Erdoğan; 25 Eylül 2018 tarihinde, New York’ta yapılan BM toplantısına, 500 Milyon Dolarlık yeni makam uçağı ile gittiği söyleniyor. 193 üyeli BM toplantısına kaç üye böylesi süper lüks bir uçakla New York’a gitti, onu bilmiyorum. Herkes şanına yakışanı yapar.
Erdoğan’ın nasıl gittiği önemli değil ama orada verdiği mesajlar çok önemliydi.
„FETO, ABD’de oturmuş 160 ülkeye terör ihraç ediyor” dedi.
FETO Türkiye’nin özenle yetiştirdiği ve Türk İSLAM-HANEFİ sentezinin temel direğidir. Evet 160 ülkede örgütlüdür. Türkiye Milli Eğitim ve Kültür bakanlıkları, FETO okullarının öğrencileri için birlikte, bir hafta boyunca Türkiye’de Türkçe Olimpiyatları düzenliyorlardı. FETO’nun Ankara pasaport dairesinin sahte belgelerle hazırladığı yeşil pasaportla, ABD’ye gittiğini söylemeyi unuttu. Bir dahaki seferde bunları hatırlar ve söyler sanıyorum.
„PKK teröründen kendimizi korumak için Suriye’nin kuzeyini baştan başa terörden temizleyeceğiz” dedi.
Öcalan 15 yıl boyunca Şam’ın devlet mahallesinde oturdu, Türkiye’ye karşı savaştı. Karargâhı Beka vadisindeydi. Türkiye, Suriye ilişkilerinde en ufak bir sorun yaşanmadı, Suriye’nin kuzeyi akıllarına bile gelmedi. ABD, APO’yu getirdi Türkiye’ye teslim etti, meclis ceza yasasında idamı kaldırdı ve APO’yu idamdan kurtardı. Erdoğan, “APO’yu Suriye’den istemek aklımıza gelmedi” demeyi unuttu. Bir dahaki sefere bunları da hatırlar ve söyler sanıyorum.
„İsrail zulmüne karşı, Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.
İsrail’de yaşayan Filistinlilerin sahip olduğu temel insan hakları, Türkiye’de yaşayan Kürt vatandaşlar için de geçerli olsun. Mesela ana dilde eğitim. İsrail’de, Filistinli çocukların kimliklerine, Tabiiyeti Yahudi, dini Musevi diye yazsalar, Türkler ne yapar?
Erdoğan, “Sur’u, Cizre’yi terör gerekçesi ile bir daha bombalamayacağım” demesini unuttu. Bir dahaki sefere hatırlarsa söyler sanıyorum.
“Avrupa’da ırkçılık yükseliyor” diyor.
Hiç kimse merak etmesin, Avrupa’da ırkçılık ne kadar yükselirse, yükselsin Türkiye’deki seviyeyi tutturamaz. “Tek Bayrak”, “Tek Millet”, “Tek Dil”, “Tek Devlet”, ”Tek Din”, “Tek Mezhep” ayrıca Erdoğan buna “Yerli ve Milliyi” de ekledi. Avrupa’da hangi lider, günde en az beş kere bu “ırkçı olmayan” sözleri konuşabilir ki? Avrupalı ırkçı liderler, Türkiye’deki bu yüksek seviyeyi asla tutturamazlar.
Erdoğan öyle bir konuşma yaptı ki, sanki BM toplantı salonu değil de Türkiye’de bir mitingde konuşuyor. Konuşması tamamen Türkiye iç kamuoyuna yönelik bir konuşmaydı. “Türkiye’deki ekonomik kriz Papaz Brunson meselesinden değil” dedi ve çok doğru söyledi ama krizin sebebini de açıklamadı.
“PKK’ye karşı savaşın maliyeti 200 Milyar dolar” diye veriyor 25 Aralık 2013 SABAH gazetesi. Bu savaş giderlerine bir de yeni Suriye savaşı ve müttefik ÖSOİSTAN ordusunun giderleri eklendi, böylece kriz de aziz misafir oldu ve evden çıkacak gibi de görünmüyor. Yoksa ABD’nin, Türkiye’ye karşı herhangi özel bir yaptırım kararı yoktur. Sadece ithal ettiği çelik ürünlerinin gümrüğünü %25 artırdı. Bu karar, bütün dünya ülkeleri için geçerli olan bir karardır. Eylül ayında ihracatın artışına da baktığımızda, ABD’nin Türkiye’ye özel bir ambargosu olmadığını gösteriyor.
HDP’li Pervin Buldan hanımefendiye göre de krizin esas sebebi Öcalan üzerindeki tecritmiş. Buldan hanımefendi bu engin ekonomik bilgisi ile ekonomi dalında Nobel ödülünü hak ediyor. Eğer bir insan bir toplumu temsil ediyorsa, önce ne söyleyeceğini değil, neyi söylemeyeceğini öğrenmeli. Pazar da cehaletin destesi 5 para, hala zamsız satılıyor.
Düşük yoğunluklu iç savaş nedeniyle 90’lı yıllarda yakılıp, yıkılan Kürt köyleri ve hala devam eden yayla yasağı, et fiyatları artışının biricik sebebidir. Bunu Türkiye’de yaşayan herkes biliyor. Enflasyon sorun değil, daha önce de Türkiye bunu yaşadı ve sıfırları silerek sorunu çözdü. Sıfırlar TL.’nin sırtında yük olmaya başlarsa, siler atarız sorunu çözeriz. Eğer Erdoğan 6 sıfırı silmeseydi, şimdi bir Dolar 6 Milyon TL olacaktı. Yani bugün bir gramlık bir dolar yerine, yüzlük TL olarak sırtımızda, tam 66 kilo kağıt para taşıyacaktık. Sıfırları silenlerin eline sağlık, yeniden silme zamanı yaklaşıyor.
