Sevgili Kürd kardeşlerim 7 Mayıs, 2017 günü özlemini derinden hissettiğim Özgür Kürdistan ve Başkenti Hewlêr Hava-alanına ayak bastığımda ve o özgür parçada üç hafta kadar bir zaman diliminde eşimle birlikte oradaki kardeşlerimin arasındaki kısa geçen zamanım beni son derece sevindirmiş ve dönüşümde, o gezimle ilgili “Adım Adım Özgür Kürdistan” başlığı altında intiba ve izlenimlerimi yedi bölüm halinde yazmış, hatırlayacağınız gibi bir yerinde de “Orada iki başlı bir yönetim göze çarpıyor” demiştim, ki bu son olaylar beni yanıltmadığı ortaya çıktı; fakat böyle bir ihanetin de olacağını hiç aklıma getirmemiştim. Netice de iki taraf da” Kürd kardeşlerim” demiştim, meğer yanılmışım. Evet o bölgedeki kardeşlerim Kürd, ama onların bir kısmına liderlik yapan en üst öz kadro bugün kendilerine “Biz Kürd değil, asıl soyumuz Arap’tır” diyorlar. Bakın Bağdat Irak Millet Meclisinde Kürd Parlamenter sıfatıyla orada görev yapan Ala Talabani hanımefendi olayla ilgili ne diyor: “Artık Kerkük vatan kucağında. Kerkük vatan kucağına geri döndü” diyor. Ayrıca onun başı Hero Xanım, oğlu Pavel, Bafel ve Lahur Talabaniler de bir başka şarkı söylemekteler. Şarkı şöyle: “Baxdat, Baxdat, va ye Kerkûk ji te ra hat”. Gerçekten de bir ihanet sonucu Kerkük ve diğer bir çok Kürd bölgesi Baxdat yönetimine bağlandı; çok yazık, içimiz kan ağlıyor bu ihanet için. Oysa Referandum bizi son derece sevindirmiş, Bağımsızlık için bize umut vermişti. Çünkü oradaki halkımızın yüzde yetmişinden fazla bu Referanduma katılmış ve yüzde 93’ü evet oyu kulanmıştı ki, bu sayı orada yaşayan halkımızın yüzde yüzünün evet demesi anlamına geliyordu. Çünkü orada bize düşman olan başta Türkmenlerin bir kısmı, Araplar ve diğer azınlıkların hayır demeleri şaşırtıcı değildi. Ne yazık ki Referandum sonucu dost bildiğimiz sözüm ona Amerika ve diğer müttefik güçler bizi çıkarlarına kurban edip yalnız bıraktılar. Burada merhum Churchill’in -Çorçil- sözü yine kendini gösteriyordu. Devletlerin dostu olmaz, çıkarları söz konusu, ki ülkemizin hem coğrafik yapısı nedeniyle ve hemde iç ihanetlerin yaşandığı, güç birliğinden yoksun bir toplumu dost tercih eden olmadı.
Sevgili okuyucu kardeşlerim burada size iki ata sözünden bahsetmek istiyorum.
Biri Kürdçe, şu: “Dijminê salan, nabin dostê bav û kalan”.
İkincisi Türkçe, şöyle: Eski düşman dost olmaz” deniliyor, ki gerçekten de biz bu ata sözlerinin doğruluğunu yaşamımızda ve dünya insanları arasında sık sık görüyor ve şahit oluyoruz. Hele bu düşmanlık bizim gibi yüzyıllardan beri üç ayrı barbar halkın egemenliğinin altında ve onların gerici eğitimi ile eğitilmiş, kendi halkına ve soyuna düşman edilmiş bir toplum.
Evet, biz Kürdlerde bu ihanet M.Ö 550 Med Kralı olan Astıages’ten günümüze kadar devam etmektedir. Astıages’ın bir barbarlığı sonucu, o günkü adıyla bütün Med ordusunun kumandanı olan Harpagos’un büyük ihaneti. Astıages’in barbar bir isteğini yerine getirmeyen ve gizleyen Harpagos, bunu öğrenen Astıages, onun oğlunu kesip, etini ona yedirmesi sonucunda, Harpagos ses çıkarmaz ama intikam almak için hikâyeyi, Kral kızı Mayana’yı verdiği bir Persli çobandan doğan 16 yaşındaki Kral torunu Kiryos’a bir mektupla bildirir, sonuçta Kiryos Perslerden oluşan koca bir topluluğu örgütler, Harpagus’da Med ordusunun bir kısmıyla Astıages’e savaş açar ve girdiği savaşta, Astıages’i esir alır ve koca imparatorluğu torunu Pers babalı Kiryos’a teslim etmesinde, Astıages’in çok ünlü bir sözü var. Astıages şöyle diyor: “Ulan hergele madem sende bu kadar güç vardı, neden kendin yerime geçmedin, koca imparatorluğu götürüp bir Pers çobanın oğluna verdin”.
