ABD Başkanı Barack Obaman’ın özel temsilcisi Brett Mcgurk bir süre önce katıldığı bir panelde; „Kürtlerin elinde büyük bir fırsat var ancak buna karşı paramparçalar“ dedi.
Güney Kürdistan’daki duruma ilişkin olarak 3 büyük parti arasında çelişkiler olduğunu ve bunun Kürtler için olumsuz sonuçlar doğurduğunu söyleyen Mcgurk, „Kobani’ye Peşmerge göndermek için Türkiye’yi ikna ettiler, o zaman tüm Kürtler tarafları arasında birlik vardı. DAİŞ tehlikesinin azalması ile karşıtlık yeniden başladı, bir senedir hiç bir toplantı gerçekleştirmediler. Bu Kürtler açısından olumsuz bir durum yaratıyor. Kürtler ellerindeki tarihi fırsatları kaçırıyorlar“ dedi.
Herkesin Güney Kürdistan’da bağımsızlık ilan edileceğini beklediği bir dönemde, Mcgurk’un bu açıklamasını nasıl okumak gerekir. Özellikle de Güneyli Kürt siyasetçiler, Mcgurk’un kastettiği fırsatı kaçırmamak için nasıl bir tepki vercekler merak ediyorum.
Hatırlanacağı gibi, 1990’lı yıllarda Kürtlerin eline hiç kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir fırsat geçmiş ve o dönem KDP -YNK ortaklı bir Kürt parlamentosu oluşturulmuş ve ardından da Kürt Federe Bölgesi ilan edilmişti.
Ancak bir süre sonra ortaklar arasında sorun çıkmış ve parlamento başta olmak üzere her iki partinin ortaklığıyla oluşturulan kurumlar ikiye ayrılmış, Hewlêr ve Suleymaniye merkezli iki yönetim ortaya çıkmıştı.
Kürtler, ellerine geçmiş olan bu fırsatı kaçırmakla birlikte, eski günleri aratmayacak şekilde silahların namlularını birbirlerine çevirmiş, „Birakujî“ olarak tarihe geçen iç savaş başlamıştı. Taraflardan her biri sırtını bir sömürgeci güce dayandırmış, yıllarca kardeş kanınının dökülmesine sebep olmuşlardı.
Uzun yıllar devam eden bu kavga, ABD’nin devreye girmesiyle son bulmuş, Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesiyle birlikte, „düşman kardeşlerin“ önüne yepyeni bir fırsat çıkmıştı.
Tekrar biraraya gelen KDP ve YNK yeni bir formatla ortaklıklarını oluşturdular. Buna göre Mesud Barzani Kürdistan Bölge Başkanı, Celal Talabani ise Irak Cumhurbaşkanı oldular.
Başka bir deyişle Kürdistan Bölgesi KDP’ye, merkezi hukumetteki temsil ise YNK’Ye bırakıldı.
Yeni ortaklığın alanı genişlemiş, yeni kazanımlar elde edilmiş, her iki partinin ortaklığı da uzun süre bu kazanımlar üzerinden yürümüştü.
Ancak YNK’de yaşanan ayrışma sonucu Goran Hareketi’nin ortaya çıkışı, Talabani’nin hastalığı ve ardından YNK’deki çok başlılık, ortaklığın çatırdamasına yol açtı.
Bir taraftan KDP, bir taraftan çok başlı YNK, diğer taraftan ise Goran…
Ve Güney’de 1990’lı yıları aratmayan Türkiye ve İran’ın etkisi.
Son iki yılda Kürtlerin Güney ve Batı Kürdistan’da IŞİD’e karşı verdikleri mücadele, Batı’da bir Kürt hayranlığına yol açmışken, Kürtler kendi aralarında paramparça.
Kendileri dışında oluşan pozitif algıya uygun bir davranış sergileyeceklerine, adeta onu bireysel ve grupsal çıkarları doğrultusunda heba edecek şekilde davranıyor, bu tutumlarıyla yüzyıllardır kendilerine baskı ve zulüm uygulayan Türkye ve İran’ın bölgesel hayallerinin gerçekleşmesine adeta hizmet ediyorlar.
Musul hareketi ve hareket sonrası oluşacak tablo, Güneyli Kürtler için son bir fırsat olabilir.
Küresel Güçler kadar, bölgesel güçler de tetikte. Hemen herkes kendisini bu hareket ve sonrasına odaklamış durumda.
Çünkü, IŞİD’in Musul ve çevresinden temizlenmesiyle Irak’ın geleceği en az yüz yıl için yeniden belirlenecek, bu süreçte kullanılamayan fırsatlar da en az bir yüzyıl boyunca ele geçmeyecektir.
Gerek Güney ve gerekse Batı Kürdistan’da bugün elde edilen mevziler, her ne kadar Kürtlerin yüzyıllardır verdikleri mücadelelerinin bir sonucu olsa da, Kürtler dışındaki Küresel Güçlerin bölgeye yönelik politikalarının da bir o kadar etkisi vardır.
Harekat sonrası kurulan masada Küresel Güçlerin Kürtlerden yana tavır almaları için, Kürtlerin IŞİD’e karşı kahramanca savaşıyor olamaları tek başına yetmiyor, bu güçlerle uzun vadeli bir ittifakın temellerini atmaları gerekiyor ki, bunun için ise öncelikle iç birliklerini oluşturmaları ve ulusal temelde bir görünüm sergilemeleri gerekir.
Aksi takdirde kaçan son fırsatla, sadece Kürt halkının umutla beklediği bağımsızlık, hiç gelmeyecek bir bahara ertelenmiş olmayacak, mevcut olan defakto statüko dahi büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalabilecektir.
Her iki ihtimalden hangisinin gerçekleşeceği ise, tamamen Kürtlerin sergiliyecekleri performansa bağlı…
16.10.2016
firataras@navkurd.net