Osmanlılarda, “Sultan sefere çıkacak” derlerdi ve aylar önce hazırlıklar yapılırdı. Genellikle hazine ihtiyacı için sefer yapılır. Şeyhülislam başta olmak üzere, dini ulema cihat kararı alır ve bunları halka tebliğ ederlerdi. Sultan Reşat, 14 Kasım 1914’te Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendiye bir cihat fetvası hazırlattı. Aynı gün Fatih Camisi’nde Ali Haydar Efendi’nin okuduğu fetva ile Osmanlı Almanların cephesinden savaşa başladı. Halife Cihat’ı Gayrimüslimlere karşı ilan ederdi. Bütün Müslümanlar Cihat’a davet edilir. İlan edilen Cihatta bile Fetih Süresi okunmazdı.
Afrin seferi de öyle başladı. Devletin Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş, “19 Ocak Cuma günü, bütün camilerde yatsı ve sabah namazı sonrası Fetih süresi okunacak” diye fetvasını verdi. Savaş aynı gece başladı. O günden beri Türkiye’de Fetih süresi, büyük, küçük insanların ağzından düşmüyor. Hatta daha önce organize edildiği gibi, Kabe’nin içerisinde bile Türkler Fetih süresi okuyor ve savaş naraları atıyor. Günahı fetvayı veren, Ali Erbaş’ın boynuna.
Türkiye’de guruplar halinde anaokulu öğrencilerine, ilkokul çocuklarına Fetih süresi okutuluyor. Müslüman ülkelerde Maarif Vakfına bağlı okullarda, küçük çocuklara, Fetih süresi okutuluyor ve savaş duaları ediliyor. Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olmasına rağmen, Türkiye’de çocuklar savaş kışkırtıcısı olarak kullanılıyor.
Benim evimde üç dilde Kuran var. Bu sabah Türkçe olan birini aldım Fetih süresini açtım iki kere okudum. Fetih süresi 29 ayetten ibaret ve tamamı savaşla ilgili.
Ayet 17:
Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Bırakın şube kapılarında sefere katılmak için sıra bekleyen 80’lik dedeleri, 6-7 yaşındaki çocuklara savaşı oyun gibi oynatıyorlar. Günahı fetvayı veren Ali Erbaşın boynuna.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; “sınırlarımızda Bağımsız Kürdistan’a izin vermeyiz.”
„Akdeniz’e uzanan bir Kürd koridoruna asla izin vermeyeceğiz”.
Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın; “Sınırlarımızda Kürdlere özerkliğe izin vermeyiz”.
Hükümet ortağı Devlet Bahçeli; “Afrin’i yerle bir edin, teröristleri yakın” diyor.
Tamam, “teröristleri” yakın, ona sözümüz yok. Afrin’in içerisinde oturanlardan ne istiyorsunuz, onlar da Müslüman değil mi?
Siz Afrin’i yıkarken kendini savunan Afrinli Müslüman; malını, canını, namusunu korumaya çalışırken öldüğü için Kuran’a göre şehit sayılıyor. Nerede kaldı Fetih süresi bay Ali Erbaş?
Afrin merkezi, 70-80 bin nüfuslu ve nüfusun tamamı Kürd. İŞİD ve bu günkü ÖSO bileşenleri Haleb’e saldırınca, oradan da çok sayıda insan kaçıp Afrin’e geldi ve şimdi nüfusunun 400 binden fazla olduğu söyleniyor. Afrinliler İŞİD’i Afrin’e sokmadı ve gelen 400 binden fazla insana da kucak açtılar. Mart 2011’de başlayan Suriye iç savaşında, İŞİD’in giremediği ve harap olmayan tek yer Afrindir. Elbette ki savaş koşullarından dolayı, insanların rahat ve huzurlu olduğu da söylenemez.
Sakinleri Müslüman olan, Afrin’i yerle bir etmek için savaş kışkırtıcılığının, İslam ile ve Fetih süresi ile alakası yoktur. Afrin’deki camilerde insanlar, “Allah’ım sen bizi saldırganlardan koru” diye dua ederken, Türkiye’deki camilerde insanlar, “Allah’ım ordumuza ve ÖSO’ya yardım et Afrin’i yerle bir etsinler” diye dua ediyorlar. Acaba Allah hangi Müslüman’ın duasını kabul edecek bay Ali Erbaş?
Devletin Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş, savaş kışkırtıcılığı yaparak, kendisine yakışanı ve verilen görevini yaptı. Yaptıklarının İslam ile, Kuran ile, Fetih süresi ile hiç bir alakası yoktur.
PYD ve PKK ilişkilerini en iyi Ankara bilir. Çünkü Abdullah Öcalan 15 yıl Şam devlet mahallesinde oturuyor ve militanları da Suriye’nin Beka Vadisinde eğitim görüyorlardı. “Afrin’i yerle bir edin, teröristleri yakın” emrini veren Bahçeli Başbakan Yardımcısı iken, 02.08.2002 tarihinde idam cezasını kaldırtarak, Öcalan’ı idamdan kurtardı. İpi beline doladı, hala belinde o iple dolaşıyor.
