Türkiye’de en çok tartışılan konuların başında Diyanetin yer alıyor. Diyanet önce, „Kızlar 9, Erkekler 12 yaşında evlenebilirler” diye bir açıklama yaptı. Anayasacıların tepkisi karşısında, „Düzeltiyorum en az 17 olmalı” dedi.
Halbuki Hz. Muhammed 52 yaşında iken, birinci Halife Hz. Ebubekir’in 9 yaşındaki Hz. Ayşe ile evlendi. Diyanetin ilk açıklamasında İslam’a aykırılık yoktu. Kızmayın efendiler, zavallı Diyanet ne yapsın, siyasetin memurluğunu yapıyor ve maaşını da oradan alıyor.
Dört Halife döneminden sonra, mezheplerin ortaya çıkması ile İslam’da gruplaşma başladı. Günümüzde dünyada en çok tartışılan konuların başında İslam geliyor. Ancak tartışılan İslam’ın kendisi değil, saptırılmış İslam tartışılıyor. İslam’ı tartıştıran iki temel neden var.
Bir; 3 Mart 1924 tarihinde, yerli ve milli çalışmalara engel oluyor diye, Osmanlı Paşaları tarafından, 407 yıl silah zoru ile ellerinde tuttukları, Hilafeti kaldırdılar. Son Halife Abdülmecid Efendi 155 kişiden oluşan aile efradı ile İstanbul’dan kovuldu. İslam o tarihten sonra, çok başlı fetvaların baskısı altında kaldı. Bu nedenle Diyanetten aynı konuda bir günde iki ayrı fetva duymak doğal.
İki; 57 Müslüman ülkelerin tümü, İslam’ı kendi ulusallaşmaları ve ulusal çıkarları için saptırıyorlar. Çok az sayıda kalan Müslümanlar bu saptırmalara karşı çıktığı için, İslam dünyası sorunlar yaşıyor. Kısacası İslam’a göre haram olan „Yerli ve Milli” tabirleri İslam’ı tartışma konusu yapıyor.
Hz. İsa hiçbir zaman Peygamber olduğunu iddia etmedi. Sadece Hz. Musa’nın bazı uygulamalarını eleştiriyordu. Romalılar Kudüs’e saldırdı, Hz. İsa’yı çarmıha gerdi ve İsa’nın göğe uçtuğunu söyleyerek, Hristiyanlığın merkezini Roma’ya taşıdı. Kısaca Hristiyanlık Romanın yerli ve Milli olması için örtü olarak kullanılmıştır.
Roma “Hristiyan kardeşliği” söylemleri ile şiddet kullanarak Avrupa’yı bir araya getirdi. Kralın emir ve komutasında, Manastırlar Roma’yı yönetmeye başladı. Manastırlar vergileri toplar, altıda birini alır gerisini Krala verirlerdi. Rahibe denen Manastır kadın çalışanları, toplumun baş belaları olmuş, hatta cadı söylemleriyle Kilise karşıtlarını idam ediyorlardı.
İslam Manastırların toplum üzerindeki baskılarına karşı, Mescitlerde bir din sınıfının oluşmasını istememiştir. Bu nedenle İslam da bir din sınıfı yoktur. İslam kardeşliğinde Mescit cemaatinin hepsi eşittir ve kardeştir. Kim biliyorsa, o cemaat de namaz kıldırır. Baskıcı Manastır Rahibelerine karşı ise, Müslüman kadınları Mescitten uzak tutulmuştur. İslam tarihinde hiçbir zaman kadınlardan din adamı olmadı.
Osmanlı Paşaları Hilafeti kaldırdı ama İslam’ı kendi “yerli ve milli” hisleri için, kendi İslam’ını uygulamaya başladılar. Bunun için 1924 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdular ve böylece de Dini zapturapt altına aldılar.
Diyanet; inmiş Kuran’a göre değil, Anayasaya göre devlet memurluğu olarak görevini yerine getiriyor.
İslam’a aykırı olmasına rağmen, Ilımlı İslam görüntüsü vermek için 18 Kasım 2017 tarihinde, Prof. Dr. Huriye Martı isminde bir bayan, Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı’na atandı. Kayseri İl Müftü Yardımcılığı’na da Fatma Feyza Güner isminde bir bayan atandı. İslam, İslam’dır bu ayak oyunları asla İslam’ı değiştiremez. Korkudan sesi çıkmasa da gerçek Müslümanlar bunu çok iyi gözetliyor.
27 Mayıs 1960 İnönü-Gürsel Cuntası döneminde, Şule hanım adında bir MİT görevlisi, türbanı Müslüman Türk kadını modası haline getirdi. Türban İslami bir örtünme değildir. Türban ideolojik bir örtünmedir. Bu da Atatürkçülerin başka bir ılımlı İslam oyunudur.
