97 yıldan beri, Atatürkçüler için Lozan Barışı, zaferlerin zaferidir. Aksini söyleyenin dilini keserler. Atatürkçüler; Birinci Dünya Savaşı’nda kendilerine saldıran, yedi düeli yenmişler, Lozan’da barış masasına oturtmuşlar ve hazırladıkları belgeyi de hepsine imzalatmışlar. Bu nedenle ben de bunları görmek için, Lozan’na gitmek istedim.
Avusturya Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ın 28 Haziran 1914’te, Saraybosnalı Gavrilo Princip adında bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesiyle 28 Temmuz 1914’de Birinci Dünya Savaşı başladı. Osmanlılar 29 Ekim 1914’de Rus limanlarını ve 3 Kasım 1914’de de İngiliz ve Fransız gemilerini bombalayarak, Alman cephesinde Harb-i Umumi’ye katıldılar. Görüldüğü gibi hiç kimse Osmalıya saldırmadı, Osmanlı harbin başlamasından çok sonra, başkalarına saldırarak, Harb-i Umumye katıldılar.
1871 yılında, Alman Mirlikleri kendi aralarında anlaşarak, Alman İmparatorluğu’nu (Deusche Reich) oluşturdular. 1878 Osmanlı – Alman Berlin Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’nı tetikleyen ilk adımdır. Bu antlaşmayı eleştiren Alman aydınlara, Keiser Wilhelm – II „Osmanlı neden bizim Hindistanımız olmasın“ diye antlaşmayı savunuyordu.
Özellikle Balkan savaşlarından sonra, Osmanlı ancak İslam inancı ile bir arada tutulur ve Hiristiyan Avrupa’ya karşı savunulabilinir. Bu düşünceyi gerçekleştirmek için, gizli örgüt İttihat ve Terakki oluşturuldu. Bu cemiyetin başını da Enver, Talat ve Cemal Paşalar çekiyordu.
Anadolu’yu bir Y harfi olarak ele alırsak, kuzeydoğu kolu Türk-İslam ve güneydoğu kolu da Arab -İslam oluşuturuyordu. Almanlar Y harfinin güneydoğu hattını istiyorlardı, İttihatçılar da kuzeydoğu hattına doğru açılmayı istiyorlardı. İttihat ve Teraki’nin temel ideolojisi Türk – İslam anlayışı idi ve Müslüman Trük İmparatorluğu’nu hayal ediyorlardı. Bu nedenle de Almanlarla çelişiyorlardı. Halbuki Almanlar güneydoğu hattındaki petrol yataklarını, denetimleri altında tutmayı istiyorlardı.
İngilizler; İran körfezine ve Akdenize açılan Ermenistan ve Kürdistan topraklarını, Rus Çarlığı’na vereceklerini söyleyerek, Rusya’yı taraf yapmışlardı. İngilizler; savaşı Alman tarafının kayıp edeceğini görünce, Rus Çarlığı’na oyun oynamaya başladılar. İngiliz Ajanları, İsviçre’de yaşayan Lenin’i Eylül 1917’de gizlice Moskova’ya götürdüler. Amaçları Rusya’yı karıştırmak ve Çar’ı devre dışı bırakmaktı. Lenin parasız hiç bir şey yapamayacağını görünce, Rusya’dan Finlandiya’ya kaçtı. Bunu gören Alman Ajanları, Lenin’e yüklü bir para temin ederek, Rus cepesini zayıflatmak için, onu tekrar Moskova’ya götürdüler.
Lenin; 17 Ekim 1917 tarihinde, Moskova yönetimini ele geçirdi ve Çar yönetimine son verdi. Bunun üzerine Lenin 3 Kasım 1914 tarihinde Almanya ile ateşkes ilan etti. Ateşkesten hemen sonra, Almanlar’ın isteği üzerine, işgal ettiği bütün Osmanlı topraklarından, tek kurşun atmadan geri çekildi. Atatürkçüler de bu gün, Lenin’in askerlerini çektiği şehirlerin, kurtuluş gününü kutlarlar ve kim kurtardı onu da söylemezler.
Daha önce tarafsızlığını ilan eden ABD, 2 Nisan 1917’de İngiliz cepesinde savaşa katıldı. Bunun üzerine Almanya şartsız mütarekeyi kabul etti, 11 Kasım 1918 günü ateşkes ilan edildi ve savaş sona erdi.
Görüşmelere ABD katılmadı ama istekleri vardı. Polonya, Almanya’dan ayrılacak ve ayrı devlet olacak. İşgal edilen topraklardan herkes çekilecek. Hiç kimse savaş tazminatı istemeyecek. Bu alanlardaki bütün azınlıklar, temel haklarına sahip olacaklar. Bu istekler daha da sıralanıyor.
İşte meşhur Lozan görüşmeleri bu şartlar altında başladı. Ateşkes ilan edilmeden kısa bir süre önce, Alman ajanları, 2 Kasım 1918 günü İttihat ve Terakki’nin liderleri Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’yı, İstinye Limanı’nda bir Alman denizaltısına bindirerek Berlin’e kaçırdılar. Enver Paşa Romanya’da gizlice trenden indi ve Türkmenistan’a gitti. Böylece de Almanya Türk- İslam imparatorluğunu engellediğini düşünüyordu.
