İkinci Dünya Savaşı bitti, Dünya’da yeni ve buz gibi, bir savaş başladı. ABD önderliğinde batı, Rusya önderliğinde de doğu ve bir de Çin önderliğinde tarafsızlar olmak üzere Dünya siyaseten üç parçaya bölündü. Türkiye, NATO ve BM’ye üye olarak, Batı Bloku’nda yerini aldı. Rusya’nın Ortadoğuya açılan kapısı durumundaki Türkiye, batı için çok önemliydi.
Bu öneminin farkında olan Türkiye, temel insan hakları konusunda, dilediği gibi at koşturdu ve istediğini yaptı. Batı bunu görmemezlikten geldi, doğu da sustu, Lenin’in siyasetini ve çıkarlarını korumak için hiç karışmadı. ABD’nin Rusya’ya karşı, Anadolu’da oluşturduğu askeri üsler, aynı zamanda Türkiye’nin batı içerisindeki sigortası oluyordu. Enerji kaynağı olan Ortadoğu’da Türkiye’nin ikinci sigortası durumundaydı ve bu nedenle, batının koruması altındaydı.
Bu avantajlarını çok iyi değerlendiren Türkiye, 27 Mayıs Darbesi ile, İnönü ve Gürsel Cuntası, ikinci Cumhuriyet’i inşa etme çalışmalarını başlattı. Temel hedef İslami bir devlet ve İslami bir sermaye idi. Buna kısaca, Enver Paşa’nın başlattığı Anadolu’da Türk – İslam Devleti oluşturmak diyebiliriz.
Osmanlı’nın kendisi Türkmen değil, Afgan kökenlidir, ordusu ve yöneticilerinin tamamı devşirme Avrupalılardan oluşuyordu ve içlerinde bir tek Türkmen kökenli yoktu. Bu kadro; 1922’de Osmanlıya kazan kaldırdı ve Osmanlı yönetimine son verdi, yerine Cumhuriyet adı ile bir yönetim oluşturdu ve yeni yönetimin, yöneticilerinin tamamı da Osmanlı Ordusu ve yöneticilerinden oluşuyordu. 1923’de değişen sadece yönetimin adı oldu, yönetenler aynı.
Cumhuriyet yönetimi oluşturulduğunda, Diyar-ı Rum’da Müslüman yok denecek kadar az ve Türkmenler nüfusun % 5’ini bile oluşturmuyordu. Bu koşullarda Türk – İslam Devleti oluşturmak, Osmanlı Paşaları için hiç de kolay olmadı. Türk devletini kuranların kendileri bile çoğu Türkmence bilmiyordu, bu nedenle de Türk Dil Kurumu çalışmalarıyla, bu günkü Türkçe ortaya çıktı.
Cumhuriyet hiç bir zaman, cumhuriyet olmadı, Osmanlı Paşalarının benimsediği rejim oldu. Buna göre Türkiyede yaşayan herkes Türktür ve Müslümandır. Aykırı düşünenler, devletin faşist baskılarıyla susturuluyordu. İkinci Dünya Savaşı önceki süreçte, zulme karşı çıkanlar, gerici şeriatçı diye suçlanıyor ve böylece de batının desteğini alıyordu. Bu faşist süreçte, T.C. oluşturduğu ve temyizi bile olmayan İstiklal Mahkemeleri İslamcı olmakla suçlayıp, onbinlerce insanı idam etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da zulme itiraz edenler, komünist diye suçlanıyor ve batının desteğini almaya devam ediyordu. Bu süreçte de onbinlerce insan, devlet tarafından sokak ortasında öldürüldü ve faili meçhul kaldı.
Yeşil gözlü Osmanlı Paşaları, ulusal ve inançsal bütün azınlıkları yok saymayı hedef olarak seçti. Bu süreçte bütün azınlıklar, aklın ve vicdanın kabul etmeyeceği baskılara maruz kaldı, ulusal ve inançsal kilmiklerini terk etmek mecburiyetinde kaldılar. Günümüzde iki kesim, Kürdler ve Aleviler hala sahip oldukları vicdani değerlerini korumaya çalışıyorlar.
Kürdler ve Alevilerin sermaye sahibi olmalarına devlet engel oldu. Bunlar hep devlet yönetiminden uzak tutuldu. Devletin partisi CHP, Alevileri kucağına aldı ve müslümanlaştırmak için ninniler söyledi. Geçmişte Maraş, Malatya, Çorum, Sivas ve daha bir çok yerde, Alevileri korkutmak, sindirmek ve sermaye sahibi olmalarına engel olmak için CHP çok ince oyunlar oynadı. Şafi olan Müslüman Kürdlerin ne bir camisi ve ne de bir din adamları var. Bunları Hanefileştirmek için, Devlet bunların köylerine Hanefi imamlar atadı. Kürdleri, Türkleştirmek için insanlık dışı baskılar uyguladı.
27 Mayıs ve ikinci Cumhuriyet’in devreye girmesi ile İslamlaştırma hareketi için FETÖ hareketini devreye soktu. Bu hareket her ne kadar FETÖ görüntülü olsa da özü T.C.-GLADYO hareketi çalışmalarıdır. Kemalizm; eşittir FETÖ’izm desek daha uygun düşer. CİA geçmişte T.C.-GLADYO hareketini oluşturduğu ve eğittiği için, bu örgütün amaçlarını çok iyi biliyordu. Bu da batının çıkarlarına ve ayrıca Rusya’nın da çıkarlarına ters düştüğü için Türkiye ile çeliştiler ve Türkiye şimdi bu çelişkileri yaşıyor.