İslam’da dini sınıf olamaz ama Diyanette, 117 bin 378 kadrolu ve 17 bin civarında da sözleşmeli ayrıcalıklı personel çalışıyor. Bunların tamamı Hanefi mezhebi adına görevli personel. Diyanette başka inançlarda ve mezheplerde görevli tek personel yoktur. Çünkü bu durum Anayasa gereğidir.
Diyanet sadece Hanefi mezhebine hizmet verir.
Diyanet’in 2018 Bütçesi %13, 21 artırılarak 7 Milyar 774 Milyon 183 bin lira oldu. Savunma ve Eğitim Bakanlıklarından sonra, üçüncü büyük bütçe. Bu paralar mevcut anayasaya göre toplanan vergilerden oluşuyor. Bu vergilerin içerisinde, banka faiz paraları, alkol satış paraları, kumar paraları, gayrimüslimlerin paraları, şans oyunları ve daha kötü kazançlardan oluşuyor. Kuran’a göre bu kazanç haramdır.
Devletin Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş Bey de dahil bütün personeli maaşını, İslam’a göre haram olan bu bütçeden alır. Hatta Diyanet bu paralarla, Bakanlar Kurulu’nun şehit ilan ettiği insanların yakınlarını Hac’a gönderiyor.
Diyanet Anayasal bir kurumdur ve siyasetin emrinde anayasal görevini yapıyor. Diyanetin emrindeki cami sayısı, Hastane ve sağlık ocağı sayısının dört katı, orta eğitim okul sayısının iki katıdır. 600 yıllık Osmanlı döneminde Anadolu’da yapılan cami sayısı, 600 bile değilken, bu sayı Paşaların 100 yıllık Laik ve Demokratik Cumhuriyeti’nde 110 bin camiye çıkmıştır.
Siyasilerin Yerli ve Milli söylemleri, milliyetçiliği körüklediği için İslam’a aykırıdır. Milliyetçilik sosyal eşitsizliği o da nefreti körüklüyor ve toplum kutuplaşıyor. Bunun karşısında, siyasetten beslenen Diyanet suskundur.
Hani İslam kardeşliği nerede kaldı?
Dış İşleri Bakan’ı Mevlut Çavuşoğlu, Alman DPA ajansına verdiği bir söyleşide „Biz şu ana kadar, AİHM’nin kararlarını hep uyguladık” diyor.
Bakan yalan söylüyor. 2015 yılında AİHM’nin aldığı „Mecburi Din Dersi çocuk hakları sözleşmesine aykırıdır” kararı hala uygulanmıyor.
Yine AİHM’nin 2015 yılında aldığı „Cem evleri resmi ibadethanedir” kararı da hala uygulanmıyor.
Bu da Türkiye’de yerli ve milli siyasetin din konusunda ne kadar yalan söylediğini gösteriyor.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan: „Biz Şii de değiliz, Sünni de değiliz, biz Müslümanız” dese de Erdoğan’ın emrindeki Diyanet sadece Müslüman Hanefi Mezhebine hizmet veriyor. Herhalde Erdoğan’ın bundan haberi yoktur, yoksa niye yalan söylesin ki?
Bu ülkede 20 Milyon kadar Şafii Müslüman yaşıyor. Diyanette bir tek Şafii din görevlisi yoktur. Bir tek Şafii Camisi de yoktur. Bu ülkede 20 Milyona yakın Alevi yaşıyor. 1925 Tarihinden beri Cem evleri kapalı ve Alevilik yasak. AİHM’nin 2015’de aldığı karara rağmen Cem evleri hala kapalı.
Türkiye’de inanç özgürlüğü yoktur. İnanç tamamen siyasetin yönlendirmesi ve baskısı altındadır. Bütün inanç kesimleri bu sıkıntıyı yaşıyor. İslam’ın özgürleşmesi için, öncelikle bütün İslam dünyası için Hilafet oluşturulmalıdır. Böylece hiçbir sıkıntı olmadan, fetvalar bütün İslam dünyası için tek elden verilir. Siyasilerin fetva vermelerine gerek kalmaz.
Gönüllü olmak koşulu ile din vergisi olmalı ve herkesin kendi dini kurumuna ödenmeli. Bütün dini kesimler, kendi ibadethanesinin ve din adamlarının giderlerini kendisi karşılamalı. Bunlar olmadan Türkiye’de din ve fetvalar daha çok tartışılır.
Din birey ile Tanrı arasında manevi bir bağdır. Devlet din alanında elini çekmeli. Konuşan Hoca’mı yoksa Bakan mı, insan anlamakta zorlanıyor.
Atatürkçüler Diyanet’i Devletin emrinde siz oluşturdunuz, yoksa artık sizi dinlemiyorlar mı?
Devletin Din işleri Genel Müdür yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı hanıma sorular.
Türban İslami bir örtünme midir?
Türbanlı bir bayan, Diyanet Başkan Yardımcılığı görevini yapabilir mi?
Türbanlı bir bayan, garsonluk yapabilir mi?
Diyanet personelinin bu bütçeden aldığı maaş helal mıdır?
Ocak 2018
İbrahim Aksoy