Evet, sevgili okuyucular, bu ihanetin hikâyesi uzun, Harpagos tarihi bir ihanetçimiz ve onun ardından kanımca çok Harpagoslar çıkmış biz Kürdlerin içinden. Tabii Hititlerinde bir Patasana’sı var ki bunun da
hikayesi çok uzun, Ahmet Ümit onun romanını yazmış. Okuyuculara okumalarını tavsiye ediyorum. Kuşkusuz, dünyadaki her toplum içinden ihanetçiler çıkmış, ama günümüz insaları için bu ayıp ve afedilmez bir davranış. Çünkü bugünkü insan, M. Ö. 550’de yaşayan insan değil, uzay çağındayız. Şimdi diyeceksiniz ki “Uzay çağında ihanet edenler olmaz mı?”. Evet olabilir, ama bence bu büyük bir ayıp ve alçaklık.
Sevgili okuyucu kardeşlerim bildiğiniz gibi, toplumların modern uluslaşma süreci 1789-1799 yılları arasında Fransız Burjuva devrimiyle başlamış, günümüz dünyasında 200’den fazla ulus devlet var. Yanılmıyorsam bunlardan 193’ü Birleşmiş Milletler Örgütü’nün üyesi, ki bu devletlerin bir çoğunun nüfusu bizim Dersim nüfusu kadar bile değil; ama biz 50 milyonluk bir halk hâlâ bir ulus devlete sahip değiliz. Neden? Bence bunun birinci nedeni binlerce yıldan beri üstünde yaşadığımız coğrafya; ki bu coğrafya koca Asya kıtasının bir cenneti ve bu Cennet’in dört bir tarafında yaşayan barbarlar. Bunlar bizim dünya ile ilişkilerimizi kesmiş, bizi orada hapsetmiş ve kendilerine köle yapmışlar, ki bunun en büyük barbar ağası birincisi İslâm Arap, ikincisi barbar Türk, üçüncüsü namert Pers. İkinci neden, modern ulus havasının ülkemiz Kürdistan’a geç gelmesi, ki yine bunun sebebi etrafımızı çeviren barbarlar. Üç, yeterince ulus bilincimizin gelişmemesi ve ülkemizi canımız kadar sevmememiz. Dört, her yüzümüze güleni dost sanmamız ve onu koruyan bekçi olmamız. Beş, dünya malı için birbirimizi satmamız, düşmanın silahı olmamız. Örneğin dün Hamidiye Alayları, bugün de Köy Koruyucuları Daha başka başka olumsuz yanlarımız var ama ben onlara değinmeyeceğim; çünkü uzun hikâye bunlar.
Yıl 1847, Botan Beyi Bedirxan hareketinin zalim Osmanlı’ya karşı savaşı ve savaşın kaybedilmesine sebep olan Bedirxan’nın yeğeni Yezdan Şêr’in büyük ihaneti ve onbinlerce şehit, tahrip edilen cennet ülke.
Yıl 1880, Şêx Ubeydullah hareketi, ki bir çok ihanetler sonucu başarıya ulaşamadı.
Yıl 1921-22 Koçkiri hareketi ve Gıni aşiret reisi hain Murat’ın ihaneti ve onun benzerleri.
Yıl 1925, Şêx Seid ve bacanağı binbaşı Qaso’nun ihaneti. Metin Aktaş bu hainin romanını yazmış. Nişancı. Dilerim okumuşsunuz.
Yıl 1927-32 arası Ağrı, Zilan ve hareketin hain kişi ve aşiretleri.
Yıl 1937-38 Dersim’in bir çok aşiretlerinin ve Ali Yıldırım ve benzerlerinin yanı sıra, Rayber ve Pıço’nun ihanetleri.
Yıl 1961-66 Güney parçadaki Celal Talabani ve kayınpederi İbrahim Ahmet’in ihanetleri, bugün ise birisinin kızı ve torunları, diğerinin de eşi ve çocukları. Hele bu sonluların ihaneti bence hiç affedilmeyecek ihanetler. Ülkesini petrol parasına satan satılmış hainler.
Sevgili kardeşlerim bir Kürd ata sözü şöyle der: “Çêleyê mar bê jehr nabe”. Türkçesi “Yılanın yavrusu zehirsiz olmaz” Geçekten de bu böyle. Celal Talabani 1961 ve 66’nın……….. Ben onun ismini ilk 1975’de duydum, ki herkes ona “Mam Celal” diyordu, ama ben hiç bir zaman ne onu sevdim ve ne de ona “Mam Celal” dedim. Hiç unutmam, 2001’de ilk Özgür Kürdistan’a gittiğim de, ismini açıklamayacağım bir kişiye: “Ez dixwazim herim ser gora Apo” -Mustafa Barzani- dediğimde, arkadaş: “Kek Riza tu çi dibêjî? Ji kerema xwe carek dî qet ji Kurdekî welatparêz ra Apo, yan jî Mam, nebêje” got, ez têgîhîştim ku ew çi dibêje. Gerçekten de bu iki kişi bu sözlere laik insanlar değil, bu benim kişisel görüşüm. Celal Talabani niye Irak Reisicumhuru oldu? Çünkü o gerçeğin içinde kendini Kürd değil Arap hissediyordu. Fuat Mahsun’da onun bir yoldaşı ve aynı hisse sahip.
