Adil yargılamayı yapanın tarafsız olması gereğinden ötürü adaleti gözü bağlı, elinde terazi olan Justitia simgeler. Adaletin tecelli ettiği adliye saraylarının harcı ile hukuk eğitiminin özünü Justitia oluşturur. Ne nalıncı keseri gibi güçlüye yontar, ne de sanık sandalyesine oturtulanı peşin hükümle yargılayıp hakkına halel getirir. Tarafsızlık ve davacı ile sanığa eşit mesafede bulunma adaletin, adil yargılamanın olmazsa olmazıdır.
Mesud Barzani’yi seven, takdir eden de çok, eleştiren, yeren de. Gözü bağlı Adalet Tanrıçası Justitia’nın elindeki terazi elinizde olsa Mesud Barzani’yi teraziye atar, ortaya çıkan sonuçla tatmin olanağı bulursunuz belki. Oysa biz ne Justitia’yız, ne de adaleti ölçecek terazi var elimizde. Terazimiz de, Justitia’miz da vicdanımızdır bizim, ta ki o erdeme, o fazilete erinceye dek.
Mesud Barzani en başta kendisine, sonra da halkına verdiği söze sadık kalarak, Kerkük’te 16 Ekim’de yaşanan ihanete rağmen elini kardeş kanına bulaştırmayarak sözünün eri bir insan, bir lider olduğunu kanıtladı. Kerkük’te yaşanan ihanetin sonuçları ağır olmasına rağmen bu ahda bağlı kalarak faturayı bir yönüyle kendisine kesti, kardeşinin uzattığı zehirli kadehi bile bile içti, Kürtlerin karşı karşıya gelmesini, birbirlerinin kanına girmesinin önünü aldı.
Mesud Barzani’yi ilk kez 1991 yılı Mayıs ayında yapılan seçimler döneminde gördüm. Sonra 1992 ve sonrasında birkaç kez görüşme olanağı buldum. Bunlardan biri 1992 yılı Aralık ayında yapılan bir bilgilendirme ve istişare konferansı idi. Duhok’a yeni gelmiştim. KDP yetkililerinden biri, Mesud Barzani’nin Hewlêr’de yapılacak bir konferansa katılmamı istediğini belirtti. Konu ise PKK ile yaşanan ve yüzlerce, belki de binlerce peşmerge ile gerillanın yaşamına mal olan çatışmaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan yaptığı bir açıklamada Güneyli güçlerle girdikleri bu çatışmanın hata olduğunu belirttecekti, yıllar sonra.
PKK dışında dört parçadan tüm Kürt partilerinin katıldığı toplantı Bereyê Kurdistan (Kürdistani Cephe) tarafından organize edilmişti. Oluşturulan divanda Mesud Barzani, Mam Celal, Dr. Mahmud Osman, Sami Abdulrahman, Aziz Muhammed’in yanısıra KDP-İran Genel Sekreteri Mustafa Hicri ile bana da yer verilmişti.
Osman Öcalan liderliğindeki PKK güçleri bir korudor oluşturularak Zelê’ye yerleştirilmişlerdi. Toplantıda Mesud Barzani oldukça üzgündü. Konuşmasında öz olarak böylesi bir çatışmanın Kürt halkına zarar verdiğini, düşmanları ise sevindirdiğini belirtti. PKK’li güçleri Zelê’ye yerleştirdiklerini, misafirleri ve başının üzerinde yerlerinin olduğunu mütemadiyen tekrarlayıp durdu. Zafer kazanan bir lider edası, nobranlığı hiç yoktu.
Sonra benzer bir çatışma 1994 yılında Mam Celal’in liderliğini yaptığı Kürdistan Yurtsever Birliği YNK ile yaşandı. Binlerce peşmerge yaşamını yitirdi. Kazanan ne KDP, ne de YNK oldu. Kaybedense KDP ve YNK ile birlikte bir bütün olarak Kürt halkı oldu.
Bu ve benzeri iç çatışmalarda binlerce yurtsever insan can verdi. Kürt halkı ve siyasal oluşumları arasında derin uçurumlar oluştu. Düşmalığın telafisi, açılan uçurumun onarılması için Mesud Barzani halk önünde bir yemin ederek artık kardeş kanına girme döneminin kapandığını ilan etti.
