Bu sözler, Kemalistler’in Anadolu’yu İslamlaştırmak için uydurdukları kara bir yalan. Kemalistler’e göre laiklik ilkesi 1937 yılında anayasada yer almış, aynı yıl Atatürk üç tane İmam Hatip Okulu’nu açmiş, o günden beri, laiklik din ve vicdan özgürlüğüymüş. Bu da başka bir uydurmasyon. Zaten yeşil gözlü Osmanlı Paşaları, yalanlarla, uydurmasyonlarla kahramanlıklarını anlatıyor, kendilerine göre tarih yazıyor ve bununla insanların da kafasını karıştırıyorlar. Alevilerin kafası öyle karıştı ki, laikliği bir din gibi görmeye başladılar, onu gözlerinden bile sakınıyorlar.
Laik kelimesi, anlamı eski Yunanca’da „LAİKOS“ olarak geçer. Günümüzde; Fransızlar’ın devrimden sonra Fransızcaya uydurdukları „LAİK“ olarak kullanlır. Osmanlı Paşaları’nın son kazan kaldırdıkları günden beri Türkiye’de de „LAİK“ kelimesi, Fransızlardan kopya edilerek kullanılıyor. Dünya’da bu kelimeyi kullanan başka hiç bir halk yoktur.
Laikos; Yunanlılar’ın Kilise’den ayrı yönetici sınıf için, yani bu günkü siyasetçi anlamında kullandıkları bir kelimedir. Fransız devriminden sonra, Fıransızca’da zenginler için kullanılan burjuva kelimesi gibi. Günümüzde genç Yunanlılar bile Laikos’un ne anlama geldiğini bilmezler. Kemalistler’in dediği gibi, Laiklik din ve vicdan özğürlü değildir. Öyle olsa bile Türkiye’de hiç bir zaman, din ve vicdan özgürlüğü olmadı. Cumhuruyet kurulduğu günden beri, kendi İslamı’nı yaratmaya çalışıyor. Bunun için devlet, vicdansız yasalar ve acımasız saldırılar da yaptı.
1925 tarihinde Tekke ve Zaviyeler yasası kabul edildi. Buna göre Alevilik yasaklandı, Tekke ve Zaviyeler’in mülklerini devlet gasp etti. Jandarma her gördüğü uzun sakallı Dedelerin sakalını kesiyordu. Palabıyık Aleviler jandarmadan gizleniyordu, çünkü jandarma yakaladığının, bıyıklarını da kesiyordu. Ramazan’da şehire gidip de oruç tutmayan Aleviler, yakalandıklarında, eşeğe ters bindirilir, şehirde dolaştırılır ve teşir edilirlerdi. Bu hikayeleri yaşlı Aleviler anlatır biz de dinlerdik. Aleviler mecbur kalmadıkça şehire gitmezlerdi. Acaba Aleviler, CHP iktidarı döneminde devletin Maraş, Malatya, Sivas, Çorum saldırılarında binlerce Aleviyi öldürüp, binlerce işyerini talan ettiklerini unuttular mı?
„Türkiye Laiktir, Laik kalacak“.
Acaba; Büyükelçi, Konsolos, Emniyet Müdürü, Vali ve General kadrolarında kaç Alevi çalışıyor?
Yüz kadar işçi çalıştırabilen kaç Alevi işveren var?
Bu gün hala Alevilik ve Cemhaneler, Atatürk’ün yaptığı Tekke ve Zaviyeler yasası ile yasaktır. Alın size gözünüz gibi koruduğunuz, din ve vicdan özgürlüğünün garantisi olan, laiklik. Yoksa Aleviler, kandırılmış aptal olmadıklarını göstermek için mi laikliği bu kadar savunuyorlar?
Osmanlı 300 yıl boyunca, Alevilere karşı acımasız katliamlar uyguladı. Aleviler dağlara kaçtılar, gizlendiler, yeniden toparlanıp Osmalı despotizmine karşı çıktılar ama kendi inancından asla vaz geçmediler. Osmanlıların bu yaptıklarının tek sebebi, Aleviler Müslüman değil, Zerdüşt inancına sahip olmalarıydı. Zerdüşt’ün kutsal kitabı Avesta’ya göre, „Zulüm kime yapılırsa yapılsın, karşı durmuyorsan insan değilsin, eğer zulüm sana yapılıyor da karşı durmuyorsan, kendi zaliminsin.“
Bu söz Alevi inancının temelini oluşturuyor ve yaşadıkları zulüm de onların zulme karşı duruşlarından dolayıdır. Her şeye rağmen, Osmanlılar üçyüz yıl uğraştı, Alevileri müslümanlaştıramadılar. Yüz yıla yakın bir zamandan beri de Kemalistler uğraşıyorlar. Ancak Kemalistler’in Alevilerin kafasını, epeyce karıştırdıklarını söyleyebiliriz.
Aleviliğin İslamla hiç bir alakası yoktur, Alevilik Zerdüşt inancının ta kendisidir. 12 Eylül Cuntası’nın darbeden hemen sonra, yaptıkları bir araştırmada Anadolu’da yaşayan nüsfusun % 25’nin Alevi olduğunu gösteriyor. Bu nüfusun % 80’ni Kürdler’den, geri kalanlar da Tahtacılar, Yörükler ve orta Anadoludaki Türkmenler’den ouşuyor.
