Bir Ermeni, Türk askerlerin korkusundan Müslüman oluyor. Ancak Müslüman olduktan kısa bir süre sonra da ölüyor. Annesi; „Muhammed tanımaz, İsa kabul etmez, ortalarda kalan oğlum“ deyip ağlıyor.
Rusya tanımaz, AB kabul etmez, ortalarda kalan Türkiye misali.
Türkiye yeniden AB ile ilişkileri düzeltmek için hareketlendi ama nafile. Türkiye’yi yönetenler daha kısa bir süre önce AB ile kavgalı idi ve AB’ye rest çekmişlerdi. Hollanda 2013 yılında Hatay’a Patriot Füze Bataryalarını yerleştirmişti, 2014 yılında söktü evine götürdü. Daha sonra, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun uçağını Hollanda’ya sokmadı.
Almanya 2013 yılında Maraş’a yerleştirdiği Patriot Bataryaları’nı 2014 yılında söküp götürdü, Ürdün’e yerleştirdi. Taraflar bunu niye yaptıklarını da açıklamadılar. Türkiye’nin AB’ye yeniden dönüşü niyeti iyi ama kabulü çok zor görünüyor.
Türkiye bir NATO üyesidir. AB’nin Başkenti Brüksel’in NATO merkezinde 462 Türk subay görev yapıyor. Türkiye bu subayların 237’sinin FETÖ’cü diye sallandırmak üzere AB’den istedi, onlar da vermediler. Halbuki bunların büyük çoğunluğu Erdoğan döneminde atanmış olan subaylardan oluşuyordu. FETÖ „terör“ örgütü elemanlarını NATO merkezine kim soktu?
2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, ‘Cemevleri resmi ibadethanedir’ diye aldığı kararı var. Türk Anayasası’nın 90. Maddesi’ne göre de bu karar kanun hükmündedir. Bugüne kadar, Türkiye hala o kararı uygulamıyor, kendi anayasasını ihlal ediyor.
2015 Yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ‘Çocuklar için mecburi Din dersi, Avrupa Çocuk Hakları sözleşmesine aykırıdır’ diye kararı var. Türk Anayasası’nın 90. Maddesine göre bu karar da kanun hükmündedir. Türkiye bu kararı da hala uygulamıyor.
4650 hakim ve savcı hapishanede. 26 Mart 1994 yılında savaş uçakları, Şırnak’ın Koçağılı ve Kuşkonar köylerini bombaladı, 38 kişi öldü ve çok sayıda kişi yaralandı. Uçakların kime ait olduğu hala tespit edilemedi. Danıştay’ı basıp bir hakimin öldürülmesi olayı, sanık hemen yakalanmış olmasına rağmen, ancak 12 yıl sonra sonuçlandı. Türkiye’de adalet işte böyle işliyor.
Paşalar Cumhuriyeti’nde yeni doğan her çocuk, nüfusa „Tabiiyeti Türk, Dini İslam“ diye kaydı yapılır. Bir devletin yeni doğan çocuğa, ırk ve din dayatması, insanlığa aykırıdır. Bu rezaletin hiçbir anayasada ve Kuran’da yeri yoktur. Brüksel devleti, bu rezaleti yaşamak istemiyor. Acaba Almanya’da doğan Türk çocuklarını, nüfusa tabiiyeti Alman, dini Hristiyan diye kayıt etseler, Türkler ne yapar?
Ukrayna savaşından dolayı, Rus – AB ilişkileri hayli gergin. Buna bir de casus zehirleme olayı eklenince, karşılıklı diplomat savaşı başladı. Tam da bu sırada, Türkiye, Rusya ve İran ile Astana’da yeni bir siyasi şirket kurdular. Bunlar dünyayı dışlayıp kendilerince, Ortadoğu sorununu çözmeye kalkıştılar. AB kenarda durup sessizce ama aptalca değil, olup bitenleri izliyordu.
İdlib’deki gelişmelerden dolayı, Astana Limited Şirketi iflasın eşiğinde.
ABD ile Hoca – Papaz savaşı devam ediyor.
İran kafasını sokacak delik aramaya başladı.
Türkiye son çare olarak yeniden AB’ye dönüş yapmaya çalışıyor.
Ama yanlış hesap Astana’dan döner.
İran; 40 yıldan beri, Caferi Mezhebi yani İmam Caferi Sadık kurallarına göre yönetiliyor. Ayrıca bütün İslami ülkeleri de kendisine benzetmeye çalışıyor. Bu iş için İslami terör örgütlerini finanse ediyor. Elbette ki bu çalışmalar sadece İslami ülkeleri değil, bütün dünyayı huzursuz etmeye başladı. Görüldüğü gibi İran şu anda tek başına, boynunu bükmüş, dünyadan ensesine yiyeceği şamarı bekliyor. Pek yakında şamarın sesini herkes duyacak. Türkiye bunun farkında, AB’ye yaklaşımı boşuna değil.
