Erdoğan Kürdistan ve Türkiye’yi yangın yerine çevirdi. Toplum kutuplaştırıldı. Hak ve özgürlükler ayaklar altına alındı. Erdoğan ve rejimine yönelik en ufak eleştiri sert bir şekilde karşılık buldu. Zındanlar aydınlarla, gazeteci ve yazarlarla, bilim adamı ve Kürt legal aktivistleri, parlamenter ve belediye başkanlarıyla dolduruldu. Kürtlere karşı savaş sınırların dışına taşırıldı ve Afrin işgal edildi.
Ekonominin freni patladı. Pazara, çarşıya bomba düştü. Dün, Ocak 2015’te dolar kuru 2,34 TL iken, bugün 5 TL’ye gelip dayandı. Enflasyon çift haneli rakamlarda, yoksulluk, işsizlik ise had safhada. Her dört gençten biri işsiz. Dünün amele pazarında iş arayanlara, bugün milyonlarca diplomalı dahil oldu. TC iflasın eşiğine gelip dayandı.
Bunu gören Erdoğan, hegamonyasını bir dönem daha sürdürebilmek için baskın seçim kararı aldı. Ancak yağmurdan kaçayım derken kasırgaya yakalandı. Erdoğan’ın A ve diğer tüm planları hegemonyasını, sultasını devam etme üzerine kurulu. Hava oldukça ağır ve yeni provakasyonlara gebe. Erdoğan iktidarda kalmak için tüm yolları deneyecek. İşte tam da bu noktada CHP ve diğer muhalif partilere görev düşüyor. 24 Haziran seçim sonuçlarına mahkeme koridorlarıyla Yüksek Seçim Kurulu yerine sokakta sahip çıkmak gerekecek. Olup olmayacağını ise yaşayıp göreceğiz.
Gelelim seçimlere. Erdoğan, ilk turda seçilemeyecek. Partisi AKP ise salt çoğunluğa erişemeyecek. Bunu sağlamaya MHP’nin desteği de kafi gelmeyecek. Tersi bir sonuç çıkarsa, bunu kedi ve trafoları denetlemekle yükümlü Kılıçdaroğlu’na sormak gerekecek.
24 Haziran seçimlerinde 59 milyon 391 bin 328 seçmen oy kullanabilecek. Bunun 56 milyon 342 bini Kürdistan ve Türkiye’de, 3 milyon 49 bini ise sınırdışında, Avrupa ve diğer kıtalarda.
Son seçimlere katılım oranını yaklaşık %85 oranında. Bu rakamı temel aldığımızda, 24 Haziran seçimlerinde yaklaşık 50 milyon seçmen oy kullanacak. Bu rakamın yüzde biri ise 500.000 oy demek.
HDP 7 Haziran 2015’te 6 milyon oy alarak yüzde 13’lük bir bant yakalamış, barajın hükmünü dama atmış, 90 yıllık tüm setleri işlevsiz kılmıştı. Bu seçimde yüzde 13‘lük oy oranı 6,5 milyon seçmene tekabül ediyor. Peki bu oran ve daha da yukarısı tutturulamaz mı?
Hava ve iklim en başta HDP ve sonra da diğer muhaliflerden yana. Erdoğan içerde ve dışarda yalnız adam. Evinin içi ise dağınık mı, dağınık. Bu hava ve böylesi bir iklimde seçimlere asılan, başarırım diyen ve 24 Haziran akşamı ve sonrasında direngenlik gösteren başarır!
En başında buna kilitlenmek, baraja takılmamak, hatta bunun lafını dahi etmemek gerek!
Tamam. HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı içerde ve tutuklu. Bu Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Türkiye’nin ayıbı. Buna tutuklu vekillerle, belediye başkanları ve onbini aşkın legal kadroyu da eklemek gerekir.
Adaylar konusunda fazlaca bilgi sahibi değilim. Bu belki de benim eksiğim. Kürt mahallesinde ağırlığı olan, bu mahalleye gölgesiyle ferahlık getiren adayların bir kısmı farklı nedenlerle listede yok. Olsalardı iyi olurdu, kendileriyle birlikte bir-iki kişiyi daha parlamentoya taşıyabilir, seçmenlere güven verebilirlerdi.
Tek tek kentlere baktığımızda ise adayların bir kısmının aday olarak gösterildikleri kentlere oldukça yabancı olduklarını görürüz. Hatta bazıları o kentleri haritada bulmakta dahi güçlük çeker konumda. Bu, olmalı mı? Bana göre bazı istisnalar dışında hayır. 7 Haziran’da da benzer bir durum yaşandı. Tamam, bir geçiş dönemi yaşanıyor. Ama artık, „ceketimi asar, seçtiririm“ döneminin sonuna gelindiğinin de görülmesi gerekir.
Adayların bir kısmı hoşumuza gitmiyor diye yelkenleri indirmek yurtsever insanların işi olmamalı. Bir eşikte bulunuyoruz. Ya el birliği ederek Erdoğan’ı alaşağı edecek ya da bir dönem daha onun sultası altında kıvranıp duracağız!
