Geçtiğimiz günlerde Birleşik Arap Emirliği Dışişleri Bakan’ı Abdullah Bin Zayed: “Fahrettin Paşa hırsızdır” dedi. Türkiye’de siyasetçiler, aydınlar ve tarihçiler ayaklandı. “Ceddimizi hırsızlıkla suçlayamazsınız” dediler. İnsanlar da kim doğru söylüyor diye merak etmeye başladı.
Hz. Muhammed 632 yılında vefat etti ve mezarı Medine mezarlığındadır. Kendisinin isteği üzerine, buraya defin edildi ve şatafatlı ziyaret sayılacak bir ayrıcalık istemedi. O tarihten beri mezarı ziyaret eden insanlar çeşitli eşyalardan oluşan hediyeler bıraktılar, ya da gönderdiler. Müslümanlar arasında bu eşyalara da Kutsal emanetler deniliyor.
Bütün mesele, şimdi Kutsal emanetler olmaları gereken yerde değiller.
Peki Kutsal Emanetler yüz yıldır neredeler?
Bütün Müslümanlar merak ediyorlar.
Çalındılar mı?
Yoksa bir yerlerde gizleniyor mu?
Artık insanlar bunu öğrenmek ve emanetlerin olması gereken yerde olmalarını istiyorlar. Birilerinin suçlaması ve birilerinin savunması hiç kimseyi ilgilendirmiyor.
Halife Ömer döneminde İslam, kuzeye doğru açılmaya başlayınca, Mekke ve Medine küçük birer kasaba olarak kaldılar. Burası her dönemde Mısır Valiliğine bağlı olarak yönetildi. Ancak bütün Müslümanların gönlündeki kutsal yerler olarak kaldı.
22 Ocak 1517 tarihinde, Osmanlı Sultanı Yavuz, Mısır’ı işgal etti. Bunu gören Mekke Emiri Şerif İkinci Bereket, oğlu Ebu Numeyi ve kutsal emanetlerin önemli bir bölümünü de verip onları Kahire’deki Yavuz’a gönderdi ve kendisine biat ettiğini söyledi. Yavuz’da bu emanetleri İstanbul’a taşıttı. Kutsal emanetler Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesinde sergileniyorlar.
18.yy. başlarında Vehabiler ayaklandı. Mekke ve Medine’yi aldıklarında Kutsal emanetleri talan etiler. 1818 tarihinde Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Mekke ve Medine’yi Vehabilerden geri aldı. Talancı Vehabi liderlerini de yakaladı. Elde kalan emanetler ve idam edilmek üzere Vahabi lıderlerle birlikte İstanbul’a gönderdi. Vehabi liderlerinin tamamı İstanbul’da idam edildi.
İttihatçılar Arap kökenli Şerif Hüseyin’i Mekke Emiri olarak görevlendirdiler. Şerif Hüseyin, İttihatçıların Türkçülük yaptıklarını gerekçe göstererek Osmanlıya karşı isyan etti. İsyanı bastırmak üzere, Osmanlı 28 Mayıs 1916 yılında Fahrettin Paşa’yı Medine’deki Hicaz Kuvveti Seferiyesi komutanlığına atadı.
Fahrettin Paşa ilk iş olarak, Hz. Muhammed’in mezarında kalan kutsal emanetleri paketledi ve İstanbul’a gönderdi. Elbette ki o günün koşullarında, kutsal emanetler 2000 askerin koruması altında İstanbul’a getirildi. Fahrettin Paşa Arap isyancıların başı, Şerif Hüseyin talan etmesin diye emanetleri İstanbul’a gönderdi. O tarihte Medine’de İngiliz askerleri yoktu.
Filistin cephesinde 7 Kasım 1917’de Gazze, 26 Aralık 1917’de Kudüs düştü. Arkasından Sina ve Filistin cephesini oluşturan 4., 7., ve 8 Osmanlı orduları dağıldı. Medine Garnizonunun Osmanlı ile temas kurması tamamen bitti. Medine’ye en yakın Osmanlı 1300 km mesafedeydi.
