, çünkü haramdır. Heykelin karşısında saygı duruşunda bulunan bir insan asla Müslüman olamaz, puta tapan olur. Bunu tartışmak cehalet değilse, kötü niyettir. Hatta Müslüman subay bir bayan, Türban takar mı, takmaz mı tartışmaları yapılıyor. Efendiler müsaadenizle, Müslüman bir bayan subay olamaz. Nüfusunun %99’nun Cumhuriyet döneminde doğan ve Cumhuriyet terbiyesi almış bir ülkede, tartışılanların seviyesine bakın.
Paşalar Cumhuriyeti, böylesi içi boş meseleleri tartışa, tartışa bu günlere geldi. Aslında siyasiler insanları asıl meselelerden uzak tutup, boş şeylerle tartıştırmak için bunu bilerek yapıyorlar. Ekonomik sıkıntılardan dolayı, aile boyu intiharlar başlamış, çocukları Avrupa Krallıklarında iş arayan anneler, oturmuş Cumhuriyeti kuranların arkasından ağlıyorlar. Alın size Cumhuriyet.
Sadece Türkiye değil, İngilizlerin birinci dünya savaşında kurduğu bütün devletlerde, büyük huzursuzluklar yaşanıyor. O gün İngilizler bunu bilerek yaptılar. İngilizler; Osmanlı, Alman ve Çar İmparatorluklarını dağıtınca, Dünyanın tek hâkimi oldular. Görülen lüzum üzerine kurdukları devletleri de kendisine bağımlı kılmak için sorunlar bıraktılar.
Berberileri parçalayarak, Fas, Tunus, Cezayir ve Libya Müslüman Arap devletlerini kurdular. İspanya’yı işgal eden Tarık Bin Aziz bir Berberi komutandır. Fatımi Mısır’ı Müslüman Arap yaptılar. Suriye’deki Nusayriler’in topraklarına Arap bir devlet kurdular. Irak ve diğer küçük ülkeler de aynı sorunla oluştu. Kurulan devletler arasında, Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi veren tek devlet, Sudi Arabistan’dır. İngilizler gördükleri lüzum üzerine kurdukları her devletin başına kendilerine sadakatle bağlı bir kral ya da bir cumhurbaşkanı atadılar, böylece kendilerine bağımlı
Huzurlu bir Ortadoğu oluşturdular.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD’nin hakimiyeti ele geçirmesi ve Lenin’in yoldaş İmparatorluğunun ortaya çıkışı ile ABD dengeleri koruma siyaseti izledi. Ortadoğu için, için kaynadı ama sesi dışarı çıkmadı. Yoldaş İmparatorluğunun dağılmasıyla, kaynaşma başladı. İngilizlerin bölgede bıraktığı birinci sorun, yukarda saydığım devlet şekilleridir. Osmanlı İmparatorluğunu dağıttı, yerine 23 devletten oluşan, Müslüman Arap İmparatorluğunu yarattı. İkincisi bölgenin iki kadim toplumu olan, İsrail ve Kürdistan’ın devletleşmesine engel oldu. Kurulan devletlerde azınlık hakları yok sayıldı, Ulusal ve İnançsal asimilasyon hızlandırıldı. Devletler her ne kadar Müslüman olduğunu iddia etseler de herkes kendi ulusal İslam’ını uyguladı. Çünkü devşirme Türklerin Cumhuriyeti, İslam hilafetini de kaldırmıştı. Bu insanlık dışı uygulamalar ve Lenin’in yoldaş imparatorluğunun da dağılması, Ortadoğu huzursuzluğunun sebebi olmuştur.
Günümüzde Ulusal İslam’a karşı çıkıp, Kuran’ı İslam’ı savunan birçok örgüt ortaya çıktı ve bunun için savaşıyorlar. El Kaide, Hamas, Hizbullah, İslami Cihad, Nusra, Tahrir El Şam ve İŞİD bunlardan bazıları. Ulusal İslam yöneticileri, tanrılarla kendilerini ortaklaştırmış ve bazı durumlarda kendilerini yarı tanrı konumunda görüyorlar. Kendi içerisindeki ulusal azınlıkları, kendi din kardeşliği çağırılarıyla asimile etmeye çalışıyorlar. İşte bu davranış, yukarda saydığım İslami örgütlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Görüldüğü kadarı ile bu durum Ortadoğu’da bir süre daha devam edecek.