Yüz yıldan beri T.C. yalan yanlış bütün araçları kullanarak, bunları müslümanlaştırmaya çalışıyor. Sosyalistlerin derneklerinin Cemhane olarak anılması, mecburi din dersi ve maddi ve manevi her türlü baskı, bunun için yapılıyor.
Emekçi sınıfın kurtarıcısı Marksist, Kemalist ve Alevıst Türkler’in kendi derneklerini, Cemhane olarak göstermesi, Türk sosyalistlerin içler acısı, rezaletini ortaya koyuyor. Ayıptır efendiler ayıp, Türkiye’de Cemhanelerin hala yasak olduğunu da biliyorlar ama Alevileri kandırmaya devam ediyorlar. Eğer Aleviler olmasa, bu derneklere kimse gitmez. Yıllarca emekçi sınıfını kandırdılar, şimdi de Alevileri kandırıyorlar ve doğru dürüst bilgilenmelerine, hak aramalarına engel oluyorlar. Bu sahtekarlık daha ne kadar devam edecek? Türk Marksistler kendi derneklerinde (Cemhane) kerbela ile ilgili kendi yazdıkları mevlüdü okuyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Makemesi’nin, „mecburi din dersi insan haklarına aykırıdır“ yönünde bir kararı var. Bu karar T.C. Anayasası’nın 90 maddesine göre kanun hükmündedir. Muhalefette Alevilerin oy verdiği parti başta olmak üzere, hiç bir parti bununla ilgilenmiyor. Marksistlerin Cemhaneleri bu konuda suskun, Kerbela ile ilgili mevlüdü okumakla meşguller. Aleviler laikligi bırakıp bu haklarının peşine düşmeli.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı bir kara göre, Cemhaneler resmi ibadethanedir. Yukarda saydığım öncüleri bu konuda bir şey yapmazlar, Aleviler onları boşuna beklemesinler. Tek engel olan Tekke ve Zaviyeler yasasıdır, Aleviler bu yasanın iptallini talep etmelidirler. Böylece Cemhanelerin açılmasının önündeki bütün engeller de kalkmış olacak.
Alevilerin bir diğer talebi, her kesimin, din adamı ihtiyacını mensubu oldukları inanç kesimi tarafından karşılanması olmalıdır. Devlet bu alandan çekilmelidir. Ancak devlet hazırlayacağı yasalarla, dini kesimleri denetim altında tutmalıdır. Çalışanlar hangi dini kesime mensupsa oraya, devletin ön gördüğü, vergisini ödemelidir.
Asıl din ve vicdan özgürlüğü işte budur. Kemalistlerin sahte laikliğini kaldırın çöpe atın, bunun için neden kavga ediyorsunuz?
Halbuki T.C. sadece Müslüman – Hanefi inancının bütün dini ihtiyaçlarını kendi çıkarına uygun ve sınırsız temin etmekte. Diger inançları laiklik örtüsü altında dolandırmaktadır. Bu sahtekarlık aslında Kemalistlerin sahtekarlığıdır. Müslüman – Hanefiler Kemalistleri sevmezler ama bütün dini ihtiyaçları karşılandığı için de sesini çıkarmazlar. Diğer dini kesimlerin sıkıntılarını görmemezlikten gelirler.
Sonuç olarak Türkiye laiklik örtüsü altında, tehlikeli bir şekilde devlet dindarlığı yapıyor. Devlet eliyle Müslüman dindarlar, devletin bütün olanaklarından yararlanıyorlar. Bunların dışında kalan diğer inanç kesimleri, devletin üvey evlatları gibidir. Devlet İslami kesime karşıymış gibi görünerek, diğer inanç kesimlerini de İslami kesimden korkutup, yanına alıyor. Bu da Kemalist Devlet’in sahtekarlığıdır.
Eğer bir ülkede Cumhurbaşkanı „ Ben bu Anayasa kararını tanmıyorum ve uygulamıyorum“ diyorsa.
Eger bir ülkede, 20 milyon Alevi, AİHM kararları olan, „mecburi din dersleri insan haklarına aykırıdır“ „Cemhaneler ibadethanedir“ karalarının uygulaması için bir talebi yoksa.
Eğer bir ülkede Hakim ve Savcılar verdikleri kararlardan dolayı, yurt dışına kaçıyor veya kodese atılıyorlarsa.
Terörist avına çıkan devlet, yüzbinlerin oturduğu şehirleri yerle bir ediyor ve hiç kimsenin sesi çıkmıyarsa.
Eğer bir ülkede, parlamento yüzlerce milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmaya çalışıyorsa.
Eğer bir ülkede, Yargıtay tarfından cezaları onaylanmış, yüzlerce Subay’ı bir günde tahliye ediyorsa. O ülkede, laiklik, din ve vicdan özğürlüğünün garantisi olsa ne olacak, olmasa ne olacak ?
Türkiye bölgede hızla ikinci bir İran olma yolunda. Bu da Atatürk’ün 1937 yılında Anayasa’ya laiklik sözcüğünü koyup, İmam Hatip okullarını açtığı günle başladı. Batı’nın bölgede ikinci bir İran’a asla tahamülü yoktur. Batı Türkiye’yi yalnız bıraktı. Şu anda Türkiye tipide yolunu kayıp etmiş yalnız yolcu durumunda.
Mayıs 2016
İbrahim Aksoy