Bir devlet ya da bir milletin geçmişine bakarken, o devletin tarihi ve kuruluş sürecini dikkatlice incelemek gerekir. O zaman, o milletin, tarih, sosyal, siyasal ve de insani değerleri ile birlikte, kuruluş zihniyeti daha iyi anlaşılır.
Osmanlının yıkılışı ve yıkılışıyla yeni Türkiye cumhuriyeti hangi zihniyetle ve nasıl kuruldu. Türk Tarih Kurumu ve birçok resmi verilere göre Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, tamamıyla ırkçı ve tekçi bir zihniyete dayandığını net bir şekilde göstermektedir.
Örneğin, Almanya’da Hitler daha iktidara gelmeden önce yani 1930’larda, Kemalistler Türkiye’de 64 000 bin insanın kafatasınıç alıp, ölçtüklerini biliyor muydunuz?
Türkiye’de ilk kafatası ölçümleri 1929 senesinde, aralarında tarihçi Afet İnan, Cumhuriyet döneminın ilk antropoloğu Dr. Şevket Aziz Kansu, Hukuk müderrisi Yusuf Ziya ve birkaç doktordan oluşan bir heyet tarafınadan 25 kadın ve 25 erkeğin kafatası incelenerek Türk olup olmadıklarına karar verilmiş.
CHP’nin etkili isimlerinden ve ideologlarından Mahmut Esat Bozkurt heyetin hazırladığı kafatası ölçümlerini açıklayarak o meşhur sözünü söylemiştir:
” Bu milletin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların bu memlekette tek bir hakları vardır o da hizmetçi olmak, köle olmak”. (21 Eylül 1930 tarihli Son Posta Gazetesi)
Ayrıca, Atatürk’ün manevi kızı ve Türk Tarih Kurumu kurucusu olan Afet İnan hatıralarında, Türkiyeyi on bölgeye ayrırarak, on ekip tarafından tarayığ kafatası ölçümü yaptığını anlatmaktadır.
Afet İnan, kafatası ölçülmesine nasıl başlandığını ise şöyle anlatıyor: “1936’da bütün memlekette büyük ölçüde antropometrik bir anket yaptırma arzumu, Atatürk’e anlattım. Uygun gördüler ve beni teşvik ettiler. Bunu hükümetten rica etmemi emir buyurdular. O zamanki Başbakan İsmet İnönü’den rica ettim. O da bu iş için; Savunma, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları’na meşgul olmalarını emretti.”
Kitaptaki araştırma sonuçlarına göre Laz, Kürt, Çerkez fark etmeksizin Türkiye’de bir ‘ırk birliği’nin bulunduğu ve Türk halkının kafa yapısının ‘Brakisefal’ olduğu, kafa karinesi 80’in altında olanların Türk olamayacağı kanaatine varıldığı belirtiliyor. İşte araştırma sonuçlarına göre Türkler: “Türkiye’de yaşayan halkın çoğunluğu orta boylu, kafa karinesi bakımından yuvarlak (brakhi) kafalıdır. Gözler muntazamdır. Mongoloit tesir pek azdır. Burunlar düzdür. Cilt nadiren çok esmerdir. Gözler açık, hatta ekseriyetle çok açıktır. Saçların çoğunluğu orta yani kestane rengindedir. Şu halde Türkiye halkı umumiyetle ‘Homo Alpinus’ denilen Avrupa’nın büyük beyaz ırkına mensuptur.” [1]http://www.habervakti.com/?page=news_details&id=32950 (son erişim tarihi: 17 Eylül 2012.)
Bu çalışmalara bilfiil Atatürk’ün önayak olduğu aleni ve de doğrudur. Tarih ve dil ile alakalı bütün çalışmaların Atatürk’ün talimatıyla yapıldığını, Afet Inan açıkça ve defalarca belirtmiş ve de yazmıştır.
Türkler de yklaşık doksan yıldırdır bu ırkçı ve tekçi, kurgulu tarihi zihniyetle eğiltilmiş ve yetiştirilmişlerdir.
Bundan dolayı, bugün birçok siyasetçi, diplomat, prof ünvanlı akademisyen, dinci, solcu kişiliklerin hepsi, ırkçı, despot ve askeri kafayla davranmaktadırlar.
Onun içindir ki günümüze kadar gelmiş bu yönetici ve okumuş kadrolardan bir şey beklenmemeli. Bilindiği gibi her gün, ‘“Ne mutlu Türküm diyene”, sloganıyla yapılan eğitim sistemiyle yetişenlerden demokratlık ve de kardeşlik beklemek saf dilliliktir. Bugün Türkiye’nin diş ve iç siyasetine bakıldığında bu gerçek daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu nedenle öncelikle Kürtler, yıllardır Türk Devletini yöneten ırkçı zihniyetli kadrolarına karşı artık daha fazla duyarlı olmalı.
Bunun için tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok.
Güney Kurdistan’da ki Bağımsızlık Referandumu da gösterdi ki, kardeşlik ve dindaşlık sözlerinin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmamıştır.
Kısacası dün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkeleri Kürtler için neyse, bugün de Kürtler açısında aynıdır.
Günlük gazete manşetlerine ve TV programlarındaki ırkçı ve anti Kürt düşmanlığına bakmak yeterlidir.
Kürdistan Başkanı sayın Mesud Barzani şahsına söylenenler bile, Kürtlere karşı nasıl kindar ve düşmanca davrandıklarını açıkça göstermektedir.
Bu da Türklerın halen Mahmut Esat Bozkurt döneminini aşamadıklarını ve hala o kafayla yaşadıklarını göstermektedir….
13.10.2017