Türkiye; resmi bir belge ile Öcalan’ı Suriye’den isteme ihtiyacı duymadı.
Acaba işine geldiği için mi istemedi, yoksa akıllarına mı gelmedi?
35 Yıldır Türkiye PKK’ye karşı savaşıyor ama Suriye’deki PKK’den rahatsız olduğunu ilk defa duyuyoruz. Hatta Salih Müslim Türkiye’ye davet bile edildi. Türkiye Suriye’deki PKK’den değil, Bağımsız Kürdistan’ın ayak seslerinden rahatsız oluyor. Bunu açıkça da dile getiriyorlar.
Eğer akıllarına gelmedi ise Türkiye’yi yönetenler çok akılsız. 90’lı yıllarda Türkiye tam bir kaosun içerisindeydi. Her gün asker, polis öldürülüyor, 40 binden fazla insanın öldüğü söyleniyor. Faili meçhul cinayetler, köy yakmalar ve insanların can ve mal güvenliği kalmamıştı. Bu koşullarda yöneticiler Öcalan’ı Şam’dan istemeyi akıl etmiyor da ne zaman akıl edeceklerdi?
ABD, Trump döneminde Kürdlerle ilgilenmeye başlamadı, çok önceden başlamıştı. 1999 Marmara depreminde Türkiye’yi ziyaret eden ABD Başkanı Bill Clinton Ankara’da mecliste yapmış olduğu konuşmasında, “Yeni bin yılın arifesindeyiz, eğer Türkiye Kürd vatandaşlarına doğuştan gelen haklarını verip iç barışını sağlarsa, önümüzdeki yüzyıl Türklerin yüzyılı olacaktır” demişti. Görüldüğü gibi ABD’nin yaklaşımı çok daha eskiye dayanıyor. Bir de ABD aydınlarının konu ile ilgili yaptıkları özel toplantıyı unutmayalım.
Peki şimdiye kadar Türkiye, Kürdlerin doğuştan gelen hangi hakkını tanıdı?
Türkiye, “ABD’nin desteklediği PYD terör örgütüdür” diyor ama ÖSO’ya toz kondurmuyor. Bazı sözde Türk aydınlarının geçmişte ÖSO ile ilgili yazdıklarına bir de şimdi yazdıklarına bakınca insan hayretler içerisinde kalıyor. Halbuki Türkiye’nin çağrısı üzerine, ÖSO’ya bağlı yaklaşık 30 alt grup “Milli Ordu” adı altında 30 Aralık 2017 tarihinde törenle birleştiler. Bunlar hepsi Suriye’de merkezi rejime karşı savaşan gruplardı. Peki ÖSO Suriye’nin Milli Ordu’su mu yoksa Haşdi Şabi’nin Irak ordusunun bir yan kuruluşu gibi, TSK’nın bir yan kuruluşu mu?
Görüldüğü kadarı ile Türkiye’nin Afrin seferi, tahmin edilenden de uzun sürecek. Hareketin birinci haftası doldu, TSK ve Milli Ordu 20 köyü özgürleştirdi. Eğer hareket bu hızla devam ederse, TSK ve Milli Ordu 360 köyü 18 hafta sonra, PYD den temizlemiş olacak ve Afrin’in kapısına dayanacaklar. Afrin temizliği ne kadar sürer, onu da Allah bilir.
Peki savaşın günlük maliyeti ne kadar, onu da parayı ödeyenler ve harcayanlar düşünsün.
İran ve Rusya Suriye’de rejimi destekliyor. Milli Ordu (ÖSO) Suriye’de rejime karşı savaşıyor. Esad’a faşist-diktatör diyen Türkiye Milli Ordu ile birleşmiş, rejime karşı savaşan, 62 müttefikin desteğini almış, PYD ye karşı savaşıyor. Bu denklemi çözmek için Orta Asya’dan çok derin falcı bir Şaman’a ihtiyaç var.
12 Eylül darbesinden sonra, sol bir örgütün iki militanı yakalanıyor. Biri Türk diğeri Kürd. Yoldaşlar idam cezası alıyorlar. İdam edilmeden önce Kürde soruyorlar, “söyle ulan senin son isteğin nedir?” Kürd, “annemi görmek istiyorum” diyor. Türk’e soruyorlar, “söyle ulan senin son isteğin nedir?” Türk de “Kürde annesini göstermeyin” diyor.
Türkiye’nin eğittiği, donattığı ve sistemin karşıtı 30 örgütün bileşeni olan ÖSO bir terör örgütüdür.
PYD kendi aynasına baktığı zaman, masum olmadığını görecektir.
Ocak 2018