Kürdistan referandumuna karşı çıkarak, aslında neye onay verdiğinizin farkında mısınız?
„Kürtdistan bağımsızlık referanduma karşı çıkıp, Kürtleri sürekli Irak ile beraber olmaya zorlamakla, şerefli ve namuslu bir kızın vahşi ve aynı zamanda cani tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlamaktan ne farkı olabilir!? Vicdan sahibi kim buna yeltenebilir. Buna ancak cani ile ayni ruh yapısına sahip olup, ayni düşünenler yeltenebilir!“
Eşsiz önder, Hz. Muhammed (a.s.) den, nezih İslam dinini kendi
çıkarı için (hem de kütü bir şekilde) kullanan sahte Müslümanlara tarihi ayar!
„Sizin davranışınıza bakıp ta, Müslümanlığa özenen insanlar yoksa, imanınızı gözden geçiriniz“ Hz. Muhammed (a.s.)
Ak Parti Genel Başkanı ve T.C Cumhurbaşkanı Sn. Tayip Erdoğan, 2018 yılbaşı münasebetiyle yayınladığı görüntülü mesajında övünerek: “Geçtiğimiz yıl, (…) Irak’ta bölgesel yönetimin bağımsızlık girişimini boşa çıkarttık” diyerek başarılı bir iş çıkardığını belirtmeye çalıştı.
Gelin hep birlikte, ister (Hz. Muhammed’in takipçisi olarak) İslam ümmetçisi, isterse özgürlükçü ve isterse evrensel insan hakları savunucusu bireyler olarak bu durumu irdeleyelim. Bakalım, Sn. Erdoğan’ın dünyada ve ahirette geleceğini de tehlikeye atarak Kürt milletine karşı yaptıkları bu icraat gerçekten övünmesi gerektiren bir icraat mıdır?
Yoksa hem İslam hukukuna ve ahlakına, hem de insan hakları evrensel kurallarına ve Kürtlerin doğuştan hak ettikleri haklarına karşı gelmek midir? Başka bir deyişle, aslında kendisini özgürlükçü, insan hakları savunucu, İslam Ümmetçisi olarak Kürt milletine takdim eden Sn. Erdoğan’ın, Kürdistan bağımsızlık referandumuna karşı çıkmakla, bunu akamete uğratmakla ve Kürdistan halklarını (tarihi geçmiş Halepçe ve Enfal gibi Kürtlere karşı yapılmış soykırım seviyesinde vahşi katliam) pratikleri ile Kürdistan halklarına karşı nezih İslam dinin ritüellerini de kullanarak, Kürtlere karşı uygulamış olduğu bu vahşi uygulamaları onlarca defa (sözüm ona İslam ümmeti) ve dünyanın gözleri önünde tekrarlayarak ispatlamış olan Irak’ın vahşi yönetimin egemenliği altında kalmaya zorlamakla aslında neyi onayladığını Sn. Erdoğan farkında mı acaba?
Biz Kürtler, Sn. Erdoğan bu derecede Kürtlere düşman diye sevmemiştik. Biz Sn. Erdoğan’ı, „Kimsesizlerin kimsesi ve hem dünyanın hem de özellikle Ümmetin yetimlerine sahip olacak, Allah adına onları sahiplenecek diye sevmiştik.
Bakın geçmişte Sn. Erdoğan’a hangi gözle ve umutla bakmışız ve onun için ne yazmışım:
„Dindar Anadolu halkının- deyim yerinde ise canını dişine takarak- 200 yıllık mücadele neticesinde başa getirdiği Ak Parti iktidarı ve özellikle bu davanın önderliğini yapan Sn. Tayip Erdoğan ile ilgili hassasiyetini ve üzerinde ne kadar titrediğini farkındayız. Bu konuda, yani Ak Parti iktidarı ve onun lideri olan Sn. Erdoğan hakkında ki hassasiyet, şahıs ve aile olarak kesinlikle Anadolu halkından aşağıda olmadığımızı bilinmesini isterim. Belki de İslami hassasiyetin ötesinde şahsi özelliklerimizden dolayı da biraz fazlalığımız da vardır.
Çünkü ailece 90 yıldır biri çıkıp, bu Kemalist düzenden öcümüzü alacak diye yol gözetip duruyoruz.