11 Kasım 1918’de Almanya koşulsuz ateşkes ilan etti. Böylece Almanların cephesinde savaşan hasta adam Osmanlı Devleti de öldü. Fakat dünya ile ilişkisi kesilmiş, Fahrettin Paşa’nın bu gelişmelerden haberi yoktu. O hala Şerif Hüseyin emrindeki asi Araplarla savaşıyordu. Hatta Mısır’daki İngiliz komutan Edmund Allenby Fahrettin Paşa’ya durumu anlatan bir mektup gönderse de Fahrettin Paşa İngiliz oyunudur diye inanmadı.
Alman cephesinde savaşa katılan Osmanlı da sonunda ateşkes antlaşmasına, Almanlar gibi koşulsuz olarak imza attı. Medine’de asilere karşı savaşan Fahrettin Paşa’nın bu gelişmelerden hiç haberi yoktur. Bu antlaşmadan sonra 72 gün daha asilere karşı savaşı sürdürür. Sonunda 10 Ocak 1919’da Şerif Hüseyin 350 kadar bedevisi ile, çöl Kaplan’ı Fahrettin Paşa’yı teslim alır.
Hz. Muhammed’in Medine’deki mezarına değişik zamanlarda bırakılmış ya da gönderilmiş eşyalar Müslümanlar için kutsanıyor. Bu eşyalar değişik zamanlarda ve bazı şahsiyetler tarafından İstanbul’a gönderilmiş. Bu eşyalardan 500 parçası Topkapı Sarayında Hırka-i Saadet Dairesinde sergilendiğini basından izliyoruz.
Fahrettin Paşa; İttihatçıların Türkçülük yapmasına karşı, Şerif Hüseyin başkanlığında başlayan Arap isyanını bastırmak için görevlendirilmiş, bir Osmanlı Paşa’sıdır. Ayrıca Fahrettin Paşa Asakir-i Mansur-i Muhammediye Ordusu’nun (Muhammed’in zafer kazanmış ordusu) bir Paşasıdır.
Osmanlı ailesi Afgan kökenlidir. Hiçbir Türkmen Osmanlı görevlisi olmamış. Osmanlı Türkmenler için Etrak-ı bi İdrak (anlayışsız, akılsız Türkmenler) derdi.
Osmanlı Paşaları, Ankara’da toplandı, Osmanlı’ya karşı isyan etti, 23 Nisan 1923 tarihinde Cumhuriyeti kurdular. 19 Mayıs 1919’da Ankara’ya gelmeden önce, Sultan Vahdettin’e bağlı kalacağına Kuran-ı Kerime el basarak yemin eden, İttihatçıların başı Mustafa Kemal, 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı kaldırdı. 17 Kasım 1922’de Sultan Vahdettin ve ailesini kovdu.
Yavuzun 20 Şubat 1517 yılında hilafeti almasından 407 yıl sonra, TBMM 3 Mart 1924’de çıkardığı bir yasa ile Halifelik makamını kaldırdı. TBMM’nin seçtiği Halife Abdülmecid Efendi’yi bir daha Türkiye’ye dönmemek üzere kovdu.
Görüldüğü gibi, Osmanlı “ecdadımıza hakaret edemezsin” diyenleri ne kadar çok ilgilendiriyor?
Tam 407 yıl İslam hilafetini elinde tutanlar, 93 yıl önce hilafeti kaldırarak, Halife Abdülmecit Efendi’yi ülkeden kovanları, İslam dünyası ne kadar çok ilgilendiriyor?
Eğer bugün İslam dünyasında bir dağınıklık ve bir sorun yaşanıyorsa, birliği oluşturacak Halife’nin olmayışındandır.
Eğer İttihatçı Fahrettin Paşa Kutsal Emanetleri çalmamış, emanet altına almış ise, aradan 100 yıl geçti, emanetler neden yerine geri gönderilmedi?
Buna Türkçe de emanete ihanet derler.
Maddi değeri yüksek, manevi değerine paha biçilemeyen Kutsal Emanetler ne zaman ait olduğu yere geri gönderilecek?
Fahrettin Paşa ne zaman hırsızlık töhmetinden kurtulacak?
Bütün İslam dünyası Kutsal Emanetleri yerinde, yani Hz. Muhammed’in mezarında görmek istiyor.
Bu koşullarda İslam dünyasına önderlik yapmaya kalkışmak, nasıl inandırıcı olur?
Her tarihi eser, kendi yerinde daha değerli ve daha güzeldir.
Kendisine saygısı olanlar, tarihi değerlere de saygılı olmak zorundadırlar.
Aralık 2017