16 Nisan;da Ankara;da Türklerin Anayasa Referandumu vardı. Sonuç ne olursa olsun, bu referandum Kürd Milletini ilgilendirmeyen bir oylama idi. Kürdler büyük bir heyecanla, oylamaya katıldılar, kimisi evet, kimisi de hayır oyu kullandı. Bunlara ne kazandınız ve ne kayıp ettiniz diye sorulsa, hiç kimse ne kazandı ve ne kayıp ettiğini bilmeyecektir. Sonuçta Kürd Milleti için, değişen bir şey olmadı.
Erdoğan AKP’yi kurdu 15 ay sonra seçimlere gittiler. AKP % 34 oy aldı, Erdoğan da milletvekili olamadı. Abdullah Gül Başbakan oldu. Atatürkçülerin partisi CHP devreye girdi, Siirt seçimlerini iptal ettirdi, Anayasa;nın ilgili maddesini değiştirdi, Siirt seçimleri yenilendi ve Erdoğan önce milletvekili, sonra da Başbakan oldu. O gün MHP bütün hiddetiyle karşı çıkıyordu. Bu sefer de MHP Erdoğan’ı Başkan yaptı, CHP karşı çıkıyor. Kürd Milleti için bunların birinin diğerinden farkı yoktur. Kürd Milleti’nin bunların oyunlarına alet olmaması gerekiyor.
Seçim süresince Erdoğan; „Tek Din“ „Tek Bayrak“ „Tek Devlet“ „Tek Millet“ diye bağırıyordu. Ben bu satırları yazarken, saat 22:45’de Erdoğan seçim sonuçları ile ilgili TV.’de konuşuyor ve bu saçmalıkları tekrarlıyordu. Acaba dünyada hangi lider, tek devlet diye bağırıyor? İsviçre Başbakan’ı tek devlet diye bağırsa, çok gülünç duruma düşer. Tek Millet diye bağırsa, tımarhaneye atarlar. Elbetteki her devletin simgesi olan bir bayrağı var. Günümüzde hiç bir devlet tek dinli ve tek Millet’li olamaz, bu kadar gülünç duruma düşülmez. Demek ki Türk yöneticilerin kendilerinden şüpheleri var. Ülkenin gerçeklerini dile getirmekten zorlanıyorlar. Erdoğan 20 bin faili meçhul cinayet dosyasının üzerine oturmuş, liderliklik yapıyor ve Avrupalı liderleri de suçluyor.
Türkiye yüz yıldır, bu hastalıktan muzdarip, yakında bölünür ve sağlığına kavuşur inşallah. Ancak ülkede bu zihinsel hastalıkla ilgilenen, bilim adamı da yoktur. Yakın zamana kadar Türkiye’de Kürd yoktur diyenler, şimdi de Kılıçdaroğlu ey Kürd kardeşim, „Kürdlüğünle gurur duyabilirsin“, diye bağırıyor. Artık Kürdlerin kendileriyle gurur duymalarına CHP’den izin çıktı. Görüldüğü gibi, Atatürkçüler inkardan vazgeçti ama imhadan asla vazgeçmezler. İnkar ile ilgili söylenenler de aldatmaca, sakın inanmayın.
Pek yakında Kürdistan’da, Bağımsız Kürdistan Referandumu yapılacak, Kürdler için en önemli referandum, işte bu referandumdur. Dünyadaki bütün Kürdler, o günü büyük bir heyecanla bekliyor. Sandıklarda ezici bir çoğunlukla, „Evet Bağımsız Kürdistan’ı istiyorum“ çıkacaktır. Siyasiler de en uygun bir zamanda, Bağımsız Kürdistan’ı ilan etmelidir.
Bağımsız Kürdistan’ın ilanı, Kürd Milleti’nin her ferdi için dünya insanlık ailesinin, onurlu ve saygı duyulan bir üyesi olacaktır. Belki Kürdler bu gün bunu göremeyebilir ama yaşayarak görecekler. Bu sonuç Kürd Milleti’nin yüz yıllık mücadelesinin ürünüdür. Bu sonuç da emeği olan ama şu anda bunu göremeyen her Kürde, Kürd Milleti minnettardır, ruhunuz şad olsun.
Bağımsız Kürdistan Ortadoğu barışının ve demokratik yaşamın garantisidir. Ben 25 yıl önce bir Avrupa parlamentosunun kürsüsünde beş yıl ara ile yaptığım konuşmada, aynı şeyleri söylemişim „Kürdistan Ortadoğu’nun İsviçresi olacak“ demiştim. Bir gazete de „Bir Kürdün İsviçre Rüyası“ diye başlık atmıştı. Ben rüya görmüyorum, bunu büyük bir gururla bu gün de iddia ediyorum, olacak. Çünkü Kürd Milleti, binlerce yıldan beri çok acı çekti, acının ne olduğunu çok iyi biliyor, başkalarına asla acı çektirmeyecektir. Kürdistan insan mozaiğinin merkezidir.
