Kürd Milleti günümüzde Dünya’da devletleşememiş, en kalabalık toplumdur. Ortadoğu’da çok geniş bir alanda ve 50 Milyon toplumu ile Farsların, Türklerin ve Arapların işgali altındadır. İşgalci güçler, Kürdlerin yaşadığı alanda, Kürd varlığını bile inkar ederler. Bağımsız Kürdistan sözcüğü en çok da bunları rahatsız ediyor. Nedeni de anlaşılmaz değil.
Kürd Milleti’nin ezici bir çoğunluğunun, Bağımsız Kürdistan hayali ile yatıp kalktığı bir gerçek. Ancak Bağımsız Kürdistan’ı istemeyen, Kürd örgüt ve şahsiyetleri de var. Kürd Milleti bunları çok iyi tanıyor ve ne halt işlediklerini de biliyor. Bunları efendileri de çok iyi tanıyor ve güvenilmez olduklarını da biliyor. Bütün ulusal mücadelelerde bu güven vermeyen insanlar olmuştur ama engel olamamışlardır ve kendileri hezimete uğramışlardır.
Günümüzde Arap, Acem ya da Türk olduğunu iddia eden Kürdler bile olabilir, neden olmasın? Hatta Acemistan, Arabistan ve Türkistan uğruna gözünü kırpmadan canını feda edecek Kürdler bile olabilir. Bunlar Kürd Milleti tarafından tanınan ama kara örtüler altında ne iş yaptığı belli olmayan Kürdlerdir. Bunların bir kısmı yarın Bağımsız Kürdistanı nasıl savunduklarını söyleyenler bile olabilir. Bunlar asla Bağımsız Kürdistan’ın önünde engel olamazlar. Önemli bir kesimi sahiplerine güven bile vermiyor. Çünkü sahipleri onları çok iyi tanıyor ve güvenilmez olduklarını biliyor. Bu yüzsüzlerin davranışı, Kürd Milleti’nin üzülmesini değmez.
Bağımsız Kürdistan, Ortadoğu barışının garantisidir. ABD ve Rusya başta olmak üzere, 62 Dünya devleti bunu çoktan görmeye başladı. „Bu devletler Kürdistanı kurup, petrolünü sömürecekler“ diyen aptallar bile var. Daha iyi ya, evet bu 62 devlet Kürdistanı kuracak, petrollerine ortak olacak, 30 yıl sonra da petrol bitince çekip gidecekler. Kürdistan’da Kürdlere kalacak. Görüldüğü gibi bu birliktelikte, Kürd Milleti daha karlı çıkıyor.
Kürdistan Devlet Başkanı sayın Barzani, acele etmeden, zamanlamasını iyi hesaplayıp, Bağımsız Kürdistanı ilan etmelidir. Belli ki bu gün müttefik olan 62 ülke tarafından Bağımsız Kürdistan hemen tanınacak. Kürdistan ve Kürd Milleti Dünya devletler ailesinin onurlu bir üyesi olacak. Bundan dolayı da Türkiye ve İran telaş ve panik içerisindeler.
Birleşmiş Milletlere göre; bir devletin diğer devlet içerisindeki soydaşları, o devletin azınlığıdır. Buna göre, İran’daki ve Türkiye’deki Kürdler; Kürdistanın azınlığıdırlar ve çoğunluğun sahip olduğu bütün haklara sahiptirler. Türkiye’nin Kıbrıs’daki Türkler için bütün istekleri, Türkiye’deki Kürdler için de geçerli olacak bir haktır. Bu güne kadar Kürd Milleti için „İnkar ve İmhadan“ başka hiç bir fikri olmayan, Türk aydın ve siyasetçilerinin panik ve telaşı işte bundan dolayıdır.
Türkiyenin bu panik ve telaşı, bölgesinde yalnız kalmasına neden oldu. Müttefiklerin rızasının dışında, Suriye’ye girdi ve orada da yalnız kaldı ve bundan dolayı da sürekli şikayetçi. Daha önce düşman ilan ettiği Rusya, İran ve Suriye ile yeni bir cephe oluşturmaya çalışıyor. Dünyadaki mevcut siyasi atmosfer, Türkiye’yi burada da yalnız bırakacak.
Moskova toplantısından bir gün önce, Rusya’nın Ankara Büyük elçisi Andrey Karlov, Çevik Kuvvette görevli, Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürüldü. Güvenlik güçleri de hemen oracıkta, katili öldürdüler. Olaydan bir saat sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan; katilin FETÖ’cü olduğu açıklamasını yaptı. Bu saldırının Türk – Rus ilişkilerine zarar vermek için yapıldığını iddia etti. Erdoğan da çaktırmadan ABD – Rus ilişkilerine zarar vermeye çalışıyor.
Şu anda FETÖ hareketinin lideri Fettullah Gülen Amerika’da yaşıyor ve Erdoğan da onu sallandırmak için istiyor. Ayrıca Gülen olmazsa Örgütün olamayacağı da başka bir gerçek. Taraftarlarının önemli bir kesimi hapiste ve geri kalanlar takip altında. Gülen’i bilmem ama FETÖ hareketinin kendisini zor durumda bırakacak, bu aptallığı yapacaklarını sanmıyorum. Bu T.C. örgütü beklemedik bir darbe yedi ve geri çekildi. Eğer karşı harekete geçerse, T.C. için bir karabasan olur. T.C. bu kendi çok iyi tanıdığı örgütüne karşı biraz daha mülayim olsa iyi olur.
