Türk sözde aydınları, Kürd Milleti’ni sınıflandırmaya başladılar. Beyinleri Kemalizm’in etkisinde olan bazı Kürd okumuşları da bu koroya katılıyorlar. Toplumsal ve sosyal sınıflandırmalar, bilimin kabul edebileceği bir gerçek olmalıdır. Bunun dışında kalan görüşlerin, kör bakışdan başka hiç bir anlamı yoktur.
Kürdistan işgal altındaki bir ulustur. Hiç bir şey olmayan, bir şeyi, nasıl sınıflandırabiliriz? Bunun için en güzel tarifi, Atatürk’ün ME Bakanı Mahmut Esat Bozkurt yapmış, „Bu ülkede Türk olmayanların, sadece hizmetçi olma hakları vardır. “Peki hizmetçiyi sınıflandırmaya kalkışmak aptallık olmaz mı?
Kürd Milleti’nin de sadece işbirlikçi ve özgürlükçü diye iki kesim vardır. İşbirlikçiler idareyi maslahat için kendilerini sınıflandırabilirler ama bu doğru değil. Kürd okumuştan aydın da olmaz. Aydın; tarafsız, yansız görüşlerini toplumla paylaşan ve toplumu aydınlatan kişidir.
Mesela; İsmail Beşikçi.
Kürd okumuşlar ya işbirlikçiden ya da özgürlükçüden yana olmak mecburiyetindedirler. Yan oldukları için de aydın olamazlar.
Ben daha önce de Türkiye sadece başbakan değiştirmiyor, aynı zamanda imaj değiştirmeye çalışıyor, diye yazmıştım. Kendi bölgesinde ikinci bir Kuzey Kore’ye dönüşen Türkiye’nin, yeni bir imaja ihtiyacı vardı. Rusya, İsrail, AB, ABD, ve hatta Beşar Esad ile bile yeni bir sayfa açmaya hazır olduğu haberlerini okuyoruz. Kürdlerle de yeni bir sayfa açtı, Kürdleri sınıflandırmaya başladı. Bazı Kürd okumuşlar da buna alet oluyorlar.
Erdoğan; ne zaman kırık yumurtadan civciv çıkarmayı başarırsa, o zaman da parçalanmış Suriye’yi bütünleştirebilir ve gider Şam’daki Emevi Camisi’nde de Cuma namazını kılabilir. Türkiye soğuk savaş döneminin verdiği şımarıklıkla, yaptığı hataların bedelini ödeyecektir. Yeni imajın hiç bir yararının olacağını sanmıyorum.
Ortadoğu kaynıyor, saflar netleşti ve taraflar düşman kesildi. ABD, Rusya ile birleşmiş ve AB’nin desteğini almış, bu haliyle bölgeyi terk edeceğini düşünenler var ise rüya görüyorlar. Rüya kabusa dönüşmeden, bunları uyarmak gerekiyor. Artık herkesin Ortadoğu’nun yeni Sykes – Picot sözleşmesini kabullenip sineye çekmesi gerekiyor. Bu özgürlükçü Kürdler için de, işbirlikçi Kürdler için de böyledir.
PKK sistemin hamiliğine soyunmuş, Erdoğan’a saldırıyor. „Seni Başkan yaptırmayacağız.“ Öyle bir noktaya getirdilerki, sanki eğer Erdoğan başkan olmazsa Türkiye demokratikleşecek. Sanki Kürd Milleti’nin temel çelişkisi Erdoğan. Erdoğan; sadece sistemin bir koruyucusu. Bu gün nöbet sırası onda, o da görevini yapıyor. Dün de aynı nizamiyede başka görevliler vardı. Ama Kürd Milleti için değişen hiç bir şey olmadı.
Kürdistan sorunu, sistemin 1924 Anayasası ile yarattığı bir sorundur. Kısaca sistemin sorunudur. Mücadelede hedef sistem olmalıdır. Yarın bir başkası, Erdoğan’nın bulunduğu nizamiyede görevi devir alabilir. Bakın altı ay içerisinde başbakan değişti, peki Kürd Milleti için ne değişti?