İran din kardeşliği çağırılarıyla, Azerileri ve Kürtleri Acemleştirmeye çalışıyor, Irak din kardeşliği çağrılarıyla, Kürtleri Araplaştırmaya çalışıyor, Türkiye din kardeşliği çağrılarıyla, Kürtleri Türkleştirmeye çalışıyor. Bu durum diğer bütün azınlıklar için de bütün Müslüman ülkelerde devam ediyor. Libya; Berberi’yi, Mısır; Fatımi’yi, Suriye; Nusayrileri ve Kürd’ü Araplaştırmaya çalışıyor.
Ortadoğu’nun huzuru için ulusal ve siyasal haritası yeniden belirleniyor. Bölgedeki ülkelerin önemli bir kesimi, sonucu kabullenmiş, Ulusal İslam’dan uzaklaşmaya başladı. Irak ve Suriye istenilen noktaya yaklaştı. İran; Humeyni’nin oluşturduğu Ulusal İslam’ından vazgeçmek istemiyor. Ancak Acemler, nüfus olarak kendilerinden çok daha fazla olan, Azerileri, Kürtleri ve diğer azınlıkları, din kardeşliği naralarıyla, daha fazla bir arada tutma takati kalmadı.
Türkiye; yüz yıldan beri, Kemalist Din ile yaratmaya çalıştığı Müslüman Türk devleti çalışmaları, fırtınaya yakalanmış kenger dikeni gibi, nerede duracağı belli değil. Kendi yarattığı çift hisarlı kalede kendini korumaya çalışıyor. Bunlardan biri, Din ihracatçısı FETO hareketi. Dünya bunu çok iyi biliyor ve bu hareketi çok iyi tanıyor. Gerçek anlamda kerpiçten Hisar, korunaklı değil.
İkinci savunma Hisarı ise APO ile oluşturduğu Hisardır. APO hareketi 35 yıldır, sadece Türkiye’de değil, dünya siyasetinin içerisinde. Dünyada bu siyasetle müşerref olmayan kimse kalmadı. APO hareketi Türkiye için kof bir savunma hisarı. Bunun da Türkiye’ye bir faydası yoktur.
Türkiye’nin “Ben APO ve FETO terör örgütlerine karşı kendimi koruyorum” söylemleri dünyada pek itibar görmüyor. Bunu en son, Batı Kürdistan saldırısında, dünyanın ayağa kalkarak gösterdiği tepkide gördük. Elbette ki ülkeyi yönetenler ve yönetmek isteyenler de bunu görüyor. Bunların bir kere değil, kırk kere düşünmeleri gerekiyor.
Cemil Bayık Kürtleri birleşmeye davet ediyor. Bunun için Kürt aydınlarından bir heyetin oluşmasını istiyor. Türkiye’de Kürt aydını kalmadı, 19 600,- Kürt aydını faili devlete ya da APO’ya kurban gitti. Eğer Cemil bu çağırısında samimi ise, mağarasını ve görevini bıraksın, arkadaşlarını yanına alsın, Osman Öcalan’a komşu bir yerlere taşınsınlar. Engel aradan kalkınca, yeni nesil Kürtler de sorunsuz birleşirler. Sanıyorum Cemil birlik çağırısını, İran ve Türkiye’nin bölünmesine engel olmak için yapıyor. PKK hep böyledir, sıkıştığı zaman, birlik naraları atar.
Cemil; Kürtlerle birleşmeyi bırak, Türk solu ile birliğinize, nazar değmesin.
Kürtler; Mazlum Kobani sayesinde, sadece Kürtlerle değil, bütün Dünya ile birleşti.
Kasım 2019
İbrahim Aksoy