Türkiye’nin Astana rüyası, sadece orada kalacak gibi görünüyor. Türkiye 28 NATO üyesinden biri ve NATO’ya karşı sorumlulukları var. Eğer Astana rüyasını gerçekleştirirse, NATO’dan atılır. Çünkü Türkiye bir NATO toprağı ve Ordusu da NATO ordusudur. NATO’nun rızası dışında ve NATO’ya zarar verecek duruma dönüştüremez, NATO’dan atılma sebebidir. Zaten NATO’da görevli 462 Türk subayın 237’si FETÖ üyeliğinden aranıyor. NATO üyesi TSK’ yüzlerce general ve subay FETÖ üyeliğinden hapiste, bu bile tek başına NATO için önemli bir sorun.
Türk aydınları ortak bir görüş içerisinde ABD’yi suçluyorlar, kendince ABD’yi tehdit ediyorlar. Mesela eski MİT görevlisi ve Rusya uzmanı Cemal Alparslan Ertuğ: FETÖ hareketinin CİA adına hareket ettiğini söylüyor. Kendince ABD’yi Rusya’ya hedef göstermeye çalışıyor. Neredeyse İncirlik Üssü’nü ABD’den alalım, Rusya’nın hizmetine sunalım diyecekler de sonucu bildikleri için söyleyemiyorlar. Bunları bilen Alparslan bey acaba şimdiye kadar neredeydi, susarak ihanet etmiştir.
FETÖ; T.C.’nin 40 yıldan beri büyüttüğü, beslediği ve kendi başına bela ettiği bir örgüttür. Bu süre içerisinde, sus pus izleyen aydınlar da devletin suç ortağıdır. Bu aydınların bu gün oturup bu konuda borazancılık yapmalarına gerek yoktur. Siyaseten CHP en büyük sorumludur. Hiç kimsenin oturup ona buna saldırmasına gerek yoktur. AKP’nin de FETÖ’nün bıraktığı kirleri temizleme konusunda göstermelik çabası inandırıcı değil.
Türkiye; ABD ve AB’den kopamaz ve Astana rüyasıda gerçekleşemez. Türkiye ihracatının % 60’ından fazlasını bu ülkelere yapıyor. Bu ülkeler kendi ihracatlarının % 1‚ den daha az bir miktarını, Türkiye’ye yapıyor. İstanbul Borsasının % 63‘ ü bu ülkelerin elinde. Turizim gelirlerinin % 60’ndan fazlası bu ülkelerden elde ediyor. Siyaseten de batı Türkiye’nin paraşütü, eğer Türkiye buradan kopmak isterse, paraşütünün ipini kendi eliyle koparmış olur ki yere çakılır.
Suriyedeki ateşkes çağrısında, İŞİD, EL Nusra, PYD ve ÖSO gibi örgütler yoktur. Bu da gösteriyorki Astana çağrısı ve beklentileri rüyada kalacak sadece iç kamuoyunu oyalamaya yönelik. Türk aydın ve siyasetçileri eğer uyuyabilirlerse, uyusunlar yeni ve hayırlı rüyalar görmeye çalışsınlar. Çünkü Astana rüyası, Türkiye’yi tamamen kenara itebilir.
Suriye yıllardan beri Irak’ı izliyor ve sıranın kendisinde olduğunu çok iyi biliyordu. Kendi iç sorunlarını adil ve makul bir çözüme kavuşturacağına, Türkiye ile var olan ilişkilerini geliştirerek korunmaya çalıştı. Sonuçta Türkiye Esatsız bir Suriye’de Cuma namazını Emevi camisinde kılma çabalarına kalkıştı. Acaba bu Esad, Astana sonuçlarına ne kadar güvenebilir?
Türkiye yıllardan beri izlediği yanlış iç sorunlarından dolayı, bu gün karşılaştığı dış sorunlarla yüzleşmek mecburiyetinde kaldı, İŞİD ve FETÖ’yü de başına bela etti. Eğer Türkiye var olan kendi iç sorunlarını, adil ve makul bir çözüme kavuşturmazsa, komşularının karşılaştığı sorunlarla karşılaşabilir. Hamasi laflar, bağırmalar, haykırmalar, kahramanlıklar sosyal ve toplumsal sorunları çözmeye yetmez.
Güney Kürdistan’ın ve Batı Kürdistan’ın, güney sınırları, 28 Ocak 1920 İstanbul Parlamentosu’nun aldığı Misak-ı Milli kararını, Damat Ferit Paşa’nın Lozan heyetine sunduğu bu karar ile belirlenmiştir. Türkiye de bu günkü kuzey sınırları 1926 Ankara anlaşması ile belirledi. Bu sınırları belirleyen Türkiye’nin, bu sınırlara saygıdan başka, itiraz etme hakkı kalmamıştır.
„Biz bu vatanı böldürmeyeceğiz“ diye bağıran, Türk aydın ve siyasetçilerinin bir sorunu mu var?
Ocak 2017
İbrahim Aksoy