Aralık ayının ortalarında Amerika Başkanı Trump; „Suriye’den çekileceğiz“ diye bir twitt attı.
Salt bu twitten yola çıkan Türkler, Suriye’de meydanın kendilerine kalacağından hareketle sevinçlerini, Türk gazetelerinin haber başlıklarıyla beslenen kimi Kürtler de ABD tarafından bir kez daha ihanete uğradıklarından hareketle üzüntülerini ilan ettiler.
İki haftalık bir aradan sonra Türklerin sevinçleri kursaklarında kaldı.
Türk gazetelerinin haber başlıklarına kanan Kürtlerin ise pusulası şaştı.
Trump’ın ilk açıklamasından bir gün sonra, facebook sayfamdan bir cümle paylaştım.
„Kimse boşuna sevinmesin, ABD Suriye’de kalıcı…“
Niye mi kalıcı?
Çünkü Suriye Ortadoğu’nun bir parçası. Ortadoğu’da kalıcı olan bir ABD, Suriye’de mevcut olan 2000 askerini çekse bile, Suriye’den elini, eteğini çekti anlamına gelmez.
ABD’nin Suriye’deki varlığını ya da ilgisini Kürt-Türk paradoksuna indirip, Trump’ın bir cümlesiyle sevinen Türkler ile ABD tarafından ihanete uğradıklarını düşünüp, üzülen Kürtlerin bu durumu kavrayabilmeleri için daha bir fırın ekmek yemeleri gerekir.
Çünkü ABD, Kürtler için Ortadoğu’ya gelmedi, Kürtlerin akılsızlığı nedeniyle de Ortadoğu’dan, dolayısıyla Irak ve Suriye’den pılını, pırtısını toplayıp çıkmaz.
Ancak Ortadoğu’da kalıcı olması için Kürtleri belli bir düzeye getirip, onlarla geliştirdiği ittifakı ileri bir boyuta taşıması gerekir ki, ABD de bugün bunu yapıyor.
Çünkü ABD’nin Ortadoğu’da istediği bir düzen ancak Kürtlerin özgür olmalarıyla, kendi devletlerini kurmalarıyla mümkün olabilir.
Çünkü Kürtler ne Irak ve Suriye’nin kuzeyinden ne de Türkiye’nin doğusu ve İran’ın batısından ibaret.
ABD’nin BOP Projesi, ancak yeni sınırların hatta yeni devletlerin ortaya çıkmasıyla hayat bulabilir ki, bu da yıllar önce ABD’nin en yetkili ağızları tarafından açıkça dile getirildi, bugün de getiriliyor. BOP projesi çerçevesinde çizilecek yeni sınırların ana omurgasını da dört parçaya bölünen Kürdistan oluşturuyor.
Bilgi birikimleri Türk gazetelerinin haber spotlarıyla sınırlı olan kimi Kürtlerin bu gerçeği kavramaları elbette beklenemez. Aldıkları kirli bilgiyi yaymakla önce kendilerini üzüyor, ardından da pusulalarını şaşırıyorlar.
Nihayet başta Trump olmak üzere ABD’li yetkililerin yeni açıklamaları da ABD’nin Ortadoğu’da dolayısıyla Irak, Suriye ve hatta Türkiye ve İran’da da kalıcı olacaklarını bir kez daha gösteriyor.
2 Ocak’taki kabine toplantısında Tump şöyle diyor:
“Bazı Kürtlerin İran’a petrol satmalarından hoşlanmadım. Ve İran’a petrol satmamalarını istedik. Fakat Kürtler, bizim ortaklarımız, İran’a petrol satıyor. Mutlu değilim… Fakat yine de Kürtleri korumak istiyoruz…“
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın İsrail, Ürdün ve Türkiye’yi ziyaretinde, Bolton’a eşik eden bir yetkili ise daha bugün NBC’ye şu açıklamada buluyor; „Suriye’nin kuzeyindeki askerlerimiz çekilse bile güneydeki bazı askerlerin belli olmayan bir süre boyunca çekilmeyeceğini söyledi…“
Ve en kısa ve net açıklama da birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan geldi. Pompeo; „Önceliğimiz Türkiye’nin Kürtleri katletmesini önlemek ve Hıristiyanları korumak” olarak duyururdu.
Ve açıklamasına Trump’ın; „Çekilirken Kürtleri koruyacağız“ sözlerine vurgu yapmayı da ihmal etmedi…
Trump’ın ya da kimi ABD’li yetkililerin zaman zaman yaptıkları açıklamalar kafaları karıştırsa da, bu yöndeki açıklamalar onların Ortadoğu’da var olma nedenlerini ortadan kaldırmıyor.
Bazen hedef şaşırtma, bazen de müttefiklerini hizaya getirme babında olan bu yöndeki açıklamaları es geçip, ABD’nin Ortadoğu’daki nihai hedeflerine odaklanmak gerekir.
ABD, BOP uzun ve stratejik hedefini ortaya koyarken, Kürtleri müttefik olarak gördü ve onlarla yolun sonuna kadar da yürüyecek.
Ancak ABD’nin kafasındaki müttefik Kürtlerin mevcut halleriyle üç büyüklerin olmadığı bir gerçek.
Bunlar ya dönüşecek ya da yeni güçler ortaya çıkacak…
Bu konuda da ABD’nin Kürtler gibi bir acelesi yok…
06.01.2019
firataras@navkurd.net