Dün, asimilasyon, tanımı ve etkileri ile ilgili internette kaynak taraması yaparken ilginç bir ailenin tarihiyle karşılaştım.
Asimilasyonu, bilimsel tanımını bir tarafa bıraktım, aile ile ilgili bilgi toplama arayışına girdim.
Çünkü karşılaştığım tablo, aradığım asimilasyonun ta kendisiydi.
Biliyorum, aileyi merak ettiniz…
Doğu Kürdistan’ın Sinê (Senendej) şehrinde Miftizade olarak tanınan ve bilinen ünlü bir ailenin İstanbul’da Hilav’a dönüşen bir kolu.
Hilav Ailesi…
Baba, Kürt siyasal hareketinin tanınmış isimlerinden, dilbilimci, gazeteci, şair ve hukukçu Mihemed Mihri Bey…
1885 Doğu Kürdistan’ın Sinê şehrinin Ciwanro bölgesine bağlı Dişê köyü doğumlu.
Babası Mela Ebdullayê Miftî annesi ise Seyîd Şehabeddînê Talsî’nin kızı Mehran Xanim’dır.
Bölgede halen saygınlıkla anılan Mihemed Sidiqî Miftizade, Mela Xalîdê Miftî ve Mela Mehmûdê Miftî kardeşlerin en küçüğüdür.
Ağabeyi Mihemed Sidiqî Miftîzade, 1959’da Tahran’da yayına başlayan Kürdistan Gazetesi’nin başyazarıdır.
Mihemed Mihri, ilk eğitimini babasının yanında tamamlar.
Daha sonra Sinê (Senendej) şehrine giderek orada tanınmış birkaç alimden dersler alır.
Hocası Mela Qadir ile bölgeyi dolaşır.
Güney Kürdistan’daki Hewlêr şehrine de giden Mihemed Mihri Bey, 1904 yılında burada Mela Ebûbekir’den icazet alarak Disê köyüne geri döner ve kısa sürde genç yaşındaki derin bilgisiyle Sinê’de nam salar.
Sinê’deki bir medresede Kürt felsefesi ve hitabet dersleri verir.
Ancak dedesi ile girdiği bir tartışmadan dolayı küser, Sinê’yi terk ederek Kürdistan’ın kuzeyine doğru yola çıkar.
Bir dönem Kars ve Erzurum’da kaldıktan sonra, 1911 yılı başlarında Trabzon üzerinden İstanbul’a geçer.
İstanbul’da Divanyolu’na yerleşen Mihemed Mihri Bey, Darulfünun’a kaydolarak hukuk eğitimi almaya başlar.
Dönemin Kürt aydınlarıyla kısa bir sürede ilişki kurar ve geliştirir.
1912’de kurulan Kürt öğrenci derneği Hêvî’nin kurucuları arasında yer alır.
Derin bilgisiyle İstanbul’da da kısa sürede ünlenen Mihemed Mihri Bey, bir süre Osmanlı sarayında Sultan Mehmed Reşat’a hocalık yapar.
Hasan Ali Yücel ile birlikte İstanbul Erkek Lisesi’nde edebiyat dersleri vermenin yanısıra, avukatlık yapar.
İttihat ve Terakki’nin iktidar olduğu dönemde eğitim bakanı ve kendisi gibi Kürd olan İsmail Hakkı Baban ile birlikte Kürtlerin tarihi ve sosyal yaşamları üzerine çalışmaya başlar.
6 Haziran 1913’te Hêvî Cemiyeti’nin yayın organı olarak yayına başlayan Kürdistan Dergisi’nin başyazarı olarak, Kürtçe’nin Mukrî ve Soran lehçeleri de dahil olmak üzere Arapça, Farsça ve Türkçe yazılar kaleme alır.
M. M, Mihrî, Kakeheme, Dawer Erdelanî, Zehawî Zade, Îrfan ve Müftizade gibi mahlaslar da kullanan Mihri Bey, ilk Kürtçe gramer olan Mukaddimet’ül İrfan (1919 – İstanbul) ve Ferhengî Kurdî – Turkî – Erebî – Farsî – Ferensî (1919 – İstanbul) adlı çok dilli bir sözlük hazırlar.
Kürdistan Teali Cemiyeti’nin de aktif üyelerinden biri olan Mihemed Mihri Bey, Jîn, Rojî Kurd ve Hetawî Kurd gibi dergi ve gazetelerde de, siyasi, sosyal, edebî ve dilbilimsel konularda yazılar yazar.
1920 yılında Kafkas göçmeni Dağıstanlı Hüseyin Hüsnü Efendi’nin kızı Şazîye Xanim ile evlenen Mihemed Mihri Bey’in Lamia, Süheyla ve Leyla adlarında üç kızı ile Selahattin ve Necmettin adlarında iki oğlu olur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile sıkıntılı günler geçiren Mihemed Mihri Bey, Adalar’a yerleşerek uzun bir süre sessiz kalmayı tercih eder.
1925 Şeyh Said Harekatı sonrası kurulan mahkemede yargılanan Kürtlerin ifadelerinde sıkça adı geçen Mihemed Mihri Bey, İstanbul’da tutuklanır, ancak kısa bir süre sonra serbest bırakılır.