Bu Kemalist düzen, Şeyh Sait ayaklanmasını müteakiben kapatılan tekke ve zaviyelerin kapatılması ile kendilerini güçlü hissettikten sonra, 1926 yılında, Botan bölgesindeki Nakşibendi Tarikatı’nın öncüleri ve 200 yıldır bölgenin manevi mimarlığını üstlenen ve Cumhuriyetin kurulmasına da ciddi katkı sağlayıp manevi mimarlardan belli başlı üç aile olan; Oran-Zêbari, Munis-Dêrşevi ve Seyda- Zengani ailelerinin çoluk çocuk demeden fermanını çıkardı. Ailece ölümden (kurtuluş savaşı esnasında kendilerine karşı mücadele ettiği İngiliz ve Fransızların egemenliğinde bulunan) Irak ve Suriye topraklarına kaçarken kar, kış kıyamete (ağlama krizine tutulan, tüm aileyi ele verir korkusu ile ) annelerin kucağındaki iki bebekleri dağlardaki bir mağaraya atmak mecburiyetinde kaldılar. Bu atılan bebeklerden biri de benim öz be öz teyzemdi.
Halen ailemiz Türkiye, Irak ve Suriye’ye bölünmüş durumdadır.
Bundan dolayıdır, Ak Parti ve Sn. Erdoğan hassasiyetimizin herkesten daha fazla olması gerektiği konusunda ailece kendimizi mecbur hissediyoruz. Ve Ak Parti olayına bu gözle bakıyoruz.“
Fakat gelin görün ki şimdi, Sn. Erdoğan, kendisine bel bağlayıp 15 yıldır Kemalistlere karşı ölümüne onu koruyan Kürtlere karşı Kemalistlerle bir olup Kürtlere düşman kesilmesinde hiç de beis görmüyor. İran, Irak ve Suriye ile işbirliği yaparak Kürtleri ablukaya alıp aç ve susuz bırakıp boğmaya çalışıyor ve üstelik bunu övünç kaynağı da yapıyor.
Artık „anlı secdeye varan“ birisi için bu nasıl bir övünç kaynağı ise?
Başlıktaki, „Kürdistan referandumuna karşı çıkarak, aslında neye onay verdiğinizin farkında mısınız?“ Sorusuna dönecek olursak,
İlk önce Sn. Erdoğan’ın müttefiklerinin, Halepçe ve Enfal olaylarıyla, Kürtlere karşı vahşiyane hareketlerini hep birlikte belge ve anekdotlarla irdelemeye çalışalım.
İlk önce Enfal’ın ne olduğunu, şimdi ve geçmişteki Irak vahşi yönetimin, pak ve nezih İslam dininin ritüellerini nasılda Kürtlere karşı vahşi ve de canice uygulamalarına alet ederek kullandıklarını görmeye ve göstermeye çalışalım.
Enfal, anlam olarak, “ganimet” hareketidir. Irak vahşi yönetimi Kur’an’i bir terim olarak ve Bedir savaşından esinlenerek bu kavramı Kürtlere karşı vahşetlerinin aleti olarak kullanmıştır. Şöyle ki: Bilindiği gibi Müslümanlar, Bedir savaşından önce, Şam’dan Mekke’ye giden Küreyiş kervanını ganimet olarak ele geçirmeye gittiler. Fakat kervanı kaçırdıkları için Bedir de müşriklerle karşılaşıp savaşa tutuştular. Onları yendiler. Onlardan aldıkları mallar ganimet olarak sayıldı. Savaştan sonra inen Enfal suresinde ganimetin de dağıtımı belirtilmektedir.
Saddam, İran’ı işgal edip ganimetine konmak için İran’a saldırdı. Tam sekiz yıl savaştı. Ve yenildi. Irak ordusuna vaat ettiği ganimeti bu savaşta elde edemeyince zayıf halka ve kimsesiz olarak gördüğü Kürtlere yöneldi. İçinde paralı asker olarak Filistinlilerin de bulunduğu Irak ordusunu Kürdistan’a yönlendirdi. Ve onlara şu talimatı verdi: “Kürdistan da ne elde ederseniz Bedir de ki Müslümanların Müşriklerden elde etiği gibi ganimet olarak sizindir.”
Bu saldırıda Kürdistan’ın 4 binden fazla köy kasaba ve beldesi yakıldı, yıkıldı ve yağmalandı.
Enfal olayında Irak ordusu, ismi, cismi ve kimliği belli Kürdistan bölgesinde tam 182 bin insanını Güney Irak çöllerinde diri diri kumlara gömerek şehit etti. Bu olay Birleşmiş Milletlerce teyit edilmiş bir olaydır!
