Siyaset, toplumun kollektif sorunlarına çözüm arama ve toplumun güvenliğini, birarada mutlu ve barış içerisinde yaşamasını sağlama arayışıdır. Bu arayışı kendilerine görev adeden kişi, grup ve kesimler, siyasal partiler kurarak, siyasi iktidarı hedefleyerek gerçekleştirmeye çalışırlar.
Kürt toplumu gibi sömürge bir toplumda ise, siyaset, öncelikli olarak toplumun her türlü baskı ve zulümden kurtlup özgürleşmesi için yapılır.
Kurulacak bir partinin siyaset yaptığı toplumda bir karşılık bulması, hedeflediğı amaçlarına ulaşması için, o toplumda yaşayan halkın desteğini alması şart.
Bunun için öncelikli olarak;
- Toplumsal ihtiyaçların analizini yapmalı.
- Siyasi alanda bir boşluğun olup olmadığını tespit etmeli.
- Varsa, siyasi alandaki boşluğu doldurabilmek için siyasi bir anlayış ve ona uygun siyasi bir söylem geliştirilmeli.
- Siyasi vizyonuna uygun, yeni yüzlerden bir vitrin oluşturmalı ve siyasi söylemini ulaştıracağı bir hedef kitleyi seçmeli.
- Hedef kitle ile ortak bir zeminde buluşmak ve ortaklaşmak için eylem ve etkinlikler yapmalı.
- Hedeflenen partinin kurumsallaşmasını sağlayacak bir yönetici kadroya ulaştıktan sonra da, partinin yönetici ve genel başkanı seçilerek kuruluş adımı atılmalı.
Böyle bir hareketi kim başlatır?
Ya da, kim genel başkan veya lider olur?
Bu konudaki itirazları duyar gibiyim, çünkü bugüne kadar kurulan hiç bir Kürt partisi bu yolu izleyerek kurulmadı. Bir önceki yazımda da belittiğim gibi, liderlik kumaşına sahip olduğunu iddia edenler, yanlarına aldıkları üç beş kişiyle partilerini kurdular, halkın kendiliğinden kendilerine yönelebileceklerinin hayalini kurdular. Halktan bir karşılık bulamayınca da, kendilerini sorgulayacaklarına, halka küstüler.
Hiç kuşkusuz her partinin bir genel başkanı ya da lideri ve yöneticileri olmak zorundadır. Ancak toplumda karşılık bulması için lider ve yöneticilerin olmuş olması, tek başına yeterli değil.
Kaldı ki yukarıda sıraladığım koşullara göre bir çalışma içerisinde yer alan her kes, üç aşağı, beş yukarı bir liderlik ve yöneticilik kumaşına da sahiptir.
Böylesi bir çalışma içerisinde yeralan insanlar arasında yönetici de, genel başkan ya da lider de fevkalade çıkar.
Ancak bir siyasetçinin lider olabilmesi için taşıdığı liderlik kumaşının dışında, onun doğru karar almasını sağlayacak, aldığı kararı en uygun ve en etkili bir söylemle kitlelere yansıtmasına yardımcı olacak, partinin yönetici kadroları dışında ve kendi alanlarında uzman olan profesyonel danışmanlarla çalışması gerekir.
Çünkü bir partiyi birinci dereceden temsil eden bir genel başkan ya da liderin, toplumun çoklu sorunları konusunda bir siyasi söylem geliştirmesi, politika üretmesi ancak her konuda başvurabileceği danışmanlarının olmasıyla mümkündür. Başkan ya da liderin kendi uzmanlık alanı dışında, her konuda bilgi ve birikime sahip olduğu varsayımı sadece ilkel toplumlara özgü bir durumdur.
Bugüne kadar devletleşememiş, modern kurumlarını oluşturamamış Kürt toplumu, aşiret reisleri tarafından parçallı bir şekilde yönetildiği dönemlerde bile, aşiret reislerinin etrafında yeralan ve „Rûspiler“ olarak adlanıdırılan yaşlı insanlardan oluşan bir danışmanlık kurumu vardı. Aşiret reisi aşiretini daha iyi yönetmek, onların güven içinde yaşamasını sağlamak için etrafındaki Rûspilere danışır ve ona göre kararlar alırdı.