T.C.-GLADYO hareketi, sadece Türkiye’yi islamlaştırmak değil, aynı zamanda ülkeyi Sunni Müslüman dünyasının lideri yapmak. Bu hareket öncelikle Rusya’yı rahatsız etti, çünkü Rusya Müslüman Çerkez toplumu ile sorunları vardı ve baskı uyguluyor, Çerkezler de bu baskılara isyan ediyorlardı. Türkiye’de yaşayan çok sayıda Çerkez’den dolayı, Türkiye’nin Çerkezlerle olan ilişkisi de bilinen bir gerçek. İşte bu durum Rusya’yı çok rahatsız ediyordu. Batı Birinci Dünya Savaşı’ndan beri, İslam Dünyası’nı kendi malı olarak görüyor ve Türkiye’yi buralarda asla görmek istemez. Oluşturulan ilişkilere baktığımızda bunu çok net görürüz.
Sadece Saddam değil, bölgede İran ve Türkiye gibi büyük devletler, bölgede diğer küçük devletler için sorun olmaya başladı. Bu nedenle de Ortadoğu haritasını yeniden yapma ihtiyacı doğdu. Kürdistan dört parçada işgalcilere karşı özgürlük savaşı veriyor. Elbetteki yukarıda saydığım nedenlerden dolayı, ABD ve Rusya’nın başını çektiği 60 devlet de çıkarlarını korumak için bunları destekliyor. Kürdistan’daki huzursuzluk bütün dünyayı huzursuz ediyor, çünkü bölge hala önemli bir enerji kaynağı.
Türkiye’nin Şanghay aşkı, Türkiye’nin ne kadar zor durumda olduğunu gösteriyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu, „Bir adam için 80 milyona bu haksızlık yapılır mı“ diyor. Behey akılsız o bir kişi senin çaycın değil, 80 milyonun temsilcisi. Erdoğan desen her gün mikrofon elinde ve her gün bir çuval gaf yapıyor. İkinci gün de ben söylemedim diyor. İşte Türkiye’nin aynası bunlar.
Türkiye yüz yıldır batı eksenli bir siyasetin içerisinde. Türkiye 2015 de AB ülkelerine 60 milyar ve ŞİÖ ülkelerine 7 milyar dolar ihracat yapıyor. AB ülkelerinden 79 milyar, ŞİÖ ülkelerinden de 47 milyar dolar ithalat yapıyor. ŞİÖ ülkeleri ile 40 milyar dolar açığı var. Türkiye’ye gelen yatırımların % 75’ i AB kaynaklı. Türkiye’ye gelen turistlerin ezici çoğunluğu AB kökenli. Borsanın % 60’ı AB’li sermayenin elinde. ŞİÖ ülkelerinde, demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları pek önemli değil, bu da Türkiye için çok çekici geliyor. Erdoğan’ın ŞİÖ projesi, Kılıçdaroğlu’nun meşhur, Çin mallarını paketleme projesine benziyor, yoksa kopya mı çekti.
Mülteciler için kapıyı açmakla AB’yi korkutmak, fare ile çocukları korkutmak gibi bir şey, pek ciddi olmuyor. Bu gün AB kapılarını açsa milyonlarca Türk AB’ye sığınmaya gidecek. Türkiye her yıl AB’den tarım için milyarlarca Euro hibe ve faizsiz yardımları alıyor. Anayasa’nın 90’cı maddesine göre kanun hükmünde sayılmasına rağmen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararları uygulamıyor. Din dersi mecburiyeti ve Cemhane yasakları devam ediyor. Kürdleri sadece kardeş saymanın dışında hiç bir şey yapılmadı. Terör gerekçesi ile Kürd şehirleri yerle bir oldu.
Türkiye NATO ve BM üyesi olmasına rağmen, bunlarla uyum içerisinde olamıyor. Türkiye’nin Şanghay aşkı nedeniyle, bu kurumlardan da dışlanabilir. Özellikle Kürdistan meselesinde, batı ile uzlaşmaz tutumu nedeniyle, Türkiye’yi zor günler bekliyor.
Türkiye’nin Kürd Milleti’ne karşı uzlaşmaz bu katı tutumu, Kürdlere ayrılmaktan başka seçenek bırakmıyor. Kürdlerin ayrılma taleplerinden şikayetçi olan Türkiye, oturup kendisini gözden geçirmesi gerekiyor. Kıbrıstaki Türkler için ne istiyorsa, Anadolu’daki Kürdler için de aynısını hak görmeli. Bu Kürdlerin ayrılma isteğine engel olur mu, onu da Kürd Milleti bilir.
Türk yöneticiler, soğuk savaşın sona erdiğinden haberleri yoktur. Bu nedenle diledikleri gibi davranamayacaklarından haberi yok. Bütün Dünya üniversitelerinde yüzbinlerce kürdün diploma aldıklarından haberleri yok. Türkiyede milyonlarca Kürdün, üniversite mezunu olduklarından haberi yok. Efendiler Kürd Milleti 1925’i ve 1938’i yaşadı, şimdi de 2016’yı yaşıyor.
Aralık 2016
İbrahim Aksoy