Zamanı biraz geriye çevirip baktığımızda, İran-Irak savaşında Saddam’a milyarlarca dolar yardım eden El Sabah ailesi, 2 Ağustos 1990 tarihinde, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’nin saldırısına uğradı ve kısa sürede Saddam Kuveyt’i işgal etti. Kutlamalarda Saddam eline büyük silahı alır, tek elle havaya ateş eder, havasını atardı. Aynı Saddam; 14 Aralık 2003 tarihinde, bir fare deliğinden kafasını uzatıp dışarı çıkarken, görüntüleri hala zihinlerde tazeliğini koruyor. Saddam tek başına, yalakalarından yanında hiç kimse yoktu.
9 Ekim 2019 Çarşamba günü saat 16,00’da, Türk Ordusu ve müttefiki ÖSOistan Ordusu birlikte, Batı Kürdistan’a karşı saldırıya geçti. Bu bir işgal hareketidir demek, devşirme Türklere göre suç sayılıyor. Türk ceza yasalarına göre, savaşa karşı olmayı suç sayan hiçbir madde yoktur. “Biz Kürtlere karşı değil, teröre karşı savaşıyoruz ve sınırımızda bir terör devleti istemiyoruz” diyorlar. Acaba Türk Ordusu kimlerle birlikte teröriste karşı savaşıyor? ÖSOistan ordusu; Müslüman Kardeşler, Hizbullah, Çeçenler ve İŞİD’e bağlı bazı gurupların da içerisinde bulunduğu ve Esad rejimine karşı savaşan onlarca İslam-i örgütten oluşuyor.
Eğer bir devlet, diğer devletin rızası dışında, ordusu ile o devletin topraklarına saldırıyorsa, bu bir savaştır. Saldırgan devlet, ele geçirdiği şehirlere kendi bayrağını dikiyorsa, bu bir işgaldir. Çakallar bulundukları yerlerde sahalarını, çalılara işeyerek belirlerler. İnsanlar da kendilerine ait olan yerlere bayraklarını asarak belirlerler. Türkiye’nin savaşarak ele geçirdiği, Suriye’ye ait şehirlerde, Türk Bayrakları dalgalanıyor. Bu işgal değil de nedir?
Osmanlı Paşası Mustafa Kemal Mayıs 1919 tarihinde, bazı arkadaşlarıyla bir gemiye bindi ve Samsun’a oradan da Ankara’ya geldi. İstanbul’daki Paşaların önemli bir kesimi, gizlice Ankara’ya geldi ve Mustafa Kemal’e katıldı. Paşalar kendi aralarında hemen bir parlamento oluşturarak, bir hükümet kurdular. İstanbul’daki Padişah bunları ihanetle suçladı, başta Mustafa Kemal olmak üzere bazıları hakkında ölüm fermanı çıkardı. O zaman terörist deyimi icat edilmemişti, yoksa Mustafa Kemal ve arkadaşlarını terörist ilan edileceklerdi. Bu Paşalar, Sultanlığa ve Hilafete son verip, kendilerine bir Cumhuriyet kurdular. Nasıl ki Osmanlı Sultanının rızası dışında, ihanetle suçlanan Paşaların kurduğu Türkiye Cumhuriyeti terörist bir devlet değilse, Esad’a karşı savaşan PYD’nin de kuracağı Kürdistan, terörist bir devlet olamaz. Bosnalılar da, Yugoslavya rejimine karşı savaştı ve başta Türkiye olmak üzere bir çok devletin desteği ile Bosna Hersek Devletini kurdular. Hiç kimse Bosna’yı teröristlikle suçlayamaz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Türk siyaseti tek vücut olmuş birbirine yapışmışlar, sanki kör perçin olmuşlar. Bunları ayıranlara aşk olsun. Kılıçdaroğlu; “Allah, evlatlarımızı muzaffer eylesin”, Bahçeli; “Gazamız mübarek zaferimiz mutlak olsun”, Akşener; “Askerlerimizin ayağı taşa değmesin” ve Karamollaoğlu; “Devletimize feraset ve dirayet diliyorum” diyorlar. Acaba Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerini dinleyen ve seçimlerde Kılıçdaroğlu’nu destekleyen bazı Kürt büyüklerinin yüzü kızarıyor mu? Bu yüzsüz Kürtleri bir kenara bırakalım. Türk siyasiler Kürtlere örnek olmalı. Kürtlerin de birbirlerini kucaklama zamanıdır
Sadece siyaset değil, Sporcular, Sinemacılar, Edebiyatçılar, Bazı Kuruluşlar ve hatta sendikacılar bile savaşı destekleyici açıklamalar yaptılar. Bir emekçi sendikasının, bu kadar savaş sevdalısı olmasını anlamak mümkün değil. Savaş nedeni ile ortaya çıkacak, ekonomik sıkıntıların acısını sendikacılar değil emekçiler çekecek. Demek ki tuzu kuru sendikacılar, savaşın ne anlama geldiğini bilmiyorlar ama yakında öğrenirler.
Halepçe, Referandum, Şengal ve Kobani olayları ile bütün dünya Kürt Milletinin mazlumiyetini kabul etti. Türk Ordusu ve ÖSOistan Ordusunun Batı Kürdistan’a saldırması ile bütün dünya, Kürt Milletinin yanında yerini aldı, Bütün dünya devletleri Kürtlerin yanında olduğu açıklamalarını yaparken, Kürtleri destekleyen karşı tedbirler de almaya başladıkları açıklamaları yapıyorlar.
