„Kapı aralandı, muktedirin kalması muhaliflerin beceriksizliğine bağlı” da olabilirdi başlık. Tercih sizin.
Türkiye’yi ve sistemi kendine göre dizayn eden, toplumu kutuplaştırarak bir kesimi arkasına alan, karşıya aldıklarını ise sopa ile terbiye etmede epey yol kateden Erdoğan, tırmandığı zirveden aşağıya doğru yuvarlanmaya başladı. Hem de kendini en güçlü sandığı ve kimsenin öngörmediği bir anda.
Sermayeyi kediye yüklemiş olan Bahçeli klavuz olunca ve Erdoğan bu muhalefetten nasıl olsa birşey çıkmaz kesin hükmüne teslim olunca, bir anda kendini boşlukta buldu. Oturmak için hazırlandığı sandalye geriye çekilince, kendini yerde buldu.
İyi bir oyun kurucudur Bahçeli! İktidardayken erken seçim kararı aldırtarak hem kendi partisinin hem de ortakları DSP ve ANAP’ın sandığa gömülmesinin yolunu açtı. Kümeden üç parti birden düşünce lige Erdoğan ve AKP’si çıktı.
Şampiyonlar da yenilirmiş. Bunu tadma sırası şimdi Erdoğan’da.
Gücün zirvesindeyken ve önünde birbuçuk yıl gibi bir süre varken, Erdoğan nasıl oldu da yaş tahtaya bastı?
Ekonominin başaşağı seyri önemli bir veridir şüphesiz. İşsizlik ve enflasyon önlenemez bir yükselişteyken, döviz kurları Türk Lirası’na toz duman attırırken, borçlar hergeçen gün katlanarak yol alırken seçimlerin normal zamanını beklemek, birbuçuk yıl daha sabrederek sermayenin erimesine yol açmanın akıl karı olmadığını bilir Erdoğan. Bir de Afrin’e el koyarak Fatih ünvanını almışken, erken ve baskın bir seçimin cazibesine kapılmak oldukça normal. Bunlar bir erken seçim için yeterli ve anlaşılır nedenler. Ama erken seçim kararı almada, asıl belirleyici olan muhalefetin içinde bulunduğu edilgen ve dağınık durumdur kanımca. Muhalafet böylesine dağınıkken, referandumda ortaya çıkan hayır bloku yan yana gelme yönünde kılını bile kıpırdatmazken, atı alıp Üsküdar’ı yeniden geçmek istedi Erdoğan.
Hele de Olağanüstü Hal tüm kasveti ile yürürlükteyken. Kanun Hükmünde Kararnamelerle parlamento devre dışındayken, söz söyleyebilecek tüm muhalifler susturulmuş, önemli bir bölümü içeri tıkılmış, basın tümden ele geçirilmiş ve yargını terazisi manipüle edilmiş ve korkunun egemenliği tam oturmuşken tahtı pekiştirmek, saltanatı gerçek anlamıyla yerleştirmek “Allahın lütfü”nden de öte bir olanak tanır adama.
Ne yapmak gerekir?
İşin ittifaklar ve adaylarla olan kısmı yoğun bir biçimde tartışılıyor. İlk hamleyi yaparak, Erdoğan’ı böğründen vuran Kılıçdaroğlu’nu kutlamak gerekir öncelikle. Saray’ın hesabını bozan, 15 vekilin İyi Parti’ye transferi oldu. Bu Erdoğan’ın kimyasını bozdu, şirazesinin kaymasına yol açtı. Oyunu bu partinin seçime giremeyeceği üzerine kuran Erdoğan canevinden vuruldu.
Başkanlık ve genel seçimler aynı anda yapılıyor. Bu muhalefet için bulunmaz bir şans. “Sıfır Baraj” formülasyonu altında ortak bir tutum belirleyebilecek tüm parti ve kesimler parlamento seçimleri için birlikte hareket etmeli, bunun dışında kalanlar ise kendi adlarıyla seçime yüklenmeliler.
Başkanlık seçimi ise iki turlu olduğundan ve 50+1’e ihtiyacı zorunlu kıldığından, ortak aday çıkarma, katılım ve desteği azaltacağından, varsın her kesim kendi adayıyla ilk tura girsin, halk oylaması ile ikinci tura kalan aday etrafında ise tüm kesimler birleşsin.
24 Haziran’da parlamentoda salt çoğunluğu kaybedecek bir AKP, Erdoğan’ın belini bükecek. İlk turda kazanamayacak bir Erdoğan’ın, ikinci turda şansı ise olmayacak.
Muhalefet ortak bir aday bulsa bile, HDP Demirtaş’la Başkanlık yarışına katılmalıdır. Demirtaş sadece karizması ve elde kalan 3-4 milyon Kürt oyunu değil, son iki yılda yaşanananlardan dolayı kırgın olan, köşesine çekilmiş Kürtlerle Türk demokrat ve sol kesimleri, Alevilerin bir bölümünü de HDP hanesine taşıma şansına yeniden kavuşmuş olur. Demirtaş’ı aday gösterecek bir HDP, böylelikle son kongrede seçmediği başkanına vefa borcunu gecikmeyle de olsa ödemiş olur.
Bunların tümü de yetmez. Bir de provakasyonların önünü almak gerekir. Erdoğan’ın, Fidan, Akar ve şürekasının sicilinin temiz olmadığını yakın tarihten biliyoruz. Suruç ve Ankara’da patlatılan bombalar bunlardan sadece ikisi. “Allahın lütfü” sayılan Darbe’den edinilen tecrübe, suç örgütlerine tanınan dokunulmazlık zırhıyla ortaya salınacak çapulcular ve Suriye için devşirilen, eğitilen ve elde tutulan tetikçilerse cabası. Bu şer üçlüsü içerde ve dışarda birçok suç işledi. Erdoğan’ın tepetaklak gitmesi ile yakalarına yapışılacağını biliyorlar. Bu nedenle de eldeki tüm barutu seçimleri sabote etmek için kullanabilirler. Buna bir ölçüde elleri mahkum hatta.
24 Haziran seçimlerinin yarattığı bu fırsata PKK de ateşkes ilan ederek, güçlerini “ulaşılamaz” doruklara taşıyarak katkıda bulunmalı, provakasyonların önünü almak için kapıyı sıkı sıkıya kapamalıdır.
Son iki yılda yaşananlardan sonra PKK bunu yapmaz diyenler olacaktır. Bunlara yakın tarihte bu yönde atılan adımlara bakmalarını salık veririm. Dün benzer şartlarda ateşkes ilan eden PKK, bu tarihi momentte de özveride bulunmalı, 24 Haziran’da Erdoğan’dan kurtulmak için bu şansı Kürdistan ve Türkiye halklarına vermelidir.
Erdoğan hayatının en büyük kumarını oynadı. Pirince gideyim derken, evdeki bulgurdan olmak üzere. Kim seçilirse seçilsin, Erdoğan’dan iyidir. En azından onun gibi olabilmesi için zamana ihtiyacı olur. Bu da bize yaralarımızı sarma fırsatı verir. Şayet bunda hemfikirsek, biraz esneklik, karşılıklı hoşgörü ve yaratıcılıkla gerisini getirebiliriz.
27.04.2018,