İlk diplomalı avukat olarak Bediüzzaman Said Kurdi’nin avukatlığını yapan Mihemed Mihri Bey, Musa Anter’in 1948’de çıkardığı Dicle Kaynağı’nda da Kürtlerle ilgili yazılar yazar.
Doğu Kürdistan’ın Sinê şehrinde başlayan hayatı, 1956 yılında İstanbul’da vefatı ile sona erer.
***
Mihemed Mihrî Bey’in büyük oğlu Necmettin Hilav İTÜ’den, yüksek mimar olarak mezun olur ve uzun yıllar Merkez Bankası’nda çalışır.
İngilizce, Fransızca, Almanca ve Latince’yi rahatlıkla anlıyan; Arapça, Farsça ve Osmanlıca’ya çok hákim olan Necmettin Hilav, Evliya Çelebi’yi, Naima’yı, İbn-i Sina’yı, Farabi’yi özgün metinlerinden okuyabilen İslamcı bir münevver olarak bilinir.
Hiç evlenmeyen, Beyazıt, Tünel ve Kadıköy’deki sahaflara gitmek dışında farklı bir sosyal yaşamı olmayan Necmettin Hilav’ın hayatı okumakla geçer.
Diğer oğlu ise, ateist-solcu ve çevirmenliği ile ünlü olan Selahattin Hilav‘dır.
Türkiye’de aydınlanma felsefesi ve sosyalizmin anlaşılmasında büyük katkıları olan Hilav’ın Marx, Sartre, Diderot, Schopenhauer, Garaudy, Foucault’dan çevirilerini eline almayan solcu yoktur.
Marksizm’in „yabancılaşma“ kavramını Türkçe’ye ilk sokandır.
Nesimi Divanı’nı, İbni Haldun’u. Platon’u, Eşari’yi, Hegel’i, Marx’i Nietzsche’yi, Freud’u harmanlayandır.
„Yerli Marksizm“ arayışları nedeniyle, Asya Tipi Üretim Tarzı konusunda çalışmalar yapandır.
Ailede çapkınlığıyla da ünlü olan Selahattin Hilav, ilk evliliğini gazeteci, politikacı İsmail Cem’in kardeşi Alev İpekçi ile yapar.
İkinci evliliğini ise, Recaizade Mahmud Ekrem’in torununun kızı olan Türk pop müziğinin en iyi şarkı sözü yazarlarından Çiğdem Talu ile yapar. Bu evlilikten doğan kızları Zeynep Talu da şarkı sözü yazarı olarak bugün annesinin yolunda başarıyla ilerliyor.
Mihemed Mihri Bey’in iki oğlu dışında üç kızı da vardır.
Hilav Ailesi’nin en büyük çocuğu olan Lamia Hilav Kadıköy Kız Koleji’nde Coğrafya öğretmenliği olarak ders verir ve daha sonra müdiresi olur.
Lamia’nın ki kızı Suğra Öncü, dayısı Selahattin Hilav gibi çeviriler yapar. Virginia Woolf’un „Kendine Ait Bir Odası“ eserini Türkçe ye çevirir.
Lamia’nın bir küçüğü, Süheyla Hilav babasının isteği üzerine avukat olur. Onun kızı Üzra Nural da, dayısı Selahattin Hilav ile birlikte Germain Bazin’in „Sanat Tarihi“ eserini Türkçe’ye kazandırır.
Ailenin en küçük çocuğu olan Leyla ise radyo sanatçısı, tasavvuf musikisine vakıf Rahmi Sönmezocak ile evlenir.
***
Hilav Ailesi’ne ait bu bilgileri okuyunca, umarım asimilasyon ile ilgili kaynak taraması yapmaktan niye vazgeçtiğimi anlamışsınızdır.
Hilav Ailesinin bu kısa tarihi, son yüzyılda Türkiye’de dönen asimilasyon çarkının ne denli hızlı ve de etkili olduğunu tüm çıplaklığıyla göstermektedir.
Kimilerinin; „Hilav Ailesi’ne ait bilgileri alt alta yazınca karşınıza Türkiye mozaiği çıkıyor!“ şeklinde tanımladığı bu tablo, tam da asimilasyonun tanımında tarif edildiği gibi, bir topluluğun, içinde yaşayan başka toplulukların dil ve kültürlerini değiştirmek suretiyle benliklerini yok etme ve yerine kendi benliklerini zorla kabul ettirme hareketinin bir sonucudur.
Kişisel tarihi, aynı zamanda yaşadığı dönemin Kürt dil, edebiyat, siyasi ve sosyal tarihiyle içselleşen Mihemed Mihri Bey’in ailesinin ikinci kuşağını oluşturan çocuklarının yaşamlarında Kürt kelimesinin izini dahi görememek, bugün Türkiye’de yaşayan ve hala Türkleşmemiş olan Kürtlerin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldıkları gerçeğini bir kez daha göstermektedir.
Tabi anlayan ve de ders çıkaran olursa…
15.08.2018