Bazı yayın organlarında, bir Kürdistan haritası görülüyor. Bu güne kadar, Kürdlerin taraf olduğu hiç bir Kürdistan haritası hazırlanmadı. Kürd Milleti’nin yaşadığı yer Kürdistandır. Kendi sınırlarını ve haritasını, Kürdler kendileri belirleyecektir. Sabırlı olun, acele işe şeytan karışır.
Kerkük Kalesi’ne Kürdistan Bayrağı asılıyor. Erdoğan Ankara’dan bağırıyor „İndirin o bayrağı orada“ acaba Erdoğan hangi hak ve yetki lie bunu söylüyor? Ayrıca Kürdistan Bayrağı’na saygısızlık yapmaya gerek yoktur. Türk Bayrağı hangi malzemeden yapılmış ise Kürdistan Bayrağı da aynı malzemeden yapıldı. Binlerce yıldan beri Kerkük, Kürdtür ve Kürd kalacaktır.
Türkmenler Asya’nın kuzey steplerinde yaşıyorlardı. Büyük buzul çağından sonra, buralar buzul bataklıklarından oluşuyordu. Bu steplerde yaşayanlar, Mezopotamya zenginliklerinden talan yaparak karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Bu talanlar sırasında buralarda kalanlarda olmuştur. Kerkükte yaşayan Türkmenler de bu muhacirlerdendir. Nasıl oluyorda muhacirler, Kerkük’ün asıl sahipleri oluyor? Yakında Erdoğan; Berlin Türklerindir, Türk kalacak derse kimse şaşırmasın. Çünkü Berlin’de de epeyce Türk muhacir yaşıyor. Neden Bağdat Türk kenti değil de Kerkük Türk kenti oluyor? Kerkük gerçeği, Türk yöneticilerin vicdanını sızlatıyor ama konuşamıyorlar. 1926 Ankara antlaşması ile Güney Kürdistanı, İngilizlere peşkeş çektiler, bu da söylenmezki…
Kürd olduğunu iddia eden bazı şahsiyetler, Bağımsız Kürdistana Referandumu’na karşı çıktıklarını ve Kürdistan Bayrağına da saygısızlık yaptıklarını okuyoruz. Bunlar asla Kürd olamazlar, ancak Kürd Milleti’nin arasına sızmış, provokatör ajan olabilirler. Hiç kimse bunları ve bunların saçmalıklarını ciddiye almamalı. Kürdler yolunuz hak yolu devam, gerisi yalan.
Daha önce de yazmıştım, Kürdista’nın Güney sınırları, Osmanlı Meclisi Mebusanı’ın aldığı Misak-ı Milli belgesi ile Lozan’da belirlenmiştir. Bu sınırlar, İskenderun körfezinin güney ucundan başlar, Halep’in 40 km güneyinden Musul’un ve Kerkük’ün güneyinden Zagros dağlarına varır. Atatürkçüler 1926 Ankara antlaşması ile güney Kürdistan’ı İngilizlere, Batı Kürdistan’ı da Fransızlara peşkeş çektiler. Ankara bu antlaşma ile buralar üzerindeki bütün haklarını kayıp etmiştir. Tek söz söyleme hakkı yoktur.
Irak’da durum netleşmeye başladı. Suriye de üçe bölündü, daha şimdiden nüfus mübadelesi başladı. Mayıs ayı içerisinde Musul ve Rakka da İŞİD’den temizlenecek. Ondan sonra İran kaçınılmaz bir hedeftir. İran’da iç karışıklıklar başlayınca, mecburen Şii Milis Güçleri;ni İran’a çekecektir. Böylece de Ortadoğu kısmen de olsa rahatlayacaktır.
İslami Humeyni hareketi, diğer İslami hareketlerin daha da radikalleşerek ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlar İran yönetiminden de destek almışlardır. Aynı durum Türkiye;deki FETÖ hareketi için de geçerli. Bunu Türkiye Hizbullah haraketinin liderlerini öldürüp gömdüğü cenazelerin ortaya çıkması ile gördük. Ayrıca 20 bin faili meçhul cinayetin, önemli bir kesiminin FETÖ’nün yan örgütleri tarafından yapıldığı söyleniyor.
Bu iki örgüt, devlet yönetme boyutuna vardıkları için rahatsız olanlar var. İslam dünyası rahatsız. Rusya, ABD ve AB rahatsız. Bölgede İsrail herkesten daha çok rahatsız. Öyleyse her iki örgütün siyasi alanı gözlem altında. Diğer İslami örgütler de çatışmalı takipten kurtulamayacaklar.
Türkiye FETÖ’den kurtuldu demek, biraz erken söylenmiş bir söz olur.
Nisan 2017
İbrahim Aksoy