Adı İbrahim, soyadı Kara-gül…
Türklere benzer bir tarafı yok, ancak tüm devşirmeler gibi Türkten daha Türkçü…
Görünüşüne bakılırsa tipik bir Gürcü, soy sop itibariyle reisle akraba…
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kara-gül’ün 11 Eylül tarihli köşe yazısının başlığı:
„İçerideki PYD kriptoları, Barzani’nin istihbarat ağı ve bir gizli ajanda..“
Moda dünyasındaki trendler gibi, siyaset dünyasında da her devrin yükselenleri ile alçalanları olur.
İbrahim Kara-gül ile gazetesi Yeni Şafak da, son dönemlerin yükselen değerlerinden…
Karagül, AkSaray’ın mudavimi…
AkJet’in değişmeyen yolcusu…
Reis’den daha reisçi…
Devlet’in bahçelisinden daha milliyetçi…
Haftada bir yazdığı uzun yazılarında, saçından kısa aklıyla reis’e, reis’in yıldırım’ına, bir cümle devlete akıl veriyor. Yazılarında açık hedef göstererek, şeyhülislam edasıyla adeta fetva dağıtıyor…
En son gösterdiği hedef Barzani, verdiği fetva ise genel olarak Kürtlerle ilgili…
Yazısında; „Aylardır bir büyük tehlikeden söz ediyorum. Her geçen gün Türkiye’ye daha da yaklaşan bir tehdit, ülkemizin geleceğini mahvedecek bir gelişme hakkında kendimce uyarılar yapmaya çalışıyorum. 15 Temmuz’u yaşamış bir millet olarak bir teyakkuz çağrısı yapıyorum. Çünkü biliyorum ki, 15 Temmuz bitmedi, müdahale dönemi kapanmadı, Türkiye’ye yönelik çok uluslu saldırı yeni bir formatla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor“ tespitinde bulunuyor.
En büyük tehlikenin Güney’den geldiğini, asıl hedefin ise, Türkiye’nin parçalanması olduğunu ve „Irak’ın kuzeyinde Mesut Barzani’nin referandum girişimi ile Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’nin harita çalışması tek bir projedir“ diyor.
Çare olarak, fetvasında her ne kadar adını zikretmese de, Kürtlerle sorunu olan devletlar arasında CENTO benzeri bir ittifakın gerekliliğini şu cümlelerle formüle ediyor:
„Şam yönetimiyle görüşme dahil, her yol denenmeli.. Türkiye, Bağdat’la ilişkilerini güçlendirmeli, merkezi hükümete destek vermeli. Türkiye, Suriye’deki durumu yeniden ele alarak, Şam yönetimi ile görüşme dahil, bütün seçenekleri önyargısız biçimde yeniden değerlendirmeli. Irak’ı, Suriye’yi bir arada tutacak her girişimde olmalı Türkiye. Hatta teşvik etmeli, öncülük etmeli. ABD’nin işgal haritasına karşı, onlarla birlikte hareket edenlere karşı bölge ülkeleri arasında yakınlaşma zorlanmalı, ortak hareket yolları aranmalı, var olan sorunlar bu tür girişimleri engellememeli…“
Söylediklerini tek bir cümle ile özetlemek gerekirse Kara-gül, „Kürtlerin bir devlete sahip olmamaları için Şeytan ile dahi işbirliği yapılmalı“ diyor…
Ancak her şeyhülislam gibi, hatta reis gibi, Kara-gül’ün de gözden kaçırdığı bir şey var.
Kürtleri yüz yıl boyunca „çarmixa“ geren dört devlet dönemi artık geride kaldı.
Ayrıca yüz yıl önce bölgeyi dizayn eden ve bu dizaynın devamı adına kuruluşuna öncülük ettiği suni devletlerin yaşaması için, CENTO (Central Treaty Organization; Merkezi Antlaşma Teşkilatı)’nı kuran Birleşik Krallık, modern adıyla Ingiltere ortalıkta yok.
CENTO’da gözlemci ama asıl karar verici üye olarak yer alan Amerika ise, bugün Kürtlerle aynı saflarda…
Kara-gül’ün saçı uzun, ancak aklı kısa…
Esed’den Esad’a geçiş yapmakla, Emevi Camisi’nde cuma namazını kılma niyetinden vazgeçip Esad’ı Fatih Camisi’ne davet etmekle, Kürt karşıtı bir kampın hemen oluşacağını ve kapıya dayanan tehlikenin bertaraf edilebileceğini düşünüyor.
Hakkını teslim etmek gerekirse, Kara-gül’ün korktuğu tehlike ile ilgili yaptığı tespitler doğru…
Reisiyle, devletiyle bacalarını saran tehlikeyi görmemeleri için aynı zamanda kör olmaları da gerekiyor. Kör olmadıklarına göre, herkes gibi onlar da kendilerini bekleyen sonu, şimdiden görebiliyorlar.
Ancak çözüm yöntemine gelince, kısa akılları ona yetmiyor ve çuvallıyorlar…
Çünkü, Reis kendini Osmanlı Halifesi, Devlet zaten her fırsatta „taş üstünde taş, baş üstünde baş“ tekerlemesini kullandıkça kendini Yeniçeri ağası, Kara-gül ise kendini her ikisine de akıl veren Şeyhülislam zannediyor…
Kendilerini hayal alemine kaptırıp, renealiteden uzaklaştıkça dibe vuruyor, battıkça da hata üstüne hata yapıyorlar…
Onlar hata yaptıkça, Kürtlerin değeri ve kazanımları artıyor…
Kürtler kazandıkça da, sevinçten kanatlarım rüzgar almaya başlıyor…
13.09.2017