Kek Mesud’u Kerkük ve konumu kesinleşmemiş diğer Kürt bölgelerini Bağdad’a teslim etmekle, bundan dolayı da ihanetle suçlayanların biraz da geçmişe, kanlı tarihe bakmalarında fayda var. Mesud Barzani ya Kerkük’ün teslim edilmesinden dolayı peşmergeyi cepheye sürecek ve ihanette yer alan kimi YNK’li yöneticilerin denetimindeki peşmergelerle çatışmaya girerek Kürt kanı dökecek, ya da bu ihaneti sineye çekerek geri adım atarak, Birakûjî‘ye geçit vermeyecekti.
Kek Mesud, oyunu görerek olması gerekeni yaptı. Bir adım geri çekildi ve şimdilik Birakûjî’yi önledi. Bu ne kadar devam eder, şimdilik öngörüde bulunmak güç.
Bir yanda Irak, İran ve Türkiye’nin oluşturduğu kurtlar sofrası ve buna teşne olan kimi Kürt unsurlar, diğer yanda ABD’nin “generation change” planı, yani yeni genç nesille, kuşakla mesafe alma istemi. Kek Mesud’un 29 Ekim’de yaptığı açıklamadan sonra ABD’nin buna balıklama dalması ve genç kuşaktan Neçirvan Barzani ve Qubad Talabani’ye dikkat çekmesi bu anlamda oldukça manidar.
Bu da gösteriyor ki işin, planın içinde sadece YNK’den bir grup yok, bir o kadar KDP’den de bir kesim Kerkük ihanetinde yer almasa da ABD ile farklı bir arayış içinde ve kek Mesud’un devre dışı tutulmasında hemfikir.
Kek Mesud, Başkanlık tartışmalarına son vermek, adının daha fazla kirletilmesi, kişiliğinin yara almasına müsade etmeyerek bir hamle yaptı ve yetkilerini yasal yollarla yasama, yürütme ve yargı organlarına devretti. 1 Kasım tarihinden itibaren yeniden bir peşmerge. Kek Mesud’un yaşı yetmiş, ama işi ve misyonu henüz bitmiş değil. Önümüzdeki günler ne getirir, bilinmez. Bir bakarsınız elinde baba yadigarı Bırno’su veya Mavzeri ile yeniden peşmerge ile birlikte ön cephede yer alır. Konuşmasında döne döne Peşmerge Mesud Barzani’ye atıfta bulunmasının bir anlamının, manasının olması gerekir.
Bir dönem sona yaklaşıyor. Kürt direnişinin efsanevi liderlerinden Sami Abdulrahman, Aziz Muhammed, Noşirvan Mustafa ve Mam Celal yok artık. Dr. Mahmud Osman ise siyasal bir danışman, rûspî. Geriye kek Mesud’la kek Kosret Resul kalıyor.
Oyun bize yansıyandan daha da büyük. Oyunda sadece Irak, İran ve Türkiye olsa, okumak daha kolay. İşin içinde Amerika ile onunla kolkola olan her iki yakadan, YNK ve KDP’den kesimler de var. İran hegamonyasının, yayılmacılığının önünü almak isteyen ABD, Haşdi Şabi ve Abadi ile ne kadar yol almak, Kürdistan’ı ne kadar sınırlamak ister, yakında anlaşılır.
Gerçekten de kek Mesud tarihi misyonunu tamamlamış ve herşeyi göze alarak geri çekilmişse, dört parçadan Kürt birliğininin üstüne de bir tas soğuk su içmek gerekir. Bırakalım sızlamasını, tırnağına toz bile konmamış, Kürt hareketinin hangi badireleri atlatarak bugünlere geldiğinden neredeyse bihaber yeni ve genç kuşakla o çokça adından söz edilen ulusal birlik, kongre ve konsey ise oluşmaz.
Umalım ve dileyelim ki Güney’de yaşanan bu son gelişmeler Rojava’da yaşanmaz ve Kürtler o yakada da arkadan hançerlenmez!