Türkiye’de son günlerde en çok konuşulan konu İdlib meselesi ve Rusya – Türkiye dostluğu. Soçi toplantısında Astana Şirketi ortaklarından İran masada yoktu. Türkiye’nin önerisi ile Suriye’de çatışmalar duracak ve rejim muhalifi 50 bin kadar savaşçı, ağır silahlarını bırakacak ve İdlib’in dışında, bir kamp da toplanacak. Bu süre 15 Ekim tarihine kadar, Türkiye’nin gözetiminde tamamlanacak.
Eğer bu gerçekleşirse, İdlib büyük bir sivil katliamdan kurtulacak ve yüzbinlerce insan ölümden kaçmak mecburiyetinde kalmayacak. Elbette ki böylesi bir sonuç bütün kesimleri sevindirecektir. Çünkü sivil bir felaket önlenmiş olacak. Fakat bölgedeki siyasi dengelere baktığımızda, böylesi bir sonuç, ancak mucize olur. Siyasette böylesi bir mucizeyi beklemek biraz saflık olmaz mı?
Bir kere karar alınırken, İran ve Suriye yok. Diyelim ki Putin bunlara kefil oldu. İdlib’de yedi yıldan beri rejime karşı savaşan onlarca örgüt ile ilgili karar alınıyor ve onlardan da hiç kimse toplantıda yoktur. Bunlara kim kefil olacak? Eğer Türkiye böylesi bir kefaleti kabul etmiş ise, büyük bir siyasi risk üstlenmiş demektir. Bekleyip göreceğiz.
Adamın biri gölün kenarından geçerken, Hocanın bir satil yoğurdu göle döküp karıştırdığını görüyor. “Hoca sen ne yapıyorsun”, diye soruyor. Hoca da “göle maya çalıyorum” diyor. Adam, “Hoca göl hiç maya tutar mı, sen delirdin mi” diyor. Hoca; “ben de tutmayacağını biliyorum ama ya tutarsa” diye cevap veriyor. Türkiye de İdlib’de Hocanın yaptığını yaptı. Ya tutarsa?
Tutsa bile kaymağını Esed yiyecek. 50 bin rejim muhalifi silahlı militan, İdlib’i terk edip bir kamp da toplandıkları an hiç kimse Esed güçlerini durduramaz, İran’ın desteği ile hemen İdlib’e girerler. Burada Rusya dışarda seyirci kalabilir. Türkiye’nin İdlib’de 12 adet gözetleme kulesi var, Türkiye oturup bu kulelerden Suriye’nin İdlib’e girişini gözetleyecek. Görüldüğü gibi Esed için güzel bir av ama Türkiye için riskli bir tuzak kurma olacak.
Esed güçleri İdlib’e tam yerleştikten sonra, Kamp da toplanmış Esed’i bekleyen 50 bin muhalifine saldıracaktır. Dünya susup seyirci olacak, çünkü Esed kendi muhalifleriyle savaşıyor. Putin beni dinlemiyorlar derse, Türkiye ne yapacak? Görüldüğü gibi, Türkiye sonuçları son derece riskli, siyasi bir sorunla karşı karşıya.
Ekonomik kriz şimdilik köşesine çekildi 15 Ekim’i bekliyor. Görüldüğü kadarı ile 15 Ekim’den sonra gürleyerek yoluna devam edecek. Putin; Caferi İslam ihracatçısı İran’a ve Hanefi İslam ihracatçısı Türkiye’ye asla güvenmez, çünkü kendisinin de İslami terör örgütleriyle sorunu var. Putin; AB ile asla çelişmek istemez, çünkü Ukrayna sorunu hala Rusya’nın en önemli sorunlarının başında geliyor. Putin’in davranışlarından, bunları görmek mümkün.
İran’daki iç kaynaşmalara baktığımızda, suyu kaynadı kefeni biçiliyor. Yükselen petrol fiyatları, yakında İran’da ortaya çıkacak karışıklıkların göstergesi. İran’daki karışıklıklar, Türkiye’yi olağanüstü etkileyecektir. Çünkü İran’da en büyük topluluk Azeriler, ikinci büyük topluluk Kürtler. Türkiye Azerilerden yana, Kürtlere karşı durursa ne olur? Türkiye yüz yıllık izlediği yanlış Kürt siyasetinin acı meyvelerini toplamaya başladı. APO’nun bile hiçbir faydası olamayacak.
Türkiye göle maya çalmayı deneyeceğine, oturup kendi Kürt sorununa adil ve makul bir çözüm yolu aramalıdır. Artık inkâr ve imha politikaları, geçerliliğini kayıp etti. Türkiye’nin eskimiş Kürt tezi artık inandırıcı olmuyor. Türkiye’den kaçıp batıda yaşayan milyonlarca Kürt var bunlar da kendi sorunlarını anlatmayı öğrendi ve anlatıyorlar. Ayrıca Kürtler eskisi gibi yalnız değil, küçümsenmeyecek boyutta dostları var.
Krizin sebebi ne BRUNSON, ne FETO, ne de APO, Türkiye’nin yaşadığı siyasi kriz ve savaş halidir.
Ekim 2018
İbrahim Aksoy