Yeniden dönelim rakamların diline. HDP’nin 7 Haziran’daki seçmeninin bir kısmı kırgın da olsa tercihini büyük ölçüde yine HDP’den yana yapacaktır. Buna son iki yıldır yaşananlardan dolayı, Kuzey Kürdistan’da yerlebir edilen 10 kenten, kayyım atanan 94 Kürt belediyesinden, tutuklanan 68 Belediye başkanından, vekilliği düşürülen 11 Parlamenter ve zındana atılan Demirtaş dahil 9 vekil ve 10.000’i aşkın Kürt aktivistinden, Güney Kürdistan’daki referanduma ilişkin AKP ve Erdoğan’ın takındığı düşmanca tutumdan, Afrin’in islamcı çakallarla istila ve işgal edilmesi ve Kürtlerin sürülmesi ve yerlerine cihadcıların yerleştirilmesinden dolayı kabaran Kürt öfkesini de eklemek gerekir. Erdoğan Kürtlerin, nerede olursa olsun, ister Kuzey, ister Güney veya Rojava yakasındaki tüm kazanımlarına düşman olduğunu açık bir şekilde gösterdi. Örneğin bu öfkeden dolayıdır ki Hüda-Par bile AKP’den yana tercihte bulunamıyor, kendi adaylarıyla seçime giriyor.
TC’nin işgali altındaki Kürdistan parçasında Kürtlerin nufüs oranı % 25’lerin üzerindedir. Yine de biz resmi verileri baz alalım ve Kürtlerin oy oranını % 20 ile sınırlayalım. Bunun sandık başına giden seçmen olarak karşılığı, bugünkü seçimlerde en az 10 milyon oydur.
Bu 10 milyonluk oyun yaklaşık 4 ile 4,5 milyonu AKP’ye gidiyor ve Türkiye baz olarak alındığında AKP, oyunun % 9 cıvarını Kürt seçmenden alıyordu. (7 Haziran’da AKP Kürdistan’da 2,4 milyon (% 34), CHP 462.000, MHP 604.000 oy elde etti.)
HDP 7 Haziran seçimlerinde Kürdistan’da 3,2 milyon (% 54,5), Türkiye metropollerine yayılmış Kürtlerden ise 2,7 milyon (% 45,5) oy aldı. Dış oylarla birlikte bu rakam 6 milyonu aştı. (Bu rakama HDP’ye oy vermiş az sayıdaki Türk demokrat ve solcuların oyları da dahil.)
2,4 milyonluk AKP’ye giden Kürdistan’daki bu Kürt oyunun belli bir kesimi yukarda kısaca değindiğimiz nedenlerden ötürü 24 Haziran’da HDP’ye yönelim gösterecektir.
HDP 7 Haziran seçimlerinde Türkiye metropollerinde yaşayan 9 milyon Kürt nüfustan 2,7 milyon oy aldı. (Kaldı ki bunların tümü seçmen ve yetişkin değil.)
Bunu açtığımızda ise şöylesi bir tablo ile karşılaşıyoruz: İstanbul’da yaşayan 4 milyon Kürt’ten 1 milyonunun (% 25), Mersin’deki 450.000 Kürdün 184.000’inin (% 40), Adana’daki 555.000 Kürdün 177.000’inin (% 32), İzmir’deki 1 milyon Kürdün 273.000‘inin (% 28) oyunu aldı HDP.
Diğer kimi illerde yaşayan Kürt seçmenin HDP tercihi ise şöyle: Kocaeli’de % 22, Yalova’da % 25, Bursa’da % 20, Tekirdağ’da % 25, Aydın’da % 45, Antalya’da % 30, Manisa’da % 40, Muğla’da % 40, Hatay’da % 52, Konya’da % 60, Trabzon’da % 40, Samsun’da % 50 düzeyinde.
Türkiye metropollerinde yaşayan 9 milyon Kürt nüfusün tümü seçmen değil. Yetişkin olmayan nüfus çıkarıldığında HDP’nin 7 Haziran’da küçümsenmeyecek bir oran yakaladığı görülecektir.
Türk Alevi kardeşlerimiz son seçimlerde beklenen performansı ne yazık ki göstermedi. Bu seçimlerde de listelerin açıklandığı güne kadar rölantide ve atıl kalındı. Umarız bu seçimlerde birkaç günlüğüne de olsa Sivas ve Tokat’a bir zahmet uğrar, binlerce oy demeyelim ama, birkaç oy HDP hanesine kazandırabilirler!
Hava müsait. HDP Kürdistan’da AKP’nin aldığı 2,4 milyonluk oyun en az yarısını bu seçimlerde kendi hanesine kazanabilir. Türkiye metropollerinden elde ettiği 2,7 milyon oyu daha da yukarılara çekebilir.
Olmaz mı, olur. CHP’nin solu, Alevileri ve Kürtleri dışlayan listesine bakıldığında, bunun olabilirliği daha iyi anlaşılabilir.
7 Haziran 2015’te AKP’yi salt çoğunluktan eden HDP, daha şimdiden Erdoğan’ın eteğini tutuşturmuş durumda. Saray ve avanelerine bakınca bu durum daha da net bir şekilde görülebilir.
Yeter ki „dün titrettik, bugün al aşağı edeceğiz“ diyelim ve asılalım!
(Bu makaleyi hazırlarken Halil Bayhan’ın Birkim Dergisi’nde yayınlanan „7 Haziran Seçimleri: HDP ve Kürtlerin Dönüşümü“ adlı değerlendirmesine rastladım. Benim için ufuk açıcı oldu. İsteyen aşağıdaki adresten ulaşıp okuyabilir: http://www.birikimdergisi.com/guncel-yazilar/1229/7-haziran-secimleri-hdp-ve-kurtlerin-donusumu#.WwAiVUxuI2w)
23.5.2018