Halepçe olayı ise başlı başına bir vahşet, bir faciadır. Ve dünyanın da kabul ettiği Kürtlere karşı bir soy kırımdır. Bununla ilgi gerçek kaynaklara dayanarak uluslararası destekle hazırlanmış belgesel VİDEO yu aşağıda vicdan sahibi insanım diyenlere sunuyoruz. Bununla beraber Enfal katliamı ile ilgili bir anekdot ve şimdiki Irak yönetiminin de vahşet belgelerini sunacağız.
„Enfal“ olayında ibretlik ve ibret alınacak bir olay, Kürtleri Irak’la beraber olmaya zorlayan “Dindar Kemalistlere” ithaf olunur, Enfal katliamından (anlayana veya anlamak isteyene) dehşet verici bir anekdot:
Cani (Ak Parti ve “Dindar Kemalistlerin” müttefiki) Iraklı bir Subay, Deccal Saddam Hüseyin’e Kürt çocuklarını Nasıl katlettiğini anlatıyor:
“Sayın Liderim, Başkanım,
Kürt bölgesindeki, şehir ve köyleri yakıp yıktıktan sonra, casuslarımız tarafından küçük bir köyün kaldığı bilgisini getirdiler. Ordu ile köye girdik ve Lâkin köy boşaltılmış hayvanlar dahil hiçbir canlı bulunmamaktadır. Köyde ki evleri tek tek aradım, kinimi ve nefretimi boşaltmak için bir canlıyı aradım, bulamadım…
Köyün diğer tarafında küçük bir ev bulunuyordu, eve yaklaştığımda, bir bebek sesini duydum, odaya girdim çocuk karyolasında beni gördüğünde tebessüm etti, kendi çocuğumu hatırladım… Ve lâkin aynı zamanda sizin talimatlarınızı da hatırladım. Kendime benim çocuğum nerde bu asininki nerde? dedim. Silahımın namlusunu ağzına koydum, bebek derhal emmeye başladı, acıkmıştı, Annesinin göğsünü emer gibi emiyordu… Biraz bekleyip izledim. Çocuk emmeye devam ediyor ve bakışıyla bana teşekkür ediyordu.
Kendi kendime, öldürmeyeceğim, kendisi zaten açlıktan ölecek dedim, Şeytan kalbime vesvese yapıp talimatınızı unutup öldürmememi söylüyordu. Ve lâkin, uyanıp şeytanı lanetleyerek gözlerimi kapatıp bastım tetiği kafasına…”
* Bu itiraf Subayın ödüllendirmesinin ardında gazetelerde övülerek yayınlanmıştır.
Şu bilinmeli ki, Kürtler, 90 yıldır Irak’ın egemenliği altında zoraki yaşadı. Bu zorlandı. Bu zoraki yaşamla, başta (ismi ve cismi belli 182 bin ölüyle) Enfalda ve Halepçe katliamla Kürtlere, 640.000 cana mal oldu. Kürtleri sürekli buna zorlamakla şerefli ve namuslu bir kızın vahşi ve aynı zamanda cani tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlamaktan ne farkı olabilir? Vicdan sahibi kim buna yeltene bilir. Buna ancak cani ile ayni düşünenler yeltene bilir!
Buyurun size (sözüm ona) “İslam Ümmetinin” uygulamaları
Halepçe katliamından ben insanım diyen vicdanlara seslenen görüntüler:
http://www.haber7.com/foto-galeri/23321-halepce-katliami-fotograflari-13/p13
Diye bilirsiniz bu anlatılanlar geçmiş yönetimin işi.
Buna karşı diyeceklerimiz; Son zamanda Şengal de Ezidi Kürtlere bunun daha da şiddetlisi yapıldığı gibi, Kürdistan’ın diğer yerlerinde şu anda Irak’ta yönetimde olan Şii Haşd- i Şabilerin de yine Kürtlere katmerlisini yaptığı aşağıdaki belgelerde görülmektedir.
Sn. Erdoğan’ın anti Kürt cephesindeki müttefikleri olan Irak ve İran Hükümetleri tarafında destekleyip ödüllendirdiği (haşa) Ebu Azrail’in Sünni ve Kürtlere karşı vahşiyane marifetleri:
Konu ile ilgili Videolar:
https://www.youtube.com/watch?v=EdvRez5eeps
Halepçe belgeseli