Bütün Kürtler Cemil Bayık’tan bir açıklama beklerken, Duran Kalkan patlattı. “Türkiye ve İran’ı parçalamak istiyorlar, umarız Türkiye ve İran bunun farkına varırlar, ikinci Sevr’i yaşamazlar.” Görüldüğü gibi Duran Efendi 35 yıldır ömrünü boşuna bir mağarada geçirmedi, hep İran ve Türkiye’nin parçalanmasına engel olmaya çalıştı. Elbette ki bu açıklama sadece Duran efendinin görüşü değil, Başkent Kandil’in ortak görüşüdür.
Ekrem İmamoğlu “Silahlı Kuvvetlerimizin her zaman yanındayız, dualarımız askerlerimiz için” deyip biraz daha yumuşak bir açıklama yaptı. Sadece Erdoğan’ı devirme sevdasını bahane ederek, Kürt oylarıyla Ekrem İmamoğlu’nu Sultan tahtına oturtan Kürtler acaba şimdi ne düşünüyorlar? Bu son olay da gösterdi ki, Kürtler söz konusu olduğu zaman, hiçbirinin diğerinden farklı düşüncesi olamaz. Bunlar için, dünyanın neresinde olursa olsun Kürt, Kürt’tür “Potansiyel düşmandır.” Ülkücü İmamoğlu da böyle düşünenlerden biridir. İmamoğlu’nu Kürt oylarıyla Sultan tahtına oturtan Kürt’ler acaba kendilerinden biraz da olsa utanç duyuyorlar mı? Hiç sanmıyorum.
Deniz Baykal evine kadar geldi, Sırrı Süreyya’nın aracılığı ile, Bahçeli’nin talimatı ile tahliye olan, Kılıçdaroğlu ile gizli görüşmeler yapan ve İmamoğlu ile sarmaş dolaş olan, Ahmet Türk kaç gündür ortalıkta görünmüyor. Ahmet Türk efendilerinden talimat almadan, ayak altında dolaşmaz.
ABD güçleri, Türkiye’nin sevdalısı olduğu Menbiç’ten çekildi, Menbiç’i Suriye güçlerine teslim etti. Erdoğan’ın (Suriye Milli Ordusu) ile, Esad’ın Suriye Milli Ordusu karşı, karşıya kaldı. Türkiye Suriye ile çatışmayı göze alacak mı yoksa oturup anlaşacak mı? Türkiye “bataklığı kurutmaya gidiyorum” dedi ama, kendisi saplanıp kalacak gibi görünüyor.
Türkiye’nin Batı Kürdistan’a saldırısı bir savaş değil, “sadece bir operasyon” Hareket bir haftada Euro+Dolar cephesinin, TL.’ye karşı savaşına dönüştü. ABD’nin ve AB’nin Türkiye’ye karşı başlattığı yaptırımlar, büyüyerek devam edecek. Türkiye’de misliyle cevap verecekmiş, sonuç hayırlı olsun. Dünyadaki yıllık 90,0 Trilyon Dolarlık üretiminin yarısını ABD ve AB ülkeleri yapıyor. Türkiye’nin Dünya üretimi içerisindeki payı, sadece %0,7 acaba Türkiye nasıl misliyle cevap verecek, insanlar merak ediyor.
İngiltere’nin 1926 Ankara Antlaşması ile Türkiye’ye hediye bıraktığı Kürt Politikalarını oturup, adil ve makul bir çözüm üretmeyi düşüneceğine, gitti kendisini bir bataklığa attı. Elbette ki Suriye İran’ı da terk ederek, Arap Birliğinin davetini kabul edip, Arap Birliğine katılacak ve sorunları da onları memnun edecek bir şekilde çözmeye çalışacak. Rusya da Batıyı ve Arap birliğini karşısına almadan, çözümden pay devşirmeye çalışacak. Son görüşme masasında İran olmayacak, bakalım Türkiye ne yapacak?
Yaşadığımız son gelişmelerden dolayı, Kürtlerin kimseye kızmaya hakkı yoktur. Oturup önce kendilerini gözden geçirsinler. Bütün dünya birleşmiş Kürtlerin ve Kürdistan’ın etrafında bir koruma çemberi oluşturmuşlar, Kürtler yüz yıldır kapalı olan gözlerini açıp bunu görmüyorlar. Dünya birleşti Kürt’ü, Kürdistan’ı korumaya çalışıyor ama Kürtler hala kendi aralarında birleşip, dostlarıyla bütünleşerek, kendilerini ve vatanlarını korumayı beceremediler. Başkent Kandilden Duran Efendi aracılığı ile verilen mesajlara kulağınızı tıkayın, sizi çevreleyen dostlarınızla yolunuza devam edin. Birazcık vicdanı olan bir Kürt, Duran Kalkan’ın Kandil adına yaptığı o rezil açıklamadan sonra, Kandil’in peşine takılmayı bırakın. Görüldüğü gibi Kandil’in Kürtlere verecek hiçbir şeyi yoktur. Yapılan açıklamalar, bunu açıkça gösteriyor.
17 Ekim 2019 Türkiye-ABD Ankara görüşmeleri, sonuç olmadığına göre, ciddiyeti de yoktur. Tarafların yaptığı açıklamalara ve siyasetin gidişatına baktığımızda, geçici olarak kanamayı durdurmaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Bundan sonra, Batı Kürdistan Kandil’i kenara iterek yoluna devam etmek zorundadır. ABD’nin son mesajını da böyle okumak mümkün. Avrupalılar ellerinde Kürdistan bayraklarıyla, savaşı protesto ederken, APO’cuların ellerinde Kürdistan bayrakları yok, APO posterleri taşıyorlar. APO size kutlu olsun, Kürtleri rahat bırakın.
Erdoğan; “teröristlerle görüşmem, Abdullah Öcalan ve Salih Müslüm hariç.“
Dünyanın bu heyecanlı insani desteği, Kürtlerin hakkıdır.
Ekim 2019
İbrahim Aksoy