Bugün kurulan ya da kurulmakta olan partiler, bu nitelikleri itibariyle aşiret kurumunun gerisine düşmektedirler.
Kürt partisi olarak kurulan ya da kurulmakta olan hangi parti liderinin, bir siyasi danışmanı, bir basın danışmanı ya da bir halkla ilişkiler danışmanı var.
Her ne kadar siyaset yaptığı ülkede iktidarı hedefleyen bir parti genel başkanı için, daha çok danışman gerekli olsa da, Kürt siyasetini yapan bir parti başkanı için bu üç alanda danışabileceği üç uzman insanın olmaması bile, Kürt siyasetinin vehametini yeter ölçüde göstermektedir.
Bunun için uzun uzadıya yazmaya ve çok uzaklara gitmeye gerek yok.
Bu konuda kendimize ve yanıbaşımızdaki Türk siyasetine bakmak bile tek başına yeterli.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu, hatta katı faşist bir zihniyete sahip olduğunu söylediğimiz Bahçeli, her biri kaç danışmanla çalışıyor.
Ya da bunlardan hangisi, parti bildirilerini, basın açıklamalarını yazıyor, kitlelerin karşısına çıktığında yaptığı konuşmayı kendisi hazırlıyor.
İktidar ve muhalefetiyle her parti, danışmanlık hizmeti aldığı kişi ve kurumlar aracılığıyla dönem dönem siyasi araştırma yaptırıyor ve kendilerine sunulan sonuçlar üzerinden siyaset geliştiriyorlar.
Şimdi Kürt partilerine bakalım.
Bilinen ya da bilinmeyen hangi Kürt partisi ve lideri, profesyonel kişi ve kurumlardan danışmanlık hizmeti satın alıyor.
Hangi Kürt parti lideri, partisinin bildirisini kendisi yazmıyor, basın açıklamalarını yine kendisi hazırlayıp okumuyor.
Dolayısıyla, „parti kurdum, Kürtlere bağımsızlık, federasyon ya da otonomi talep ediyorum diye, toplum benim peşime takılsın“ demekle, ne bir farklılık ortaya konulabilinir ne de siyaset üretilir.
Kürt sorununun çözümü için birer yol olan bu üç yöntemden herhangi birisini talep etmekle, bir farklılık yaratıp sonuca ulaşmak olanaklı olsaydı, yıllarca bunu edebi bir şekilde „meli“, „malı“ cümlelerle dile getiren partiler başırılı olur, liderleri de bugün Kürtleri yöneten durumda olurlardı..
Sorun, nihai hedefi doğru belirlemek kadar, o hedefe varmak için günübirlik tutarlı ve doğru siyaset üretmek, o siyasete kitleleri ortak etmeyi becerebilmektir.
Bunun da yol ve yöntemleri, bir bilim dalı olan siyaset bilimi tarafından belirlenmiştir.
Buna rağmen, eğer ki bir parti ya da bir genel başkan, „benim üç profesyonel danışmanı çalıştıracak bir lüksüm, milyonlara mal olan bir araştırmayı yaptıracak bir bütçem yok “ diyorsa, ona da kimsenin itirazı olmaz.
Ancak, bilimden, teknolojiden yararlanan, işinin uzmanı olan profesyonel kişi ve kurumlardan danışmanlık hizmeti alan bir parti ve lider, toplumda hakettiğı ölçüde bir karşılık bulur.
Bunu yapamayan parti ve lider ise, bir süre sonra yalnızlığına, en yakınları tarafından bile terkedilişine kılıf arar duruma düşer…
Yeni kurulucak bir parti de, ancak nihai hedefini, farklılığını, alternatif olabilirliğini söylem ve eylemiyle ortaya koyabildiği ölçüde kitlelerin tevecühüne mazhar olabilir.
Aksi takdirde, mevcutlar gibi bir tabela partisiyle sınırlı kalır, bir süre sonra da yeni tabelaların doğumuna ebelik eder…
14.12.2016