PKK yöneticilerinin hiç bir zaman sistemle sorunu olmadı, sistemi demokratikleştirmeye çalıştılar. Bunun için öyle bir havaya girildi ki, sanki Erdoğan demokrasinin önündeki temel engel. Peki PKK demokrasiyi MHP ile mi gerçekleştirecek, yoksa CHP ile mi? Fakat sistem söz konusu olduğu zaman, her üçünün de tek vücut olduklarını görüyoruz. Türkler demokrasi içerisinde yaşasın diye, Kürd Milleti’ni savaştırmak kadar aptalca bir düşünce olamaz. Kürd Milleti’nin İran, Irak ve Suriye demokrasisi için daha ne kadar savaşacakları da belli değil. Lütfen saçmalamayın. Dünya’yı kendinize güldürmeyin. Bu saçmalıklara da sakın taktik demeyin, çünkü daha gülünç duruma düşersiniz. Erdoğan’nın başkanlığı, Türklerin demokrasisi, Kürdleri ilgilendirmiyor.
Kürdistan sorunundan dolayı Türkiye dünyadan soyutlanmış, itibarını kayıp etmiş, tek başına bir devlet. Bunu en son ABD’li bir boksör Muhammet Ali’nin cenaze töreninde açıkça gördük. O durum Erdoğan’nın şahsına yönelik değildi, orada hiç kimsenin Erdoğan’nın şahsı ile ilgili bir sorunu yoktur. Erdoğan T.C Cumhurbaşkanı olarak o tepkiyi aldı, gerekçe de Türkiye’nin Kürd Milleti’ne karşı olan zalimane tutumudur. Lütfen yazılanları doğu okuyalım.
Türkiye 600 yıllık bir İmparatorluğun enkazı üzerine oluşmuş, yüz yıllık bir devlettir. Bırakın diğer dostlarını, Esad ile bile yeniden eski günlere dönüp dost olma, çabası içerisinde. Bölge statükosunu korumak, Türkiye için en büyük demokrasi şöleni olacak ve bütün partiler bu konuda hemfikir. Ne yazık ki PKK’li yetkililerin açıklamalarına baktığımızda, onların da aynı çaba içerisinde olduğunu görüyoruz.
PKK’nin sisteme dokunmadan Erdoğan’ı hedef alması, en çok da AKP’ye yarıyor. Dolaylı bir biçimde sistem yararlanıyor. Hendek savaşları bunun açık örneğidir. Bütün dünya sisteme karşı tavır almışken, hendek savaşları nedeniyle sistemden yana olduklarını gizlemediler.
Türkiye’nin yeni imaj değişikliğinin inandırıcı ve bir yararının olacağını sanmıyorum. Türkiye Suriye savaşını kayıp etti ve kendi içine dönme sinyallerini veriyor. Yeni bir imaj ve usul ile oyalama ve çakma barış sürecini başlatabilir. Zaten PKK yöneticileri buna dünden hazır, Kürd Milleti ne düşünüyor umurlarında bile değil.
15 aydan beri dışarıya karşı suskun görünen, aslında elindeki telefonla sürekli örgüte talimat yağdıran ve devlet yetkilileriyle görüşen Öcalan yeniden haykırabilir. Hendek savaşlarının yanlışlarından dolayı Kandil’i ve Demirtaş’ı suçlayarak yeni bir süreç başlatabilir. Bu sefer kesinlikle PKK tek başına olmayacak, çünkü yeni suç ortaklarına ihtiyaç var. Sonuç şimdiye kadar olanlardan hiç bir farkı olmayacak.
Türkiye siyaseten zor durumda ve ekonomik olarak da işi kolay değil. Mesela turizim gelirlerinde bu yıl % 50 düşüş olacağı söyleniyor. Yeni Başbakan bir yandan, Kılıçdaroğlu diğer yandan bağırarak sürekli turist davet ediyorlar. Benim bir önerim var. Bunlar Erdoğan’ı da yanına alıp, Şam’daki Emevi Camisi’nde birlikte bayram namazını kılma cesareti gösterirlerse, turistler de bunlardan cesaret alarak, Türkiye’ye tatile gelirler. Beyler dünya televizyonlarda, Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i ve diğer Kürd şehirlerini izliyor. Sizin Şam’ı izlediğiniz gibi.
Görüldüğü gibi Türkiye’nin işi çok zor, bu haliyle PKK’nin işi ondan da daha zor.
Türkiye Kıbrıs’daki Türk soydaşları için ne istiyorsa, kendi Kürd komşuları için aynısını, yasal garanti altına alsın, gerisini bıraksın Kürdler düşünsün.
Haziran 2016
İbrahim Aksoy