Bilmece gibi bir tanım olduğunun farkındayım.
Ancak bu içimi acıtsa da bundan daha çarpıcı bir tanım bulmak zor.
Elin oğlu bir orduya sahip olmadan devlet kurarken, Güneyli Kürtler hazır iki ordu ve bir parlamentoya sahip olmalarına rağmen, yarım kalan devletlerini bir türlü tam bir devlete dönüştüremiyorlar.
Bu, önceden yazılmış olan bir kader mi, ya da bir cezalandırılma mı?
Gelişmeler, her ikisinin de olmadığını gösteriyor.
Yıl 1991…
Kürt tarihinde hem zafer hem de yenilgilerin iç içe yaşandığı mart ayı…
Süleymaniye’de başlayan, Hewlêr’de devam eden ve Newroz Ateşi ile Kerkük’de son bulan ayaklanma…
Ayaklanmayı bastırmak için saldırıya geçen Irak Ordusu.
27 Mart’da Kerkük, 31 Mart’da Hewlêr’in düşüşü…
Akabinde Türkiye ve İran’a doğru başlayan büyük Kürt göçü…
Buna rağmen Dihok-Hewler yolunda durdurlan Saddam’ın sosyalist tankları…
Ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı 688 sayılı karar ile Süleymaniye, Hewlêr, Dihok ve Halepçe’yi içine alan „güvenli bölge“ ilanı…
Buna bağlı olarak Kürtleri Saddam Hüseyin’in saldırılarından korumak amacıyla ABD öncülüğünde (Combined Task Force-Poised Hammer) oluşturulan Çekiç Güç…
Ekim 1991 kurulan ilk parlamento…
19 Mayıs 1992’de parlamento seçimleri…
Parlamentoyu fifty-fifty paylaşan PDK ile YNK’nin 4 Temmuz 1992’de ortaklaşa kurdukları Bölgesel Kürt Hükümeti…
İki yıl devam eden ortaklıktan sonra 1994’de başlayan iç savaş…
Savaş ile birlikte Hewlêr ve Süleymaniye merkezli iki hükümetin ortaya çıkışı…
Yaklaşık dört yıl süren bir iç savaştan sonra ABD’nin arabuluculuğunda yapılan barış anlaşması ile Kürdistan’daki idari ve askeri yönetimin her iki parti arasında paylaşılması…
Bu durumun 2005 yılına kadar devam etmesi…
Tabii bu arada Saddam devrildi.
Kürdistan bölgesi dışında kalan Irak toprakları adeta cehenneme dönüştü.
Kürtler, Kürdistan’ın yanı sıra Irak’ın yeniden yapılandırılması sürecinde de en önemli aktör olarak yer aldılar.
Yeni süreç, her iki partinin paylaşım alanını da genişletti.
Kürtlerin payına düşen Irak Cumhurbaşkanlığı ile yine Kürtlerin payına düşen belli sayıdaki bakanlıklar her iki parti arasında paylaşıldı…
2005 yılında Kürdistan Bölge Seçimlerinde, Mesûd Barzani oyların % 70’ini alarak Kürdistan Başkanı olarak seçilirken, Kürdistan Demokratik Yurtsever İttifakı adı altında seçime katılan PDK ile YNK ise, oyların % 89,55’ini alarak parlamentoyu eşit bir şekilde ortaklaşa oluşturdular.
Yine aynı yıl yapılan Irak parlamento seçimleri sonrasında da Celal Talabani Irak Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
2009 seçimlerinde de yine her iki parti aynı ittifak adı altında seçimlere katıldılar, oyların % 58’ini almak şartıyla parlamento çoğunluğunu elde ederek, hükümeti kurdular.
2013 seçimlerinde ayrı ayrı seçime katılmakla birlikte, seçim sonrasında hükümeti yine birlikte kurdular.
Bu süreçte Irak Cumhurbaşkanlığı ile Kürdistan Bölge Başkanlığı konusundaki anlaşma da aynı şekilde devam etti.
Ancak 2017 yılında yapılan referandum sonrası yaşanan sürece bağlı olarak Kürdistan Bölge Başkanlığı makamı askıya alınırken, onun karşılığı olan Irak Cumhurbaşkanlığı koltuğunun kime düşeceği de tartışılır duruma geldi.
Bu nedenle dün (30 Eylül) Kürdistan parlamento seçimleri yapıldı, bugün de (1 Ekim) Irak Parlamentosu tarafından Irak’ın Kürt Cumhurbaşkanı seçilecek.
Altı adayın yarışacağı seçimde PDK’nin adayı Dr. Fuad Husên, YNK’nin adayı ise Dr. Berhem Salih…
İşin tuhaf tarafı, Kürtler arası bir uzlaşma sağlanamayınca, hakları olan Cumhurbaşkanlığı makamına hangi Kürdün oturacağına Şiilerin karar verici konuma sahip olmuş olmaları…
Ancak ne Kürdistan’da yapılan seçim sonuçları ne de cumhurbaşkanlığına hangi Kürdün oturacağı Güney Kürdistan’ın birliği ve geleceği açısından hayati bir öneme sahip değil.
Güney Kürdistan’ın birliği ve geleceği konusundaki belirsizliğin temel nedeni, PDK ve YNK’ye bağlı olan iki Peşmerge Ordusu’nun hala ulusal bir orduya dönüşememesidir.
Farklı yerlerden emir alan her iki ordunun mevcut durumu devam ettiği sürece, Kürdistan’da hangi partinin kimlerle hükümeti kuracağı ve ya hangi Kürdün Irak’a Cumhurbaşkanı olacağı, sadece bugünü kurtarmaya hizmet eder…
Yarınla ilgili belirsizlik ise, ilelebet devam eder…
01.10.2018