Evet, bir çok kişi Celal’in ölümünden sonra ona çeşitli yazılar yazarak, göklere çıkardılar, ama bana göre o yerde kıvrak ve kurnaz bir….. bir dediği ikiyi tutmayan güvenilmez bir kişilikti. Bu benim görüşüm. Yani ben Celal Talabani’yi böyle tanıdım.
Geleyim başlık meselesine.
Evet, Yezdan Şêr’in ruhu Pavel -Pavel Nikolayeviç (1857-1943) bir Rus tarih ve edebiyatçısı, ayrıca 17 Ekim devrim karşıtı, ki Talabani onun adını oğluna vermiş- Talabani’nin ruhunda, Qaso’nun ruhu Bafel Talabani’nin ruhunda, Murat Ağa ruhu Lahur Talabani’nin ruhunda, Rayber ve Pırço’nun ruhu da bunların işbirlikçilerinin ruhunda hortladı. Hero ve Ala Xanımların ruhuna laik bir ruh bulamadım. Bunlar ana sıfatına laik analar değil, bağışlayın; bunlarda dışı hortlaklar. Hortlakları yok etmek için bütün Kürdler bel -Kürdçesi merr- almaları lazım. Çünkü bu murdarlar başka hiç bir silah ile ölmezler, illah de bel, bel, bel. Merr, merr, merr.
Hepsinin parçalanmış bedenlerini görme dileğiyle. Çünkü bunlar 50 milyon Kürdü yasa boğdular, onurumuzla oynadılar, bizi dünya aleme rezil ettiler. Ya kırk yıldır savaşan kahramanlarımız ne yaptı? Hani bir saldırı sonucu Güneydeki kardeşlerin yardımına gideceklerdi. Oysa onlarda Pavel ve şurekası ile beraberdiler. Barzani düşmanlığı için düşmana dost oldular. Çok yazık, çok yazık. Tarih bunları koca kara
harflerle yazacak. Evet, af buyurun sayın okuyucular, ağır laflar kullandığım için beni bağışlayın. Beni söyleten zaptedilmez Kürdlük duygularım. Tekrar “Bağışlayın” diyorum.
Yazıya son vermeden, Sayın Mesud Barzani kardeşime de bir kaç sözüm olacak. Kek Mesud ben seni bir Kürd evliyası olarak görüyorum. Yani seni böyle tanıdım. Sendeki ricam, ihanetçiler için üzülmemen ve en
kısa zamanda kutsal Kürdlük görevini, güvenebildiğin yeni dinamik, yurtsever gençlere bırakman. Kanımca sen bu yalınayaklı mazlum halkına gereken görevini laikiyle merhum ölümsüz baban gibi yaptın. Tarih seni ve merhum babanı altın harflele yazacak. Unutma dünya mal ve mülkü, insanları tarih sayfasına taşımaz. Ama her insani davranış ve mertlik kişiyi ölümsüz kılar ve kahramanlaştırır. Lütfen sana isnad ve iftira edilen şeyleri boşa çıkar, biran önce Parlamentoyu topla, kardeşçe görevi diğer yurtsever kardeşlerine devret, geçmişteki yanlışlara, bırakujiye bir sünger çek, ol bir Tanrı elçisi, küsleri barıştır, Kürd birliğini sağla, Parti Pêşmerge Güçler sistemini ortada kaldır, onları devletin ordusu haline getir ve sonra da çekil Evliyagâhına, gençlere ol bir bilge öğretmen, deneylerini onlara aktar, ol bir rusipi ve son gününü bekle her fani insan gibi. En derin sevgi ve saygılarımla.
Dersimli Kürd kardeşin Rıza Çolpan, Sydney.
Not:
Duydum İhsan Aksoy hakka yürümüş. Duyunca çok üzüldüm. Onunla Paris Kürd Enstitüsü’nün organize ettiği bir konferansta tanışmıştık. Bilinç dolu bir bilge, iyi bir Kürd yurtseveri, güçlü bir hatip ve yazardı.
Kendisini saygıyla anıyor, toprağı bol, Kürdistan doğa rahmetinin onun toprağı üstünde eksik olmamasını diler, tüm çocuklarının, tüm aile bireylerinin ve Kürd halkının başı sağ olsun diyorum.