Herkesin kendi için de yarattığı bir şeytanı vardır.
Kişi bu şeytanı bizzat kendisi yaratır, ardından, güvenli bir limana sığınma misali, yarattığı şeytanına kendisini teslim eder.
Yarattığı şeytanı bir enstrümana dönüştürerek, emelleri için kullanmaya başlar.
Kimi zaman ona ruhani bir maske takarak, toplumu uyuşturur, kendisine bağlar.
Kimi zaman da şeytani bir sıfatla tanımlayarak, gücünün sınırsızlığını yansıtır, onunla çevreye korku salar, karşıtlarını ezip, sindirir.
Hatta gün gelir, içinde yarattığı şeytanın bir esiri haline gelir, çevresinin de boyun eğmesi içi telkinlerde bulunur.
Kendi eliyle döşediği taşlarla, yapılan yolun cehenneme varacağını fark ettiği an da ise, ya tümden teslim olur, ya da içinde yarattığı şeytana karşı isyan bayrağını dalgalandırır.
Bu isyan da başarı, ya da başarısızlığı belirleyen ise, şeytanını yaratırken, sergilemiş olduğu hüner ve becerisi belirleyici olur.
Tıpkı Erdoğan ile Erdoğan’ın bir dönem ululaştırdığı ve bugün de şeytana dönüştürdüğü Hocası Fetullah gibi…
Kürtlere karşı, demokrasi isteyenlere karşı, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi yaşamayan kesimlere karşı ruhani bir yüzle Hocası’nı piyasaya çıkardı, onun ruhani yüzüyle inançlı insanların kalplerini fethetti.
Şeytani yüzüyle de karşıtlarını sindirdi.
Buna karşılık, dini bütün nesiller yetiştirsin diye, ona önce eğitim camiasını emanet etti.
Ardından, insan hak ve özgürlüklerinden bihaber olan polis teşkilatını, her dönemde adalet ve eşitlikten uzak duran yargıyı ve en son olarak da, tek becerisi darbecilik olan kışlayı hocasının hizmetine sundu.
Din ve diyanet adına sunduğu bu olanaklarla, beslediği enstrümanın kendisi için bir tehlike haline geldiğini gördüğünde ise, onun bir şeytandan ibaret olduğunu ilan ederek, toplum nezdinde kendisini pir û pak göstermeye başladı.
Dünden beri ortalıkta dolaşan ve Türkiye’yi bir uçurumun kenarına iten bir şeytan varsa, o, bizzat Erdoğan’ın yarattığı ve kendi eliyle büyüttüğü şeytandan başkası değil.
Toplumun duyarlılığı, çevre ve koşulların uygun olmayışı ve özellikle her ne saikle olursa olsun, insanların darbecilere karşı sokaklara dökülmeleriyle, uçurumun kenarından dönüldü.
Erdoğan, bir kez daha kazandı, uçurumun kenarından dönerek yoluna devam edecek.
Ancak benzer bir durumun bundan sonra da yaşanıp yaşanmayacağı, Erdoğan’ın bundan sonra yapacaklarına ve yaratıcısı olduğu şeytana karşı mücadele ederken, izleyeceği yol ve yönteme bağlıdır.
Umalım ki Erdoğan ve çevresi, bundan bir ders almış olsun!
16.07.2016
firataras@navkurd.net