Amed’in kalbi Sur’a aylarca bombaladıktan, kenti yerlebir ettikten sonra girebilen, Diyarbakır’a bir polis ordusuyla adım atan Türk İslam Devleti’nin, anayasa takmayan, mevzuatı hiçe sayan, yasama, yürütme ve yargıyı Emine hanım gibi koluna takıp yürü dediğinde yürüten, dur dediğinde durduran, öt dediğinde öttüren Kasımpaşalı, Kürt yurtseverlerini, HDP seçmenlerini kasten „bunlar Ateist, Zerdüşt, bunlardan birşey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar“ demiş.
Ateist’lik lümpenler tarafından çoktandır din ve İslam düşmanlığı anlamında kullanılıyor. Son zamanlarda lügatlarına Zerdüşt’lüğü de Kürtleri aşağılamak için bir küfür olarak dahil ettiler. Tarihi Hıristiyanlık ve Müslümanlıktan çok öncesine dayanan Zerdüştlük, binlerce yıl öncesinde Pers ve Kürdistan coğrafyasında taraftar bulmuş ve günümüze kadar yaşamayı başarmış bir inanış biçimidir. Temelinde iyilik ve kötülüğün mücadelesi yatan Zerdüştlük, bugün bile kötülük ve karanlığı temsil eden üçüncü sınıf lümpenlerin baş hedeflerinden biridir. Kötülüğün sembolü Ehriman ile aklın ve iyiliğin temsicisi Ahura Mazda arasında binlerce yıldır süren mücadele, bugün de bir yanda mazlum ve mağdurlar, diğer yanda cihadist gruplar eliyle sürmektedir. Düşkünler meclisinin Êzidiliğe düşmanlıkları bulundukları konum ve tarafla ilgilidir. Müslüman Kürtleri terbiye etmek ve saflara çekmek için yurtsever Kürtleri Zerdüşt olarak nitelemeleri; Zerdüştliği ise bir küfür, ötekileştirme, öcü ve düşman anlamında kullanmaları bundandır.
İnsanlığını yitirmemiş herkes de bilir ki Zerdüştler, Êzidiler ve Aleviler tarih boyunca inançlarını yaymak için bir gün bile ne fetih, enfal ve ganimet seferlerine çıkmış, ne de kılıç kuşanarak başka inançlardan insanlara yönelmişler. Irza ve haneye tecavüzü ise bir zül olarak kendilerinden hep uzak tutmuşlar.
Kasımpaşalının kurduğu cümlede doğruluk taşıyan bir yön, bir tesbit var. O da „bunlar, bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar“ cümlesidir. Buradan hareketle zat-ı muhteremin bizim dediği değerlere ve sonuçlarına biraz bakmakta yarar var.
- Afganistan’da bulunan binlerce yıllık Bamiyan Buda heykellerini havaya uçuranların; Suriye’de Palmira’yı yerlebir edenlerin,
- Kars’a dikilen İnsanlık Abidesi’ni „ucube“ diye niteleyerek yıkanların,
- Bir Karikatür‘den ötürü Charlie Abdo merkezini kana bulayanların,
- Irak’ta aynı tanrıya inanan, aynı kitabı okuyan, aynı namazı kılan, salt mezbepleri farklı diye Şiilerin gittiği camileri havaya uçuranların,
- Farklı bir dine inandıkları için Hıristiyanların Kiliselerini, Musevilerin Sinagoglarını buldozerlerle yerlebir edip rahip ve hahamlarını kaçırıp infaz edenlerin,
- Yüzyıllarca süren cihad saldırıları sonucu Şengal dağı ve çevresine sığınan Êzidilere yönelik enfal saldırısı düzenleyip binlerce Êzidiyi salt inançları farklı olduğu için katleden, ele geçirebildikleri binlerce kadın ve kız çocuğunu esir alıp köle pazarlarında peşkeş çekenlerin,
- Doğum yeri ve adlarına bakarak teslim aldıkları insanları çarşı ve pazarlarda tekbir getirerek davul-zurna eşliğinde kör bıçaklarla kesenlerin,
- Nijerya’da „kitap kötülüğün anasıdır“ anlamına gelen Boko Haram’ı ad olarak seçen ve insanlık tarihine ilişkin ne varsa ortadan kaldırmayı amaç edinen, Hıristiyanlara yönelik pogrom ve katliamlarla ve dağa kaldırdıkları 276 çocuk yaştakı kız öğrenciyle tarihin karanlık sayfalarında yer almayı iş edinenlerin,
- On yaşındaki kız çocuklarına babaları tarafından el uzatılmasına cevaz veren Diyanet fetvacılarının,
- Kuran kurslarıyla vakıfların yurt ve okullarında körpe bedenlere tecavüz edenlerin,
- Kadın ve kızlara okul ve iş yaşamını yasak edip mutfak ve yatak odalarına hapsedenlerin,
- Hemen hemen hergün yazar ve çizerine, sanatçı ve aydına küfredenlerin; sanat ve edebiyatın yaratıcılığına, mizahın kıvrak zekasına, bilimin derinlik ve sonsuzluğuna, insanlığın gelişim ve evrim sürecine düşman olanların
değerleri Kasımpaşalının sahip çıktığı değerler değil mi? Bunlar değilse hangi değerlerdir öve öve bitiremediği değerler? Bunların insanlığın ortak değerleriyle bir ilişkisi, bir alakası, bir bağı var mı?
Muhteremin bizim dediği değerlerle hareket edenler, Libya’dan Afganistan’a, Mali’den Pakistan’a, Nijerya ve Somali’den Suriye ve Irak’a hergün vahşet uygulayan; sivillerin uğrak yeri olan çarşı ve pazarlarda bombalar patlatan; on yaşındaki çocuklara insan kestiren; sekiz yaşındaki çocuklara tecavüz eden; yaşam biçimleri, inançları farklı diye insanları katletmekten çekinmeyenlerden başkası mı?
Müslüman Kardeşlerin Türkiye koluna mensup birinin IŞİD, El Nusra, El Kaide, Boko Haram, El Şahab gibi örgütlerin herhangi bir katliam ve vahşetini kınadığına tanık oldunuz mu? Tanık olmadıysanız, bunun „bizim“ diye sahip çıkılan değerlerle, ortak teolojik DNA ile bir ilgisi yok mu? Dindar gençlik yetiştirmekten, dindar anayasa yapmaktan, başkalarını Ateist ve Zerdüşt olarak niteleyip öcü ve düşman olarak hedefe koyanların düşlediği rejimin, taktıkları kravatı alıp attığınızda, yukardakilerden bir farkı kalır mı? Amaçlanan Afganistan’daki Taliban, Irak ve Suriye’deki IŞİD, Nijerya’daki Boko Haram ve Suudi Arabistan’daki şeriat devletinden başka bir rejim ve sistem midir?
İyi ki Tayyip’in Ateist ve Zerdüşt diye nitelediği Kürtler ve dostları onun değerleriyle hareket etmeyip ahlaki ve vicdani duruşla insani değerleri ayaklar altına almıyorlar! İyi ki Ateist ve Zerdüşt diye nitelenen ve hedef haline getirilmek istenen Kürtler ve dostları, inançları ve yaşam biçimleri, tercihleri farklı diye bir başkasına el kaldırmıyor, insanlıktan çıkmıyorlar! İyi ki Ateist ve Zerdüşt diye nitelenen ve öcü olarak gösterilmek istenen Kürtler, Taliban, El Kaide, IŞİD, El Nusra, Boko Haram ve aynı meşrepten türevleriyle ortak değerleri paylaşmıyorlar!