Fetullah Gülen: „Eğer Cennet’tin yolu İran’dan geçiyorsa, ben İran’dan geçip o cennete gitmek istemiyorum“ diyordu. Bu bütün İslam dünyasının, İran’a bakışıdır.
Rusya; Salih Müslüm’den hediye aldığı Afrin „kantonunu“ Türkiye’ye hediye etti. Ayrıca İdlib’de Türkiye’ye gözetleyici görevini verdi ve Türkiye İdlib’e 12 adet gözetleme kulesi yaptı. Türkiye bunu olağanüstü bir kazanım olarak gördü ve hemen Suriye bataklığına daldı. Bataklığın pis kokuları ortalığa yayılmaya başladı.
Emevi Camisi’nde Cuma namazını kılmaya hazırlanan Türkiye, Afrin’e girmek için, Suriye’de sisteme karşı savaşan, savaşçıları ÖSO adı altında bir araya topladı ve Kürdlere karşı yeni bir savaşçı güç oluşturdu. İdlib’de 12 gözetleme kulesi oluşturarak, İdlib ve çevresini gözetlemeye başladı. ÖSO adı ile 30 bin ve İdlib’de de 40 bin olmak üzere Esad’a karşı savaşan, savaşçı Türkiye eliyle etkisiz hale getirildi.
Esad; Putin’in bu muazzam projesini hemen harekete geçirdi. Kısa sürede İslami Arap örgütlerin ele geçirdiği bütün topraklarını geri aldı. Nasıl olsa bu savaşçıların önemli bir kesimi, Türkiye’nin denetiminde etkisizleştirilmişti. Demek ki Astana şirketi, sadece Esad’ın işine yaramış.
Elbette ki, bu durum, başta ABD olmak üzere bölgede İŞİD’e karşı savaşan 62 müttefik devletin de işine yaradı. Onlar da kendi yerel müttefikleri ile İŞİD’in olmaması gereken bütün alanlardan çıkardılar. İŞİD bir süre daha var olacak ama hiçbir şey de yapamayacak. Astana Şirketi batının da işine yaramış. Astana Şirketinin baş mimarlığını Putin yaptı, acaba Türkiye, İdlib’de Rusya ile karşı, karşıya gelir mi? Hiç sanmıyorum, Türkiye bunu göze alamaz.
Esad’ın İdlib’e saldırı söylentileri, Türkiye’nin uykularını kaçırdı. Esad’ın yanında Astana şirketinin iki ortağı var, İran ve Rusya, diğer ortak Türkiye de karşısında. İdlib’de 40 bin civarında olduğu söylenen muhalif savaşçılar, geri çekilirlerse Afrin’deki TSK güçlerine sığınacaklar.
Bölgede 4 milyon insanın olduğu söyleniyor, bunların da önemli bir kesimi, çatışmalardan kaçıp Türkiye’ye sığınacak. İdlib’de yaşanacak Astana sonuçlarına, batı hiç karışmadan izleyici kalacak. Türkiye de bunlardan sığınmacılar için yardım isteyemeyecek.
Devran Esad’dan yana dönmüş iken, saldırılar İdlib ile sınırlı kalmayacak. İdlib garantiye alındıktan sonra, sıta Afrin’e gelecek. Türkiye ne yapar bilinmez ama, Esad’ın arkasındaki, İran ve Rusya ile savaşması çok riskli olur. Bu durumda Türkiye batının da desteğini alamaz. Türkiye çok mu yalnız kaldı?
FETÖ ve APO naraları artık batıyı inandırmaya yetmiyor. Çünkü FETÖ, ABD’nin elinde, APO’yu da ABD getirdi Türkiye’ye teslim etti. Dönemin Başbakanı Ecevit; „bunu getirdi kucağımıza indirdiler, şimdi biz ne yapacağız“ diye hayretlerini gizleyemiyordu. Bütün idam mahkumları APO’ya minnet borçludur, çünkü APO’nun sayesinde, Türkiye’de idam cezası kaldırıldı.
Sorun APO ya da FETÖ sorunu değil, sorun Kürdistan sorunu. Türkiye bu gerçeği kabul edip yalpalamadan yoluna devam etmek zorundadır.
Siyaset kızıştıkça, Petrol değer kazanıyor. Erdoğan üzülüyor ama Astana ortağı Putin çok seviniyor. Demek ki Putin bu ayak oyunlarını boşuna değil, para kazanmak için oynamış. Putin, Türkiye’yi Afrin’e davet ettiği zaman, Putin’in ipi ile Afrin’e, inilemeyeceği belliydi.
Eylül 2018
İbrahim Aksoy