5 Kasım 1918 günü İttihat ve Terraki Kongresi’nde, İttihat ve Terakki lağvedildi. Bunun üzerine Almanlar gelişmeleri en iyi bilen ve takip eden, Enver Paşa’nın erketesi Mustafa Kemal ve Talat Paşa’nın erketesi Sehsuvar Sami Bey ile çalışmaları sürdürmek istediler. Ancak bu arada Almanya yenilmiş, mütarekeyi şartsız kabul etmiş ve yapacak hiç bir şeyi kalmamıştı.
Artık bütün kozlar, İngiliz ve Fransızların elindeydi. 11 Kasım 1918’de ateşkes ilan edilip, Lozan görüşmeleri başladığı zaman, Albay Mustafa Kemal Beyrut Cepesi’nde, görevinin başındaydı. Lozan heyetinin kabul ettiği belge, 28 Ocak 1920 tarihinde Osmanlı Meclisi’nin oybirliği ile kabul ettiği, siyasi karar, Misak-ı Milli kararıdır. Misak-ı Milliye göre Halep, Musul ve Kerkük Osmanlı toprağıdır. Lozan’nın orijinal metninde bu karar aynen yazılıdır.
Yeşil gözlü Osmanlı paşaları, son kazan kaldırmasından sonra, 17 Kasım 1922’de Sultan Vahdeddin başkanlığında Osmanlı ailesi, İstanbul’u terk etti. Böylece Lozan görüşmelerinde yeni bir dönem başlamış oldu. Yeni dönemde Ankara heyetinin başında, Miralay İsmet İnönü vardı.
Miralay İsmet İnönü, İngiliz temsilcisi Lord Kurzon ile yaptığı gizli görüşmeler sonucu, Güneybatı Kürdistan’ı (Kuzey Suriye) Fransızlara ve Güney Kürdistan’ı da İngilizlere hediye etti. Fakat Lozan antlaşmasının orijinal metnine bu işlenmedi.
Lozan’ın orijinal metnine, geçici bir madde eklendi. Buna göre, Londra, Ankara ve Bağdat ile birlikte yeni bir sınır belirleyecek. Yeni sınırın güneyinde kalan, Kürdler için bir referandum yapılacak. Bunlar Ankara ile mi yaşamak istiyorlar, yoksa Bağdat’la mı? Bu referandum sonucunda yeni sınır geçerli olacak. 1926 yazında, ortak bir heyet, bugünkü Türkiye – Irak sınırını belirledi. Fakat referandum yapılmadı. Böylece de Lozan’a göre, yeni sınır geçersizdir ve Lozan’ın orijinal metni geçerlidir.
Ayrıca; ABD taraf olmasına rağmen görüşmelere katılmadı. Görüşmelerdeki istekleri, yerine getirilmediği için de ABD Kogresi 1926’da toplandı ve Lozan Antlaşması’nı oybirliği ile red etti. Yani bu gün ABD için bir Lozan antlaşması yoktur. Rusya taraf olmasına rağmen, sadece bir gözlemci ile katıldı. Lozan antlaşmasının altında ismi olmasına rağmen, imzalamamıştır.
Türkiye; Irak sınırında, Lozan’ın gereklerini yerine getirmeyerek, Lozan’ı ihlal etmiştir. Lozan antlaşmasına göre, Suriye hudutları içerisinde olan, Hatay’ı işgal ederek, Lozan’ı ihlal etmişti.
Sayın Atatürkçüler, Lozan Antlaşması, 28 Ocak 1920’de İstanbul Meclisi’nin oybirliği aldığı ve siyasi bir belge olan Misak-ı Milli kararı ile gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal ve Miralay İsmet İnönü, bu kararı ortadan kaldırarak büyük bir hezimet yaşamışlardır.
Lozan’da asıl zafer İngilizlerin olmuştur. Çok önemli muhatapları olan, Alman İmparatorluğu, Rus İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan kurtulmuştur. Ben bu güne kadar, hiç bir İngilizin Lozan antlaşması ile gurur duyduğunu görmedim. Acaba Atatükçüler yaşadıkları Lozan hezimeti lie mi gurur duyuyorlar?
Evet Lozan Atatürkçüler için bir hezimettir.
Osmanlı son dönemlerde yaşadığı sorunlarından dolayı, Lozan’a taşınmıştır. Bütün sorumluluk Osmanlıyı yönetenlerdedir. Osmanlıyı ihanetle suçlayıp, paşalarını göklere çıkarmanın, kimseye bir yararı yoktur. Lozan’ın gerçeklerini gizlemenin de kimseye bir yararı olmaz.
Yeni Osmanlı’nın şimdiki hali, eski Osmanlı’nın son dönemlerdeki durumunda farkı yoktur. Paşalar yine yönetime karşı kazan kaldırıyorlar. Bu durum Yeni Osmanlı’yı, yeni Lozanlara götürebilir. Eski Lozan çok eski ve paramparça, bunu tartışmanın, kimseye bir yararı yoktur.
Lozan turunda birlikte olduğunuz için, teşekkür ediyor, dostça kalın diyorum.
Ekim 2016
İbrahim Aksoy